Bu çalışmada 2016 yılında Türkiye’de Siyaset, Dış Politika, Güvenlik ve Terörle Mücadele, Hukuk ve İnsan Hakları, Ekonomi, Enerji, Eğitim ve Medya alanlarında yaşanan gelişmeler detaylı bir şekilde betimlenmiş kapsamlı bir analize tabi tutulmuştur.
Devamı
2016 birçok yönden Türkiye için bir dönüm noktası olmuş dolayısıyla medya gündeminin hızı hiç yavaşlamamıştır. İç politika, uluslararası ilişkiler ve toplumsal alanda ciddi değişimlerin olduğu 2016 yılının en önemli olayı kuşkusuz 15 Temmuz darbe girişimidir.
Devamı
Bu analizde, yasama, yargı ve insan hakları alanlarında Türkiye’de 2016 yılında yaşanan önemli gelişmelere değinildikten sonra 15 Temmuz darbe girişiminin ardından hukuk ve yargıya dair değerlendirmelerde bulunulacaktır.
Bu çalışmada, arındırma politikalarının farklı modellemeleri, Türkiye’de arındırma sürecinin çerçevesi ve Türkiye’deki sürecin arındırma mekanizmaları içerisindeki yeri analiz edilecek.
Gün geçmiyor ki yapılan operasyonlarda FETÖ'cüler meydana çıkartılıyor olmasın! Son raddede ise yeni bir slogan var ağızlarında "tutuklamalar ne zaman bitecek!"
AK Parti'nin inisiyatifinde MHP'nin çok kıymetli katkıları ile Türkiye'nin kangrene dönmüş bir meselesi daha çözülüyor.
Önümüzde yaklaşık 3 yıllık bir geçiş dönemi bulunuyor. Cumhurbaşkanlığı yürütmenin başı olarak yeni bir kurumsallaşmayı gerçekleştirecek.
Devamı
15 Temmuz sonrasında iktidar konsolidasyonu yaşayan Türkiye'nin mali kriz tehdidi ile de sıkıştırılamayacağı görülmeli. Ortak sorunlara müzakere ve işbirliği ile çözüm bulmak makro dönüşümün olmazsa olmaz bir tedbiri.
Devamı
AB-Türkiye ilişkilerinin bu noktaya gelmesinin asıl sebebi makro denklemlerde... Arap isyanları ile başlayan bölgesel, jeopolitik depreme Batı merkezli uluslararası sistemin verdiği tepkide.
15 Temmuz darbe ve işgal girişiminin son olmayacağını hepimiz biliyorduk. Melez yöntemlerin kullanıldığı sürekli bir savaş bu. Peki şu anda ne yapıyorlar?
Bütün olağanüstülüklere rağmen normal akışını bozmayan bir ülkenin devamlı krizlere, bunalımlara, çıkmazlara, iç savaşa, bataklığa, diktatörlüğe yuvarlandığını söylerseniz siyaset yapamazsınız.
İçinden geçtiğimiz süreç tek kelimeyle liberal demokrasinin meşruiyet krizi olarak adlandırılmalıdır. Bunun en temel sebebi modern toplumların kurucu unsurları olan liberalizm, kapitalizm ile demokrasi arasındaki çelişkilerdir.
Kuruluşundan itibaren AK Parti'nin Türkiye'yi dönüştürme arzusunda olduğunu biliyoruz. Aslında yaşadıklarımız buna mecbur kaldığını da gösterdi.
‘İstisna hali’ne ilişkin uygulamaların belki de en temel meşruiyet kaynağı, ‘devletin kendini savunma hakkı’ ve ‘kamuyu/toplumu koruma görevi’nin olmasıdır.
Suriye- Irak denklemi henüz oturmadı; yeni bir sürü gelişmeye tanıklık edebiliriz. Hatta PKK-YPG gibi "devletimsi" yapıya ulaşmaya çalışan grupları uzun vadeli bir çatışma ortamı bekliyor.
Bürokratik merkez, 15 Temmuz öncesinde belli ölçüde Kemalist aktörlerin FETÖ tarafından tasfiye edilmiş olması ve sonrasında ise bunların yerine gelen FETÖ mensubu aktörlerin de tasfiyesi ile otonomisini kaybetti.
Tabanda "CHP, PKK -HDP'nin payandası mı" sorusu eşliğinde belli bir tepkinin oluşması -ki son dönemde "yeni devlet" ile ilişkiler bağlamında Kemalist kesimde kısmi bir parçalanma gözlemlenmektedir- beklenebilir.
Kurum eksenli bir yapıda darbe girişimlerine daha az rastlanacak ve darbe girişimleri ülke siyaseti için daha az riskli hale gelecektir.
Bürokrasinin yeni sisteme geçişte göstereceği direnç, adaptasyonunda karşılaşacağı öğrenme güçlükleri öncelikle tartışılmalıdır.
Olağanüstü hal uygulamaları, FETÖ tasfiyesi, PKK ile mücadele, Suriye ve Irak'taki girişimlerle ilgili hükümete açık destek veren Bahçeli yeni bir sayfa daha açıverdi.
“Yönetim sisteminden başlayarak devlet aygıtı tepeden tırnağa yeniden organize edilmediği takdirde”yerli, millî ve güçlü Türkiye hedefimize ulaşmış olmayacağız.