Üç Örnekle Türkiye’nin Artan Jeopolitik Önemi

AB başkentlerinde PKK'ya gösterilen tolerans ve ABD'nin DEAŞ ile mücadele adına YPG'ye verdikleri destek ne müttefiklik ne de terörle mücadele hukuku ile bağdaşıyor. Elbette devletlerin dünyası ideallerin değil realitenin dünyasıdır. Batılı müttefiklerinin Türkiye'nin çevresindeki bölgelerde artan etkisini kabullenmesi vakit alacak. Ancak kanaatimce gidişat buna "uyum" yönünde olacak.

Devamı
Üç Örnekle Türkiye nin Artan Jeopolitik Önemi
Türk Dünyası İş Forumu

Türk Dünyası İş Forumu

Kültürel ve coğrafi bir kavram olan Türk Dünyası büyük ve kadim bir coğrafyanın adıdır. Literatürde yıllardan beri kullanılan bu kavram ilk kez Türk Dünyası 2040 Vizyon Belgesinde resmi olarak kullanılmıştır. Coğrafi olarak Türk Dünyası, Orta Asya'dan Anadolu, Kafkasya'dan Rusya-Sibirya'ya, Orta Doğu'dan İran ve Balkanlara, kısaca "Adriyatik'ten Çin seddine" kadar uzanan bir coğrafi bölgeyi tanımlar. Asya ile Avrupa kıtasında yer alan bu coğrafya aynı zamanda Doğu-Batı arasındaki ticaretin geçiş güzergâhında yer alarak dünyanın jeopolitik kalbinde yer alan mümtaz bir bölgedir. 300 milyonluk nüfusu, 1,6 trilyon dolarlık milli geliri, 1 milyar doları aşan dış ticaret hacmine sahip olan büyük bir ekonomik güce sahiptir. Türk Dünyası kavramı sadece bağımsız Türk Devletlerini değil aynı zamanda özerk cumhuriyetleri ve farklı ülkelerde yaşayan Türk topluluklarını da içine almaktadır. O nedenle bu durumu da dikkate alındığında belirtilen ekonomik rakamların daha yukarı seviyede olduğunu söylemek mümkündür. 5 asıl üye 3 yedek üyesi bulunan ve Türk Dünyasının somut iradesinin teşekkülü olan Türk Devletleri Teşkilatına ilişkin IMF verilerine göre temel sosyo-ekonomik büyüklükleri şöyledir:

Devamı

Dünya siyaseti yeni jeopolitik dönüşümlere sahne oluyor. BM başta olmak üzere uluslararası kurumların güvenlik ve barış üretmekte giderek zayıflaması bütün ülkeleri yeni çözümlere, işbirliklerine ve rekabetlere hazırlıyor.

Son yıllarda ekonomik sorunlar ve dezenformasyon başta olmak üzere çeşitli etkenlerin de tetiklemesi neticesinde yabancıları odak alan tartışmalar siyasette yoğunluk kazandı. Öyle ki bu konu, muhalefetin siyasi öncelik listesinde gün geçtikçe yükseldi. Örneğin 2018 seçimlerinde göçmen sorunu yalnızca tali bir konuydu. Ancak 2023 seçimlerinde muhalefetin seçim strateji ve söylemindeki sacayaklarından biri haline geldi.

Biden yönetimi İran’la gerçekleşen mahkûm takası anlaşmasının nükleer anlaşma konusunda beklenti yaratmamasına özen gösteriyor. Bu tür ‘insani’ çabaların nükleer meseleden tamamen ayrı olduğunu göstermek için de takasın başarıyla gerçekleşmesinin hemen ardından İran’a yeni yaptırımlar uyguladı. Buna karşın takasın Güney Kore’de dondurulmuş olan 6 milyar dolarlık İran petrol gelirlerinin insani alımlar için serbest bırakılmasını da içermesi olayın basit bir mahkûm değişimi olmadığını gösteriyor. Amerikan yönetimi içerde anlaşmanın siyasi maliyet doğurmasını engellemek adına olsa gerek hem yeni yaptırım uyguluyor hem de halihazırda ilerlemeyen nükleer müzakere süreciyle herhangi bir alakası olmadığını savunuyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki Türk delegasyonu BM Genel Kurulu görüşmeleri için New York’a geldi. Heyetin ana gündemi Türkiye’nin dış politika öncelikleri doğrultusunda uluslararası barış ve istikrarın sağlanması olarak öne çıkıyor. Uluslararası sistemin ilke ve kurallarını belirleyen ve küresel barış ve güvenliği sağlayan bir kurum olarak tasarlanan Birleşmiş Milletler’in ana görevini yerine getirmekte ne kadar zorlandığı malum. Türkiye’nin böyle bir dönemde inisiyatif alarak uluslararası sistemin temel ilkelerini güçlendirmesi küresel barışa katkı sağlayacaktır.

