Ne Olacak bu "Cemaat"in Hali?

Yıllar yılı, "Hizmet Camiası"nın çok geniş bir toplumsal kesime karşılık geldiği söylendi. Bir yıldır yaşadıklarımızın bir hayırlı tarafı varsa o da bu mitin çökertilmesi oldu.

Devamı
Ne Olacak bu quot Cemaat quot in Hali
Muhalefetin Göremediği

Muhalefetin Göremediği...

Erdoğan karşıtlığının cazibesinden gözü kamaşan muhalefet, AK Parti'nin Cumhuriyet modernleşmesi ile kurduğu ilişkiyi de doğru okuyamamaktadır.

Devamı

Osmanlıca dersi tartışması bir kere daha Türk modernleşmesinin ne denli cılız ve korkularına esir düşmüş bir muhayyileye sahip olduğunu gösterdi.

Bugün normallik olarak sunulan Kemalist milli eğitim, bir homojenleştirme projesidir. Yakın tarihimiz solcuların, İslamcıların ve Kürt milliyetçilerinin muhalefeti ile bu projenin sınırlarına şahit oldu.

Bedelli askerlik uygulaması tekil bir uygulama değil. Profesyonel orduya geçişle ilgili sürecin bir parçası. Bu nedenle, bu bedelli askerlik kararı önceki bedelli askerlik kararlarından ayrışıyor.

Normalleşme yeni dönem Türkiye siyasetinin sembolik kavramlarından biri. Ve en temelde sistemdeki "sıra- dışılıklar"ın keşfedilip, tasfiye edilmesi sürecini işaret ediyor. Sıradanlaşma ise böylesi bir tarihsel varoluş zemininden yoksun.

Hoş bulduk!

İletişim aracı mesajın ta kendisidir der McLuhan. Yani, taş yerinde ağırdır. Doğru söz, mecrasını bulduğunda, o mecranın gerektirdiği kodlarla söylendiğinde anlamlıdır.

Devamı
Hoş bulduk
İslami Teklif'in Sosyolojik ve Entelektüel Sınırları

‘İslami Teklif'in Sosyolojik ve Entelektüel Sınırları

21. yüzyıl üç açıdan İslami siyasetin ve yönetimin normalleşmesi, rasyonel bir zemine oturup tepkisellikten çıkmasının hikâyesi olacaktır.

Devamı

PKK (Partiya Karkerên Kurdistan – Kürdistan İşçi Partisi) bir “terör örgütü” mü? Türkiye kamuoyunun çok büyük bir bölümü PKK'nın bir “terör örgütü” olduğu konusunda hiçbir şüphe taşımıyor. Nihayetinde yasadışı, silahlı bir örgütten bahsediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devletiyle yıllar yılı savaş yürütmüş bir yapı var karşımızda. Fakat kamuoyunun PKK'yı bir terör örgütü olarak tanımlamasının temelinde onun “yasa dışılığı” yahut “devlete savaş açması” yatmıyor. Bugün Türkiye kamuoyunun PKK'yı bir “terör örgütü” olarak görmesine neden olan iki husus var.

“Alevi Açılımı”nda nerede kalmıştık? Alevilerin açılımdan temel beklentileri nelerdir?

IŞİD'in yükselişinin yeni bir endişeli laikler kuşağı yaratması anlaşılabilir bir durum. Ancak bu durumun yeniden radikal laiklik uygulamalarını meşrulaştırma ihtimali olduğu gözardı edilmemesi gereken bir ihtimal.

Rapor, Bosna-Hersek'teki güncel siyasetin ülkemizde daha iyi anlaşılmasına ve bu ülkeye ilişkin bundan sonra yürütülecek çalışmalara katkı sağlamayı amaçlamaktadır.

Normalleşmeyi en kolay gözlemleyebileceğimiz alanlardan birisi muhafazakâr toplum kesimlerinin artık toplumsal süreçlerden dışlanmamasıdır.

