Cumhurbaşkanının Göreve Başlama Törenindeki katılımcılar, Türk dış politikasının çok bölgeli yapısını ve birçok küresel meseleye aynı anda odaklanabildiğini göstermektedir. Latin Amerika, Afrika, Balkanlar, Orta Asya, Ortadoğu, Afrika, Asya ve Avrupa Türkiye’nin son 21 yılda inşa ettiği küresel diplomasi ağının sahici olduğunu işaret ediyor.
Devamı
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu 28 Mayıs'ta gerçekleştirildi. Sonuçlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın rakibi CHP lideri Kılıçdaroğlu'nu ezici bir farkla geride bıraktığını ve önümüzdeki beş yıl daha Türkiye'yi yöneteceğini gösterdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın iç siyaset ve ekonomide izleyeceği programının süreklilik ve yenilikleri önümüzdeki günlerde netleşecek. Bu husus biraz da açıklanacak yeni kabineye göre şekillenecek. Ancak Türk dış politikasında, bilhassa Türkiye-Ortadoğu ilişkilerinde yaşanacakların az çok öngörülebilir ve net olduğu kanaatindeyim. Bu anlamda Erdoğan'ın seçim zaferinin Ortadoğu'daki dengeler açısından anlamı, "süreklilik ve istikrar" kavramları temelinde değerlendirilebilir.
Devamı
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 80. sayısı raflarda yerini aldı.
Bu analizde, Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde son dönemde oluşan olumlu atmosfer yapılan karşılıklı diplomatik açıklamalar üzerinden incelenmekte ve ikili ilişkilerin gelecekteki seyrine ilişkin öngörülerde bulunulmaktadır
ABD’nin çok da itiraz etmeyeceği izlenimi yarattı. Bu tavrıyla Washington’un çözüm için maliyet üstlenmekten kaçınarak siyasi çözüm sürecini bölge ülkelerine bırakmak ve görece istikrar sağlandıktan sonra Suriye’den çekilme opsiyonuna sahip olmak istediği söylenebilir.
Özellikle Güney Kafkasya'da tansiyonun giderek tırmandığı bir dönemde Türkiye-İran ilişkilerindeki muhtelif gerginlik kaynaklarının ortadan kaldırılması büyük önem taşımaktadır. Ayrıca İran-Suudi Arabistan ilişkilerinde normalleşme ve Arap dünyasının Suriye'yi yeniden meşru bir aktör olarak kabul etme süreçleri göz önüne alındığında, Türkiye'nin Suriye ile normalleşme ihtiyacı kendini göstermektedir.
Türkevi'nde iki oturum halinde "Doğal Afetlerin Uluslararası İlişkilere Etkileri: Bir Siyasi Çatışma Çözümü Enstrümanı Olarak Doğal Afetlerin Yeniden Değerlendirilmesi" başlıklı panel gerçekleştirildi.
Devamı
İran ve Suudi Arabistan’ı yeniden diplomatik ilişkiler kurmaya yönelten sebepler nelerdir? Normalleşme sürecinin bölgesel sonuçları neler olabilir? Çin’in ara buluculuğu küresel siyasetin geleceğine dair hangi ipuçlarını veriyor?
Devamı
Çin’in Şi Jinping döneminde takip ettiği dış politikada bir değişim söz konusu mu? Çin’in Suudi Arabistan-İran ara buluculuğu nasıl yorumlanmalı? Çin devlet başkanının Moskova ziyareti, Çin ve Rusya arasında Batı’ya karşı bir ittifakın kurulacağının bir işareti mi? Yeni bir dünya düzeninin oluştuğundan söz edebilir mi?
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 78. sayısı raflarda yerini aldı.
Suriye rejimi Arap ülkelerinin deprem diplomasisi trafiğini daha fazla meşruiyet kazanmak ve bölgede normalleşme sürecini hızlandırmak için kullanıyor. Mısır Dışişleri Bakanı Şükri deprem sonrasında Şam’da Esad’la görüşmüş ve Suriye’ye insani yardımlarını rejim üzerinden teslim etmişti. Esad, Suriye’yle normalleşmenin öncülüğünü yapmaya çalışan BAE’nin Dışişleri Bakanı el-Nahyan’ın ziyaretinin ertesi günü BM yardım ekiplerinin Suriye muhalefetinin kontrol ettiği bölgelere geçişine izin vermişti. BAE ve Mısır’la birlikte birçok Arap ülkesinin de Suriye rejiminin normalleşmesini tercih ettiği biliniyor. Amerikan yönetimi bölgede Esad rejimiyle normalleşme çabalarına karşı çıktığını ifade etse de buna yönelik ciddi baskı yaptığına ilişkin bir işaret yok.