Erdoğan’ın Diplomasi Tecrübesi New York’a Damga Vurdu

Diplomasinin kalbinin attığı 78. BM Genel Kurulu'nu takip etmek üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın heyeti ile birlikte New York'tayız. BRICS genişlemesi ve G20 Yeni Delhi Zirvesi'nden sonra gerçekleşen Genel Kurul'un teması "Güvenin Yeniden Tesisi ve Küresel Dayanışmanın Yeniden Canlandırılması." Zirveler için çok değerli temalar seçiliyor. Nitekim G20 liderler zirvesinin teması da "Tek Dünya, Tek Aile ve Tek Gelecek"ti. Ancak realite bu süslü kelimelerden çok farklı bir yere gidiyor. ABD, Çin, AB ve Rusya gibi büyük güçler arasındaki rekabet giderek yoğunlaşıyor. Pasifik'teki gerilim artarken Ukrayna'daki savaşın Orta Asya'dan Afrika'ya kadar birçok bölgede yeni çatışmalar getirmesinden korkuluyor. Yükselen güçlerin dahil olduğu yeni rakip projeler gündeme geliyor. Çin'in Yol Kuşak projesine karşı Yeni Delhi'de ilan edilen Hindistan-Ortadoğu-Avrupa ekonomi koridoru (IMEC) gibi.

Devamı
Erdoğan ın Diplomasi Tecrübesi New York a Damga Vurdu
G20 Yeni Delhi Zirvesi ve Erdoğan ın Uçaktaki Mülakatı

G20 Yeni Delhi Zirvesi ve Erdoğan’ın Uçaktaki Mülakatı

Geçen hafta sonu dünyanın diplomasi gündeminde Yeni Delhi'de gerçekleşen "Tek Yeryüzü, Tek Aile, Tek Gelecek" temalı G20 Zirvesi vardı. Çin ve Rus devlet başkanları Şi ve Putin'in katılmadığı zirveden ilk defa ortak bildiri çıkmaması ihtimali söz konusuydu. Bu, "Küresel Güney'in sesi" olmaya çalışan Hindistan ve seçimlere hazırlanan Başbakan Modi için açık bir başarısızlık olurdu.

Devamı

Suriye ve Irak sahalarının eş zamanlı olarak hareketlendiğini görüyoruz. ABD’nin Irak’taki askeri mobilizasyonu ile birlikte Kerkük’te yaşanan etnik ve mezhebi gerginlikler dikkat çekici. Şii pozisyonlar ve Kürtler hem kendi aralarında hem de öteki olarak gördükleri unsurlarla bir güç mücadelesi içerisinde. Irak’ta bunlar yaşanırken Suriye’de ise rejim bölgelerinde gösteriler, İdlib’e yönelik artan saldırılar ve nihayetinde Deyrizor bölgesinde başlayan Arap isyanı görece sakinleşmiş olan ülkedeki sükuneti derinden sarstı.

Gabon'daki darbenin arkasında yatan sebepleri, iç dinamiklerin ve küresel aktörlerin darbeye etkisi..

Suriye'nin petrol bölgesi Deyrizor'da geçtiğimiz hafta içinde PKK/PYD/YPG'ye karşı Arap aşiretlerin uzunca bir süre var olan muhalefeti çatışmaya dönüştü. Terör örgütünün bölgeyi sahiplenmesi ve bölge insanını, geçmişte Esad ailesinin yaptığı gibi, hor görmesi sonrasında Suriyeliler örgüte 'yeter' ve söz silahlara verildi. Böylece Amerikalıların geçmişte Suriye Demokratik Güçleri (SDG) şimdi de Suriye Savunma Kuvvetleri adı altında pazarladığı yapı çökmeye başladı.

Günümüzde ulusal meseleler üzerine kamuoyu önünde yürütülen tartışmaların demokratik mekanizmaların vazgeçilmez bir unsuru olduğu kabul edilir. İktidar ve muhalefet kanadı ve onların destekçileri farklı görüşteki argümanlarını sunarak meseleleri tartışırlar. Dijitalleşmeyle birlikte ise kamusal müzakere büyük oranda sosyal medya platformlarına taşındı. Sıradan kullanıcılar için bu ilk bakışta bir avantaj olarak algılansa da dış aktörlerin angaje olduğu ve kendi gündemlerini ve söylemlerini iç kamuoyuna empoze edebildiği bir ortamı da beraberinde getirdi.