HDP'nin çağrısıyla başlayan Kobani'ye destek eylemleri sokak çatışmalarına, 30'u aşkın can kaybına, okul ve diğer resmi dairelere yönelik saldırılara dönüştü. Kobani geriliminin ardında ne var?

IŞİD'in Kobani'ye saldırmasıyla birlikte Türkiye'de üç küsur senedir Esed rejiminin katliamlarına karşı pasifizmi vazeden çevrelerin militarist duyguları depreşti. Türkiye'nin yanıbaşındaki Kobani'de yaşananlara seyirci kalmaması gerektiği söylenirken örneğin Azez, Jisr'eş-Şuğur, Atme veya Çobanbeyli başka iklimlerdeymiş havası estirildi. IŞİD'in ve/veya Esed rejiminin muhaliflerle çatıştığı bu şehirler Türkiye'ye tabiri caizse taş atımı mesafesindeyken, bu şehirlerde yaşanan kıyıma karşı üç maymunu oynayan çevrelerin, Kobani ile birlikte coğrafi bilgileri de hafızalarına rücu etmiş oldu. Türkiye'nin Kobani'den kaçan onbinlerce Kürt'e kucak açmasını yetersiz bulan aynı çevreler Kobani'de PKK'nın Suriye kolu YPG'nin silahlandırılmasına kadar varan absürt taleplerini dile getirdi. Türkiye IŞİD'i Ekim 2013'te dünyanın pek çok ülkesinden önce ve ana muhalefetin IŞİD'in sanını bile duymadığı bir zamanda terör listesine aldı. Hatırlatalım o listenin başında senelerdir PKK yer alıyor. Buna rağmen Kandil ve PKK'nın gündemini entelektüellik kılıfında satmaya alışmış çevreler çözüm süreci konusunda tehditkar açıklamalar yapmaya devam ediyor.

IŞİD özelinde Irak ve Suriye'de yaşanan gelişmeler sonucunda iki gün içerisinde 140 bini aşkın insanın ülke sınırlarından giriş yapması iç siyasette mülteci konusundan çok Çözüm Süreci'ni etkiledi. Bölgede son dört yıl içerisinde vuku bulan olaylar genelde Kürt meselesi, özelde ise bu meselenin demokratik yollardan çözümünü baltalayan bir işlev gördü. Öncelikle, 2009'da Arap Baharı'nın estirdiği havayı arkasına almaya çalışarak Demokratik Açılım fırsatını geri tepen PKK, 2013'ün yaz aylarında PYD'nin Suriye'deki güç vakumundan faydalanıp diğer siyasi Kürt yapılanmalarını elimine ederek elde ettiği güç neticesinde müzakere sürecine geçemeyişi bahane ederek geri çekilmeyi durdurdu. Şimdi ise Irak'ta ABD'nin hava saldırısında önemli kayıplar veren IŞİD'in yönünü tekrar Suriye'ye çevirmesiyle birlikte Kobani ve çevresinde şiddetli çatışmalar yaşanıyor. Rojava'da yaşanan bu gelişmenin Kürt siyasal hareketi tarafından algılanışı ve iç siyasete taşınma yöntemi yukarıdaki iki örneğe benzer şekilde Çözüm Süreci'nin toplumsal dayanağını ve manevi havasını baltalıyor.

