Erdoğan'ın Türkiye'deki sahici liderliğinin sadece "otorite"siyle değil, her şeyden önce "hasbiliği", "adanmışlığı" ve bunların yanında "kabiliyetleri"yle ilgili olduğu artık herkes tarafından net biçimde görülmeli.
Devamı
Türkiye, Suriye politikasının özünden vazgeçmiş değil; fakat yeni angajmanlar peşinde ve Esed bu hesaplamalarda yok.
Devamı
Türk dış politikası gerçekten değişiyor mu? Bu bir üslûp değişikliği mi yoksa prensipler mi değişen? Bu değişim nereye varabilir? Suriye'yi de kapsar mı?
Obama Ortadoğu’yu bir yangın yerine çevirdiği gibi ülkesinde de belki de en hassas olması beklenen konuda büyük yaralar açarak görevi bırakmaya hazırlanıyor.
Son dönemde AK Parti, İsrail ve Rusya ile eşzamanlı normalleşmeye girdikten sonra muhalefet "Kemalist ayarlara dönülmedikçe rahat yok" söylemini yeniden ısıttı. Bu söylemin üç boyutu var. İlki dış politikada "barışı" öncelemek.
Suriye’de DAİŞ saflarında savaşan yaklaşık 2000 tane eski Sovyet bloğu ülkeleri vatandaşı olduğu tahmin ediliyor. Rus vatandaşları başı çekerken, Özbekler, Kırgızlar ve Tacikler listede yukarılarda yer alıyor.
Türkiye kendi namına dış politikada yaşadığı sıkıntıları, Suriye’de tıkanan dünya sistemini ve bu tıkanıklıktan kendi namına düşeni, sayfanın bir kenarına koydu.
Devamı
AK Parti iktidarı dış politikada vizyonunu sunarken retoriği öne çıkarmak zorunda kaldı. Bu retorik sadece milli duygulara hitap etmekle kalmadı. Uluslararası sisteme adalet eleştirisinden gelişmekte olan ülkelerin sorunlarına kadar uzandı.
Devamı
Sadece Türkiye’nin selameti için değil aynı zamanda Filistin’in de selameti için gereksiz tartışmaları bir kenara bırakıp İsrail’le diplomatik normalleşmeye rasyonel bir zeminde yaklaşmalıyız.
Verilerin çizdiği puslu resmi kırmızıya boyayan son melun terör saldırısı, turizm için önümüzdeki aylarda da felç riskini gündeme getirirken, sağlığı bozulmuş sektöre bir deva umudu ise bu hafta Rusya ile yumuşayan ilişkilerden geldi.
Bu anlaşma bu yönüyle Erdoğan düşmanlarına da bir mesajdır esasında. Alıp almayacaklarını göreceğiz.
İki ülke arasındaki normalleşmenin hızlı bir yakınlaşmaya, "müttefiklik" ilişkisine dönüşmesi beklenmemeli. Gazze'ye yönelik ambargonun "hafifletilmesinin" nasıl bir yolda yürüyeceğine bakmak gerekecek.
PKK'nın geçtiğimiz temmuzda başlattığını söylediği "devrimci halk savaşı"nın amacı netti. Ülkeyi "iç savaş" ortamına sürüklemek ve "kaos yaratmak." İstikrarı, büyümeyi, normalleşmeyi, barış ve huzur ortamını baltalamak. PKK bunu yaparken, HDP'nin aldığı oyu kendisine kalkan yaptı.
Müstakbel Başbakan Yıldırım’ın terörle mücadele vurgusu oldukça yerinde; ve terör aynı zamanda bir dış politika başlığımız.
CHP PKK teröründen medet umar hale geldi. DAİŞ terörüne karşı bile devletin yanında duramadı.
Erdoğan nefreti ve takıntısının Türkiye'de “saygın” kabul edilen birçok kişinin maskesini düşürmesinin ardından uluslararası alanda da “saygın” birçok kişiyi şirazesinden çıkardığına şahit olmaktayız.
PKK ve PYD arasındaki iç içe girmişlik artık Washington DC’de bile saklanamayacak bir vaziyet almış. İlk dönemlerde yaygın olan aynı örgütün iki farklı kısaltmasının iki farklı örgüte işaret ettiği yönündeki tezvirat büyük oranda tedavülden kalkmış durumda.
Mesele, iktidarın "otoriter" bulduğu uygulamaları eleştiren muhalefet olmaktan iyice uzaklaştı. Siyasetin alanını daraltan yapısal bir krize dönüştü.
Avrupa’da yükselen aşırı sağ hareketler üzerine ayrıntılı değerlendirmelerde bulunana Enes Bayraklı, aşarı sağın normalleşmesi ve siyasetin merkezine taşınmasındaki tehlikeye dikkat çekti.
ABD, müttefik kavramını beş senelik Suriye krizi boyunca o kadar mutasyona uğrattı ki ortaya bir ucube kavram çıkardı.
Başkanlığa Murat Çetinkaya'nın atanması, bankanın içeriden atama ve kurumsal devamlılık geleneğini sürdüren bir adım olduğu için piyasalar tarafından olumlu karşılandı.