2023 seçimlerinin üzerinden üç ay, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeni kabinesini açıklamasından bu yana da iki buçuk aylık bir süre geçti. Kabine, duyurulduğu gün itibarıyla oldukça olumlu bir reaksiyon almıştı. Cevdet Yılmaz, Hakan Fidan, Mehmet Şimşek ve Yaşar Güler gibi isimlerin öne çıktığı kabine; bakanların tecrübeleri, teknik birikimleri ve çalışma alanlarına olan hakimiyetleri itibarıyla muhalif çevrelerde dahi sitayişle karşılandı.

Dışişleri bakanı olarak göreve getirilmesiyle kamuoyunun dikkat kesildiği isimler arasında en üst sırada yerini alan Hakan Fidan’ın göreve başladıktan sonra en kapsamlı ziyaretini Irak’a gerçekleştirmesi şaşırtıcı olmadı. Fidan, Irak cumhurbaşkanından parti veya ittifak liderlerine değin kamuoyuna yansıyan çok sayıda görüşme gerçekleştirdi. Bu durum Bakan Fidan’ın MİT başkanlığı döneminden beri Irak sahasına ne denli hakim olduğunun göstergesi olarak değerlendirilebilir. Kamuoyu önünde ilk kez görüntülense de Iraklı aktörlerle olan samimi pozları farklı bir Fidan’a işaret ediyor. Dışişleri bakanlığı vazifesine hızlı başlayan Fidan’ın Irak ziyaretinin anlam ve önemini uzmanlara sorduk ve ayrıca uzmanlar rehberliğinde Türkiye-Irak ilişkilerinin dosya başı konularının cevaplarını aradık.

Prigojin sonrası Rusya'nın Wagner boşluğuna karşı doğal olarak tedbir geliştirmesi ve muhtemel gri bölgeleri önlemesi beklenmeli.

Amerikan basınına yansıyan haberle göre ABD’yle Suudi Arabistan arasında İsrail’i tanıma konusunda anlaşmaya varıldı. Detaylarının önümüzdeki 9 ila 12 ay arasında belirleneceği ifade edilen anlaşmayla Suudi Arabistan’ın İsrail’le normalleşmesi karşılığında Amerikan güvenlik garantileri ve sivil nükleer kapasite geliştirme konusunda destek alacağı belirtiliyor. Filistin konusunda İsrail tarafından tavizler verilmesini öngören anlaşmanın iki devletli bir çözüme gidişe yardım etmesi de öngörülüyor. Suudi Arabistan’ın Çin’le askeri ilişki geliştirmemesi beklentisini de içeren anlaşma gerçekleştiği takdirde İsrail’le Arap dünyası arasındaki ilişkiler tamamen yeni bir döneme girecek.

KEİ, farklı ekonomik dinamiklere, renkli bir potansiyele ve ihtiyaçlara sahip bölge ülkeleri için yeni ekonomik oluşum ve kazan-kazan fırsatları öne çıkaran, üye ülkelerin karşılıklı faydasını gözeten bir iş birliği örgütü. Ancak, Karadeniz’in yeniden bir barış, istikrar ve refah havzası haline gelmesi hedefi yeni dönemde Türkiye’nin atacağı proaktif hamlelere bağlı.

Türkiye gibi stratejik otonomiye sahip olduğunu gösteren ülkeler daha değerli hale geliyor. Türkiye ile birlikte çalışmanın cazibesi hem küresel güçler hem de çevremizdeki bölgelerdeki ülkeler nezdinde artıyor.

Irak – Türkiye ilişkilerinde öncelikle önem taşıyan konu başlıklarını hem Türkiye hem de Irak açısından sıralamak faydalı olabilir. İki ülke arasında; terörizm, Türkmenlerin durumu, enerji, su kaynakları, üçüncü taraf olan devletlerin Irak politikası şeklinde özetlenebilecek gündem karmaşık bir yapıda. Çünkü herhangi bir alanda yaşanan sorun, diğer konu başlıklarını tahrik edebiliyor. Ancak terör, su, enerji ve Türkmenlerin durumu son günlerin aslî ilgi alanı.

Türkiye Yüzyılı diğer coğrafyalarda da dış politikadaki hamlelerle pekişiyor

Uluslararası sorunları çözmek ve küresel güçlerin yıkıcı etkilerinden kurtulmak amacıyla başlatılan bölgeselleşme süreçleri hem küresel güç rekabetinin sertliğini yumuşattı hem de bölgesel güçlerin uluslararası siyasette daha bağımsız bir politika izlemelerini sağladı.