Analiz: Orduların "Arap Baharı'na Etkisi

Analizde, genel bir tablo çıkarmak amacıyla, Mısır, Tunus, Libya ve Suriye'deki devrimci süreçlerde orduların protestolar karşısında takındığı tavırlar incelendi.

Devamı
Analiz Orduların quot Arap Baharı'na Etkisi
İslam Dünyasının Aşırılıkla İmtihanı

İslam Dünyasının Aşırılıkla İmtihanı

Siyasetten umudunu kesenlerin artması aşırı örgütlerin rol çalması için verimli zemin oluşturmaktadır. Ancak bu tür örgütlerin İslam coğrafyasında geniş bir toplumsal karşılığı bulunmamaktadır.

Devamı

Ortada çırılçıplak bir güç savaşı vardır ve mezhepsel ya da başka türlü aidiyetler bu güç savaşının söylemsel tarafını oluşturmaktadır.

İsrail, Suudi Arabistan ve ABD başta olmak üzere bir çok devlet ve aktör; toplumsal desteğe sahip, demokrasiye uyumlu bu hareketleri boğmak adına bir yandan eski rejimlerin güçlenmesine destek verirken, bir yandan da radikal selefi örgütleri destekledi.

Eğer bugün otoriterlik üzerinden bir siyasal rejim tartışması yapacaksak önce son 10 yılda gerçekleştirilen demokratik kazanımları masaya koyarak, bu tartışmaya başlamamız gerekir.

100 binden fazla insanın ölümü, yaklaşık 2 milyon insanın yaralanması ve mülteci durumuna düşmesine neden olan kanlı bir iç savaşın yaşandığı Suriye'yi anlamak için SETA uzmanlarının analizlerini bir arada sunuyoruz.

Arap Baharı'nın Yeni Momenti: Tunus Anayasası

Tunus'u Arap isyanlarının yaşandığı diğer ülkelerden ayıran vasıflardan birincisi, ordunun siyaset dışında kalabilmesidir. İkincisi, devrim sonrası müzakere sürecinin dikkatli bir şekilde yürütülmesi.

Devamı
Arap Baharı'nın Yeni Momenti Tunus Anayasası
Mısır'da Meşruiyet Krizi ve Kaos

Mısır'da Meşruiyet Krizi ve Kaos

Mısır'daki referandum, Müslüman Kardeşler'in halk nezdinde bir karşılığı olduğunu göstermesi açısından önemli. Asıl önemlisi, liberal-sol-laik-İslamcı-Nasırist her kesimden gençlerin yeni anayasayı boykot etmesi.

Devamı

İhvan'ın düşüşünün ilk ve en önemli kaybı Arap Baharı'nın demokrasi ve halkın iradesi söylemine getirdiği meşruiyetin örselenmesidir.

Kendi içinde demokratikleşen, vesayet ve müesses nizam ile mücadele veren, darbe mirası kalıntılardan kurtulmaya çalışan bir hükümetin bölge ülkelerindeki benzer toplumsal talepleri ve süreçleri desteklememesi düşünülemez.

Normu ayaklar altına alanlara müdahale şöyle dursun caydırıcı bir strateji veya söylem dahi kullanmayan Amerika bundan sonrası için otoriter rejimlerin kimyasal silah kullanımının normalleşmeye başlayabileceği bir dönemin de temellerini atmış oldu.

Mısır'da ordu, yeni doğmakta olan bir demokrasiyi devirirken, demokratik ülkeler neden bu kadar sessizler?

Siyasal İslam, tanımlamaları çeşitlilik arz etse de genel olarak “bir ülkede siyasal, toplumsal ve ekonomik yaşamın İslami referanslar doğrultusunda şekillendirilmesi” olarak tanımlanır. Bu kavram, kendi idaresini meşrulaştırmaya çalışan Suriye lideri Esad'ın “dini siyasi emellere alet etmek” şeklindeki tanımına indirgenemeyecek kadar derinliğe de sahip. Siyasal İslam denildiği zaman akla ilk gelen oluşumlardan biri Müslüman Kardeşler (Arapça adıyla İhvan-ı Müslimin). Hem dini hem siyasi bakış açısına sahip bu örgüt, 1928'de Hasan el Benna tarafından kuruldu ve Arap Baharı'yla birlikte güncel siyaset sahnesinde önemli bir aktör haline geldi. Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Körfez ülkelerinde de yayılma alanı bulan ve çağdaş bir İslam toplumu kurmada Kur'an ve Sünnet'i rehber olarak dikkate alan Müslüman Kardeşler, seküler rejimlerce hep bir tehdit olarak algılandı.

ABD, Suudi Arabistan, İsrail vs. gibi aktörleri aynı düzlemde toplayan Mısır'daki Nobel ödüllü darbe, Ortadoğu'yu Arap Baharı öncesi hatta 2006 Hamas seçim zaferi sonrası seviyeye döndürme çabasıdır.

Kılıçdaroğlu-Swoboda gerginliğine değinmeden önce CHP'nin uluslararası örgütsel ittifaklara yaklaşımını kısaca hatırlamakta fayda var. 12 Eylül sonrası CHP geleneğini temsil eden partilerden SHP, 1989 yılında Sosyalist Enternasyonal'e tam üye olmuştu. Bu dönemde özellikle Kürt meselesine evrensel bir pencereden bakabilen hareket -ki bugün dahi 15 Mayıs 1990'da kabul edilen bu rapora sıklıkla atıfta bulunulmaktadır- Türkiye solu ile uluslararası trendler arasındaki geleneksel ayrılıkları gidermeyi başarmıştı. CHP ile Sosyalist Enternasyonal arasında ilişkilerin en kötü noktaya gelmesi ise 2007-2008 döneminde ana muhalefetin 27 Nisan sürecine verdiği destekle ortaya çıktı. Bu dönemde partinin Sosyalist Enternasyonal üyeliğinin askıya alınacağına dair haberler kamuoyunda yer buldu ve CHP, Sosyalist Enternasyonal yönetiminde yer almayacağını duyurdu.

Bölgesel ve küresel aktörlerin Suriye üzerinden yürüttükleri vekâlet savaşı Esed rejiminin ömrünü uzatırken, muhalefetin Suriye'nin tek resmi temsilcisi olma yönündeki çabaları yavaş da olsa sonuç veriyor.

Silahlı unsurların sınır dışına çekilmesi müzakere sürecinin başlamasını; statü talebinden vazgeçilmesi de sürecin başarıya ulaşmasını mümkün kılacaktır.

Zorlu bir demokratikleşme mücadelesi veren Türkiye'nin, Mısır'daki süreci ve siyasi dengeleri gözden kaçırmaması gerekir.