Batı’dan Gelen Eleştiriler Nasıl Karşılanmalı?

Batı başkentlerinde bir süredir yoğunlaşan Türkiye eleştirileri anlaşılıyor ki devam edecek. Nisanın gündemi de Ermeni Soykırımı iddiası olacak.

Devamı
Batı dan Gelen Eleştiriler Nasıl Karşılanmalı
Hendekli Terörizmin Propaganda Dili

Hendekli Terörizmin Propaganda Dili

Hendek terörünün bilhassa bölge halkı tarafından sert tepkilerle karşılanması ve haliyle toplumsal bir karşılığının olmayışı, terör örgütünün daha fazla manipülasyon ve yalana sarılmasına sebep olmuştur.

Devamı

Müdahil olamadıkları gelişmeleri kendi çıkarlarına göre çarpıtmaya, kamuoyunu hızla belirli bir yöne kanalize etmeye çalışıyorlar.

MHP'nin krizinden bu partiyi 2011'den beri ele geçirmeye çalışan paralel yapı istifade edemeyecek. Zira AK Parti karşıtlarına sağladığı söylem ve diğer lojistik desteklerin hiçbiri ne içte ne de dışta paralel yapıyı aktör konumuna taşımıyor.

Hepimizin gözleri önünde bir siyasi ameliyat yapılıyor. Bundan beş sene önce kaset operasyonlarıyla MHP'yi dizayn etmeye çalışanlar yeniden işbaşında.

Birçok meselede olduğu gibi Suriye krizi, ABD ile kâğıt üzerinde yollarımızı birleştiren fakat pratikte ayıran bir faktör olarak iki ülke arasında yaşanan sorunların merkezinde durmakta.

Dik Durunca Ne mi Oluyor?

Bugün adlarını "gayrı milli muhalefet" olarak koyduğumuz güruh, ABD'li resmi yetkililerin ağzından Türkiye aleyhine bir söz, bir işaret alabilmek için yanıp tutuşuyor.

Devamı
Dik Durunca Ne mi Oluyor
ABD Gerçekten Ne Yapmak İstiyor

ABD Gerçekten Ne Yapmak İstiyor?

ABD, kendince orta yol bulmuş durumda. Hem Türkiye'nin sınırlarının tamamen PYD kontrolüne geçmemesi endişesini hem de PYD'nin kantonlarını birleştirme isteğini karşılayacak bir formül üretti.

Devamı

Obama’nın Suriye planları ile daha fazla vakit kaybetmeden sınırımızı DAİŞ’ten temizlemek ve PKK’yı yaklaştırmamak gerekiyor.

Türkiye de benzerlerinden ve hatta kendi tarihindeki önceki dönemlerden farklı bir terör tehdidi ile karşı karşıya.

Bu ülkenin hayrını isteyenlerin öncelikli gündemi ise bu ülkeyi tehdit eden terör tehdidini bertaraf etmek. Bunun için de ilk etapta yapılması gereken, PKK başta olmak üzere devlete ve millete karşı silah kullanan örgütleri ortadan kaldırmak.

Batı başkentlerinde gittikçe netleşen ortak bir Türkiye yaklaşımı var. Somut menfaatler (terörle mücadele ve mülteciler krizi gibi) gündeme geldiğinde ittifak ilişkileri çerçevesinde "yapıcı" müzakerelerde bulunmak. Ancak aynı zamanda "basın özgürlüğü" konusu etrafında "otoriterleşme" tezini bir sopa olarak elinde bulundurmak.

Türkiye, bugün "yeniden kazanılmaya çalışılan" bir aktör konumunda. Bunun nedeni bölgemizdeki farklı aktörlerin giderek derinleşen iç mücadeleleri. Türkiye için esas olan ise, bu süreci kendi milli menfaatleri namına değerlendirmek.

İskenderun’u Türkiye’den koparmaya çalışan bu gruba destek veren Kemalistler de var. Neyse, İskenderun’u Türkiye’den koparmak şiir okumaya benzemez. Fakat bu grubun Suriye’ye savaşmaya götürdüğü ve götürmeye çalıştığı TC vatandaşları ve Reyhanlı tarzı bir saldırının yinelenmemesi konusunda azami çaba sarf etmek lazım.

Son günlerde toplum olarak canımızı çok yakan terör eylemlerinin faillerine ve örgütlerin yakalanan mensuplarına bakıldığında, karşımıza farklı kimliklerinden dolayı toplumun marjinlerine itilmiş değil aksine toplumsal merkeze yakın, büyük şehirlerde üniversite okurken radikalleşmiş profiller çıkmaktadır.

Türkiye sahada kazandıkça, Türkiye düşmanları çıldırıyor. Stratejik akıllarını yitirmek üzereler. Ellerinde kalan tek silah "psikolojik harp." O da çoğu kez tutukluk yapıyor.

Obama yönetiminin ikili ilişkilerdeki "yorgunluğu" ve kurumlar arasındaki "dağınıklığı" bir kenara bırakarak sahanın gerçeklerine odaklanmasının zamanı.

Türkiye-ABD ilişkilerinde birlikte çalışma iradesi ile "stratejik sapmaları" düzeltecek yeni bir dönemi başlatmak gerekiyor. Bunun için yeni başkanın, Obama'nın Ortadoğu politikasında bir yenilenme yapması gerekiyor. Her şeyden önce Obama'nın "ümitsiz" ve bazen "özcü" Ortadoğu algısının tashih edilmesi lazım.

Cumhurbaşkanı’nın kısa bir süre sonra koltuğu bırakacak olan Obama ile görüşmesinin sembolizmi, ziyaret trafiğinin diğer ayaklarının reel getirilerinden kat be kat daha önemsiz. Sembolizmi aşıp reel getirilere yoğunlaşmalıyız.

Ülke siyasetinde siyaset kurumunun maruz kaldığı baskılar göz önüne alındığında, milletvekilliği dokunulmazlığının nihai kertede demokratik siyaseti korumaya yönelik iyi niyetli bir uygulama olduğu gözükmemektedir.

Paralel yapı bileşenleri, elbette Washington'daki ziyaretimiz süresince her fırsatı bir manipülasyon imkânı olarak görüp kamuoyunu zehirlemeye çalışacaklardır. Fakat siz siz olun manipülasyona gelmeyin. İşler yolunda, Erdoğan da işinin başında!