Türkiye'deki bütün siyasi partiler bir değişim sürecinde. Son iki seçimin en güçlü mesajı toplumun taleplerine cevap verecek değişimin gerçekleştirilmesi. Hayatın değişmeyen kuralı değişim. Kritik soru değişimin nerede, nereye kadar ve hangi aktörlerle yapılması gerektiği. Yine yumuşama, normalleşme ve yeni Anayasa tartışmaları da partilerin değişimi nasıl ve hangi ortamda gerçekleştireceği konusuna işaret ediyor. Yeni Anayasa tartışması kimlik, siyasal sistem ve güvenlik gibi konuları gündeme getireceğinden partilerin toplumun gündelik sorunlarını, birikmiş meselelerini gözden kaçırmaması gerekiyor. İki düzlemde de değişim gerekli.
Devamı
Son haftaların gündemi olan genel başkan görüşmeleri siyaseti bütün boyutlarıyla canlandırma imkânı taşıyor. Bu canlanma Türkiye'nin bugünü ve yarını üzerine çok sayıda konuyu kıyasıya tartışmak anlamına geliyor. İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "siyasette yumuşama", CHP Genel Başkanı Özel'in ise "normalleşme" dediği bu dönemi değerli bulduğumu ancak ihtiyatlı iyimserlikle karşıladığımı daha önce bu köşede yazdım. İhtiyatlı yaklaşmamın sebebi, siyasetin doğasındaki rekabet olgusunun yönetilmesinin zor olması ve kolaylıkla kutuplaşmaya gidebilmesi.
Devamı
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 90. sayısı raflarda yerini aldı.
Özgür Özel dün "değişim" vurgusuyla CHP Genel Başkanlığı'na adaylığını açıkladı. CHP'ye yeni bir vizyon kazandırmak amacıyla "Değişimin Yüzyılı, Yüzyılın Değişimi" başlıklı bir tutum belgesi paylaştı. İlk adımını attığı kadro hareketinin amacının "parti içi iktidarı kazanmak" değil "CHP'yi, Atatürk'ün partisini iktidar yapabilmek" olduğunu söyledi. Özel, CHP'nin hikayesini yeniden yazma iddiasında.
İYİ Parti "ittifaksız yerel seçimlere girme" kararında yeni bir adım daha attı. Önceki günkü GİK toplantısından sonra parti sözcüsü Zorlu "81 ilde kendi adaylarını çıkaracaklarını" açıkladı. Böylece Akşener en azından şimdilik CHP'ye ittifak kapısını kapattı. Bu kapı yeniden açılır mı, yoksa hepten kilitlenir mi bunu önümüzdeki aylarda göreceğiz. Bu konuda "2 gün sonra CHP ile pazarlıklara başlar" yaklaşımı abartılı ve küçümseyici olsa da Akşener'in 3-6 Mart 2023 günlerinde 6'lı masadan kalkıp sonra oturması akla geldiği için kimse yeni bir pazarlık ihtimalini imkânsız görmüyor. Ancak süreç uzadıkça yeni bir ittifak/iş birliği kurmak zorlaşıyor. Dahası, olası ittifakı kim kurabilir sorusu hem CHP ve İyi Parti arasında hem CHP içinde kriz olmaya aday. Akşener kiminle kurar iş birliğini? İstanbul İttifakı diyen İmamoğlu ve rozetsiz başkanlık diyen Yavaş ile mi, yoksa "16'lı masa da kurarım" diyen Kılıçdaroğlu ile mi? YSP/HDP'nin aday çıkarmasını kim engelleyebilir?
Ekrem İmamoğlu, hafta içi yaptığı basın toplantısında CHP Genel Başkanlığı'ndan en azından şimdilik vazgeçtiğini ve asıl hedefinin 2024 İstanbul Seçimleri olduğunu açıkladı. Bu doğrultuda parti başkanlığı için Özgür Özel'i işaret ederken kendisini de muhalefeti tekrar tek bir çatı altında toplama göreviyle sorumlu kıldı. Ancak tıpkı 2023 seçim mağlubiyeti sonrası yaptığı çıkışta olduğu gibi net bir adaylık ilanı yapmak veya ortaya güçlü bir iddia koymak yerine en azından açıklamaları itibariyle yine gri alanda kalmayı tercih etti.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra CHP'de sular bir türlü durulmuyor. Geçtiğimiz hafta, Parti içinde yaşanan genel başkanlık tartışmaları yeni bir boyut kazandı. Aralarında Kılıçdaroğlu'na yakınlıklarıyla bilinen isimlerin de bulunduğu bazı CHP yöneticileriyle Ekrem İmamoğlu'nun gizli bir toplantıda buluştukları ortaya çıktı...
Devamı
Türkiye, neredeyse çok partili siyasi hayata geçiş yaptığı günden itibaren muhalefeti ve muhalefetin açmazlarını konuşuyor. Sorun, kronikleşmiş durumda; ana muhalefet partisi CHP, zamanın ruhunu yakalamaktan ve iktidara alternatif olmaktan veya alternatif siyaset üretmekten gittikçe uzaklaşıyor.
Devamı
15 Temmuz darbe girişiminin üçüncü yıl dönümü münasebetiyle geçen hafta TBMM'de gerçekleştirilen özel oturumda 15 Temmuz'un ruhuna yakışmayacak anlara şahit olduk. Oturumda söz alan CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç'un konuşmasında darbe girişimi ve bu girişimin arkasındaki FETÖ'den ziyade iktidarı eleştirmesi farklı çevrelerin tepkisine neden oldu. Özkoç'un konuşması CHP'nin 15 Temmuz darbe girişimine bakış açısını yeniden gündeme getirdi.
CHP ne dindar olmak zorunda ne de ezan okunurken susmak. Tek yapmaları gereken kozmetik değil ama sahiden insanların dini yaşantısına karışmaktan vazgeçmeleri. Ve toplumu buna ikna etmeleri. Davranış sahici olmayınca toplum ikna olmuyor; toplum ikna olmayınca bu türden kozmetik jestler yapmak zorunda kalıyorlar..
Muhalefet partilerinin seçim beyannamesinde terörle mücadeleye dönük elle tutulur bir şey söylemedikleri malum. Genel geçer birkaç ifade var sadece.
Geçtiğimiz pazar günü Türk siyasi hayatı açısından örneğine az rastlanan ancak gelecekte çok da hoş olmayan hatırlarla zihinlerde yer bulacak olan bir gelişmeye hep birlikte şahitlik ettik.
24 Haziran seçimi yaklaştıkça muhalefet cephesinde tansiyon artıyor.
SETA Medya ve Toplum Araştırmaları Direktörü İsmail Çağlar CHP’de süren adaylık tartışması hakkında değerlendirmede bulundu.
15 Temmuz darbe girişimiyle birlikte “yerli ve milli siyaset tarzı” yeni dönemde siyasete hâkim olan kodlardan biri haline gelmiştir.
CHP seçmeni genel başkanları Kılıçdaroğlu'na Başbakan ile bir bardak çay içtiği için söylemediğini bırakmıyor. Beceriksizlikten başlayarak ihanete kadar hepsi birbirinden ağır ithamlarda bulunuyorlar.
"Kılıçdaroğlu bir başka; pek sakin bir güç ve nasıl da yapıcı" diye başlayan cümlelerle serin serin analizler yapmayı arzulardık! Öyle kutuplaştırmadan, barış adına, hümanistçe! Ama nafile!
Esas mesele, "terörü ve teröristi destekleyen, şiddete çağrı yapan milletvekillerinin dokunulmazlığı istismar etmesi"nin önüne geçilmesi...