Koalisyon ama Nasıl?

Özellikle bizim gibi siyasetin ekonomiyi şekillendirdiği gelişmekte olan ülkelerde koalisyon hükümetleri ile yapısal problemleri çözmek, büyük yatırımlara girişmek, ülke algısını olumlu yapmak ve yabancı yatırımcıyı ülkeye çekmek maalesef zor gözüküyor.

Devamı
Koalisyon ama Nasıl

Sürdürülebilir Büyüme ve Başkanlık

Başkanlık sisteminin cari ekonomipolitik güç dengeleri açısından en önemli yansıması, devlet-özel sektör ilişkilerinin normalleşmesi ve kalkınma odaklı bir rekabet ortamının oluşmasıdır.

Devamı

CHP'nin yıllarca “makarna-kömür” seçmeni diye aşağıladığı seçmeni sonunda görmesi önemli. Ancak daha dün hakir gördüğü bu kesimden oy isteyen CHP, ne kadar inandırıcı olur?

Geride bıraktığımız 12 yıl, Türkiye ekonomisinin eski alışkanlıklarından ve yüklerinden kurtulması için birçok köklü değişikliğin yapıldığı, reformların uygulandığı bir dönemdi. Şimdi ise önümüzde yeni bir başlangıç var.

Güvenin değil de, belirsizliklerin hüküm sürdüğü bir ekonomide, büyümeden ve kalkınmadan söz etmek ne kadar mümkün olabilir?

2001 yılında tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşayan Türkiye'de, AK Parti'nin tek başına iktidar olmasıyla sağlanan siyasi istikrar sayesinde, ekonomideki birçok göstergede iyileşmeler yaşandı.

Darbeden Çözüme İki Farklı 28 Şubat

28 Şubat darbesinin toplumsal hafızaya kazınan tüm kalıntılarının silinmesi için geçen 12 yıllık sürede çok önemli işler yapıldı. 28 Şubat 2015'de Çözüm Süreci'nde atılan adım ise, 28 Şubat'ı Yeni Türkiye için önemli bir tarih yapıyor.

Devamı
Darbeden Çözüme İki Farklı 28 Şubat
Toplumsal Alanda Var Olmak mı Siyaset Sahnesinde Tutunmak mı

Toplumsal Alanda Var Olmak mı, Siyaset Sahnesinde Tutunmak mı?

AK Parti'nin ittifak stratejilerini belirleyen ana saik, toplumsal alandaki farklılıkları temsil edebilme hedefiyle ilişkilidir.

Devamı

12 yıldır tek parti olarak hükümet olan, girdiği her seçimden oylarını artırarak çıkan AK Parti'nin başarısı, Syriza'nın bugün önerdiği seçim vaatlerini gerçekleştirmiş olmasından kaynaklanmaktadır.

Hızlı sosyo-ekonomik kalkınma ve yapısal dönüşüm hedeflerine kilitlenen yeni Türkiye'nin güçlü, yerli, sivil, küresel anlamda rekabetçi ve siyasi oportunizm yapmayan bir burjuvaziye şiddetle ihtiyacı olduğu ortada.

O sabah piyasalar, Mayıs ayındaki FED dalgasıyla neredeyse eşzamanlı yaşanan Gezi örtüşmesine benzer bir sarsıntıya uyandığından habersizdi.

Çeşitli uluslararası çalışmaların da işaret ettiği üzere, Türkiye yüksek gelirin eşiğinde ve benzer durumda yola çıktığı ülkelerden daha hızlı ilerledi.

Akıllı telefon meselesi, öne çıkan bir misal... Verdiği mesaj ise; akıllı Ar-Ge ve inovasyon yapma zorunluluğu... Ve bu yaklaşım bir firma için ne kadar gerekliyse, orta gelir tuzağına yakalanmaması gereken bir ülke için daha da gerekli.

Analiz, AR-GE ve inovasyon için dış finansman sağlamanın yollarını inceleyerek finans sistemi, reel sektör ve üniversiteler arasındaki ilişkinin en etkin biçimde nasıl kurulabileceğini araştırmaktır.

AB ülkeleri resesyondan kurtulmak, ekonomik canlılığı artırmak ve büyüyebilmek için çözümler ararken, Türkiye büyüme oranını yeterli görmeyerek gelişimini ve ilerlemesini sürdürmek için tedbirler almaktadır.

G20 Dönem Başkanlığı, sadece Türkiye'nin geldiği noktayı göstermesi açısından değil, aynı zamanda Türkiye'nin hedeflediği yeri göstermesi bakımından da önemli.

Yeni bir Ortadoğu'nun oluşması için demokratikleşme tecrübelerinin farklı renklerle yaşatılması ve kurumsallaştırılması lazım. "Yeni" Türkiye gibi, "Yeni Tunus" ve "Yeni Fas" tecrübelerinin zenginliğine ihtiyacımız var.

Türkiye'nin siyasi geçmişinde istikrar ve huzurla gelen yükseliş dönemleri, ne yazık ki her daim kesintiye uğratılmaya çalışılmıştır. Ülke ne zaman pozitif bir ivme yakalayarak bölgesinde güçlü bir konuma gelse iç ve dış olaylarla bu süreç sabote edilmeye çalışılıyor. Bu yüzden, ülkede gerilim oluşturma adına uğraşanların neden bu zamanı seçtiklerinin cevabı da çok açıktır. Bu ülkede ne yazık ki gelişimi ve ilerlemeyi durdurmaya ayarlı bir zamanlama mekanizmasını yönetenler var. Tıpkı 1980'li yıllarda ülkede başlayan ekonomik değişimi engellemek isteyenlerin, bu ülkeye 1990'lı yılların karanlık zamanlarını yaşattığı gibi. Bu şekilde, siyasi ve sosyal çatışmalar kullanılarak, başta ekonomi olmak üzere ülkenin tüm alanlarında istikrarsızlığın ve kaosun gölgesini hâkim kılmışlardır. Öyle ki, 1990'lı yılları herkes karanlık ve kriz yılları olarak hatırlamaktadır.

IMF'nin Türkiye ekonomisi hakkındaki değerlendirmeleri, hem IMF analizlerinin anlık değişiminin kanıtı, hem de Türkiye ekonomisinde son yıllarda gerçekleşen iyileşmelerin IMF tarafından da kabul edilmesidir.

Başbakan Davutoğlu'nun akademisyen kimliği, Yeni Ekonomi için üniversitelere düşen sorumluluğu çok iyi bilmesine olanak sağlarken, üniversitelerin de kurumsal iyileşme açısından hükümetten beklentilerini de artırmaktadır.

Başbakan Davutoğlu'nun AK Parti 1.Olağanüstü Kongresi'nde 'ikinci sıçramanın eşiğindeyiz' ifadesi açıkçası ekonomide yapısal reformları gerçekleştirmenin ve yeni bir başarı hikayesi yazmanın tam zamanı olduğunu göstermektedir.