10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı Seçimleri sonuçları her seçim gibi üzerinde durulması gereken muazzam sosyolojik tahlillere imkân sunan bir veri seti sundu. Birçok açıdan ilklere sahne olan bu seçim, aynı zamanda ülkenin içinden geçtiği dönemin de siyasal sağlaması denilebilecek bir resim sundu. Genelde, seçmen her zaman olduğu gibi topluma yeni bir şey sunan esaslı siyasete, istikrarlı bir değişime ve daha da önemlisi Çözüm Süreci'ne verdiği desteği yeniledi. Bu üç referans noktası ülke siyasetinin geleceği açısından olmazsa olmaz kaideler olarak yerini aldı. Özelde ise seçim sonuçları her siyasi partinin tabanın isteklerine, beklentilerine ve reflekslerine dair ders niteliğinde mesajlar içermektedir. Bu yüzden, Türkiye siyaseti adına söyleyecek lafı olan siyasi partilerin bu sonuçları ayrıntılı bir şekilde analiz etmesi gerekmektedir. 10 Ağustos seçiminden sonra yapılan analizler, işini özenli bir şekilde yapan birkaç isim dışında, şaşırtıcı bir şekilde ‘kazananlar enflasyonu' yaratmanın ötesine geçemedi. Bu yaratılan ‘kazananlar enflasyonu'ndan kasıt tabii ki Demirtaş'ın aldığı oylar üzerinden yapılan güzellemeler. Demirtaş'ın aldığı oyların sosyolojik zemininin peşine düşmek HDP'nin geleceği hakkında çizilecek resmin daha da netleşmesini sağlayacağı gibi, seçim kampanyası boyunca nelerin doğru ve nelerin yanlış yapıldığının sağlıklı bir muhasebesi için de muazaam bir imkân sunacaktır.

Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları MHP dışındaki bütün partileri yeni bir yolun ve kararın eşiğine getirdi. AK Parti mevcut şartların bir gereği olarak gelenek ve yenileşme çerçevesinde bir arayış içine girdi. CHP'deki tartışmalar her ne kadar 'yeni siyaset arayışı' ekseninde seyretmese de, hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı anlaşılıyor. Öte taraftan, HDP çizgisi de 10 Ağustos seçim sonuçlarını analiz edip tarihi bir karar almak durumundadır: Çözüm Süreci ile birlikte yaşanan normalleşmenin bir sonucu olarak siyasal sözlüğümüze giren Türkiyelileşme çabasına devam mı edilecek yoksa Kürtlerin yoğun yaşadığı illere odaklanan dar bir siyaset mi izlenilecek?

Türkiye, küresel bir güç olmak adına derin ve sancılı bir süreçten geçiyor. Son yıllarda yaşanan sosyo-ekonomik dönüşüm sistem, kurum ve kişileri de değişmeye zorluyor. Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri de bu süreçte belirleyici bir etken olacak. Bu doğrultuda, 'Değişime Mukavemet' ve 'Yeni Türkiye'nin oylanacağı seçimde üçüncü bir yol-dinamik olarak ortaya çıkan HDP'nin Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş bu değişimin neresinde yer almaktadır? Soruyu biraz daha daraltırsak, yüzde on bandına ulaştığı takdirde seçim zaferi ilan edecek olan Demirtaş'ın değişen Türkiye'de kendisine biçtiği rol nedir? Demirtaş'ın adaylığına yüklenen anlamı kısa ve uzun vade olarak ayırmak mümkün. Kısa vadeli hedefler, Kürt hareketinin Türkiyelileşme olarak da bilinen yeni siyaset arayışını ete kemiğe büründürme ve Erdoğan'ın ilk turda seçimi kazanmasını engelleme üzerinden bir güç devşirme olarak tasvir edilebilir. Uzun vadeli hedef ise Türkiye'deki kronik muhalefet açığını kapatmak için CHP dışında ya da CHP ile beraber alternatif yapıcı bir muhalefet oluşturmak.

Geçen hafta bir televizyon programında ana muhalefet partisi lideri Kılıçdaroğlu'na, partisinin Kürt meselesinin çözümüne yönelik ilk üç önerisinin ne olduğu soruldu. Kılıçdaroğlu bu soruya şu cevabı verdi: "Şu anda aklımda değil, bilseydim hepsini getirir burada konuşurduk." Kürt siyasetinin aktörlerine gelince... Onlar da çözüm sürecine yönelik konuşmalarında somut öneriler sunmak yerine, daha çok hükümetin açıklamalarını sorunsallaştırarak, ilgili açıklamaların "barış diline hizmet etmediğine yönelik" genel bir söylemle siyaset üretmekteler.