Bölge devletlerin Türkiye’ye bakışları değişti, Ankara’ya saygı duymaya başladılar. Akabinde bunun gereği olarak bölge devletleri Türkiye’ye bakışlarını olumlu anlamda değiştirdiler. Öte yandan, Türkiye de görece istikrara kavuşan Ortadoğu bölgesine yönelik yeni gerçeklikler ışığında dış politikasını yeniden yapılandırdı. Bu karşılıklı siyaset değişikliği doğrultusunda, küresel bazı gelişmelerin de etkisiyle, Ortadoğu bölgesinde kapsamlı bir normalleşme süreci başladı.
ABD’nin Çin casus balonunu düşürmesini doğrudan eleştiren, Rusya’ya yakınlaşarak askeri yardım aşamasına gelen, Tayvan’a silah satışına karşı sert dil kullanan, Xi’nin 3. döneminde orduyu ‘çelikten bir duvar’ haline getirme sözü veren bir Çin var karşımızda. Ukrayna barış planı önerisinden iki hafta sonra Suudi Arabistan ve İran gibi karşıt güçleri bir araya getiren bir Çin. ABD’nin Ortadoğu’dan çekilmesini fırsata çevirmeye çalışan ancak bölge dengelerini iyi anladığı da şüpheli olan bir Çin. Karşısında ise Ortadoğu’da maliyet azaltmak isteyen ancak Çin’in bölge liderliği iddiasıyla mücadelenin de kaçınılmaz olduğunun farkında olan bir ABD.
İran İslam Cumhuriyeti ve Suudi Arabistan Krallığı, yedi senelik bir aradan sonra diplomatik ilişkilerini restore etme kararı aldılar.
Yeni yılın Türkiye için çok hızlı ve yoğun geçeceği kesin... Önümüzdeki dört-beş aylık sürenin yeni sürpriz, gerilim ve polemiklere sahne olması kimseyi şaşırtmayacak.
2022 yılında dünyanın başka bölgelerinde meydana gelen gelişmeler dolayısıyla Ortadoğu bölgesi, dünya siyasetinin gündeminde görece ikinci planda kaldı.
Son iki gününde olduğumuz 2022'nin en belirleyici olayı tartışmasız 24 Şubat'ta Rusya'nın Ukrayna'yı işgalidir...
Cumhurbaşkanı Erdoğan iki şeyi aynı anda yapıyor. Hem Esed ile 'uygun şartlarda' görüşebileceğini söylüyor hem de Suriye'nin kuzeyinde 'en uygun vakitte' PKK-YPG'ye kara operasyonu yapılacağını vurguluyor.
Türkiye, mevcut normalleşme politikası ile üç şeyi yapıyor. İlki, Yunanistan'ın Körfez ülkelerini ve İsrail'i Doğu Akdeniz'de Türkiye'ye karşı bir araya getirme hamlesini boşa düşürüyor. Bu da hem Türkiye'nin birlikte çalıştığı aktörleri (Azerbaycan, Katar, Libya) güçlendiriyor hem de Ankara ile çalışmaya istekli aktörleri (İtalya) çoğaltıyor. İkincisi, BAE ve Suudi Arabistan gibi bölge ülkelerinin değişen güvenlik hesaplarını göz önünde bulundurarak Türkiye, savunma sanayisi kapasitesini ve aktif diplomasisini ortak menfaat alanı olarak harekete geçiriyor. Üçüncüsü, Ukrayna krizinde üstlendiği arabulucu rolü ile küresel düzlemde bir ağırlık oluşturuyor.
Kurtuluş savaşındaki Yunan algısına rağmen Türk kamuoyu yakın zamana kadar Yunanistan'ı ciddi bir tehdit olarak görmezdi.