Kürtler PKK'nın İstediği gibi Sokağa Çıkar mı?

Çatışmalar uzadıkça, PKK’nın istediği gibi sivil halk sokaklara dökülüp devletin güvenlik güçleri ile karşı karşıya kalır mı?

Devamı
Kürtler PKK'nın İstediği gibi Sokağa Çıkar mı
PKK'nın Düşüş Dönemi

PKK'nın Düşüş Dönemi

PKK, Türkiye içi dinamiklerle var olmak yerine, Türkiye dışı dinamiklerle beslenir oldu. İçinden çıktığı topraklara tam bir yabancı haline geldi. Hak arama davasıyla ilgili tüm algılardan uzaklaştı.

Devamı

Batı dünyasında kamu diplomasisi görevi üstlenen ve içte de reformcudemokrasi dilinin kurulmasına katkı sağlayan liberaller- solcular Gezi olayları ile saf değiştirdi.

Bu seçimin ana tartışmalarından biri de, özellikle Güneydoğu küçük il, ilçe ve kırsalında seçmenin özgür iradesiyle oy kullanmasını sağlanması üzerine olacak.

Erdoğan, çözüm sürecini Türkiye'nin demokratikleşme gündeminin doğal uzantısı olarak görmektedir. Meselenin etnik milliyetçilik temelinde değerlendirilmesine karşı çıkmaktadır.

Öcalan'ın 2013 Nevruz mesajında kurduğu bu yeni söylemle AK Parti'nin ülkeyi yeniden "inşa ve ihya" etmek isteyen medeniyet dili arasındaki ortaklık gözlerden kaçmamıştı.

Erdoğan'ın ve Öcalan'ın Mesajları Ne Anlama Geliyor?

Öcalan'ın mektubunu da, Cumhurbaşkanının açıklamalarını da aşırı okumaya tabi tutarak, neredeyse "çözüm sürecinin önünde birer engel" gibi yansıtmayı tercih ediyorlar.

Devamı
Erdoğan'ın ve Öcalan'ın Mesajları Ne Anlama Geliyor
Çözüm Sürecinin Geleceği

Çözüm Sürecinin Geleceği

Çözüm süreci, kendisini taşımayı tercih edecek bütün aktörlere sahici bir siyasi gelecek vaat ettiği gibi, yeni Türkiye'de aktör olma imkânı da tanıyor.

Devamı

Yıl boyunca yayınladığı çalışmalar ve düzenlediği etkinliklerle Türkiye ve dünyadaki gelişmeleri derinlemesine okumaya çalışan SETA, 2013 Yıllığı ile Yeni Türkiye sürecindeki bu uzun yılı kayıt altına alıyor.

Uzun yıllar sonra ilk kez 2014'te farklı bir Nevruz'a şahitlik ettik. 2013 Nevruz'u Kürt meselesinde yol ayrımını açık bir şekilde ortaya koymuştu. Kürt meselesi asra yaklaşan arka planının yanında, yakın tarihimizde Kemalizm(ler)in var ettiği ve sürdürdüğü bir sorundu. Bu durum özellikle 1980'lerden 2000'lerin ortasına kadar Kürt meselesinde her açıdan statükonun yerleşmesini sağladı. Sorun neredeyse dokunulmaz haline geldi. Siyaseten müdahale etmenin toplumsal maliyeti yükseldikçe ortaya farklı ‘Kürt meselesi dünyaları' çıktı. PKK, sol-liberal ve Alevi elitler üzerinden ana ekseni Kemalizm mukallitliği olan bir Kürt meselesi dünyası inşa ederken; vesayet rejimi Kürt meselesi üzerinden hem Türk sorununa yatırım yaptı hem de ömrünü neredeyse yirmi yıl uzatmış oldu. Türk ve Kürt Kemalizm'ine oldukça konforlu bir dünya sunan kısır döngüye dur denileceğinin ilk işareti 2009'da Açılım süreciyle geldi. 2009 Açılım sürecinin başardığı en önemli şey Kürt meselesi ile siyasetin ve toplumun açık bir şekilde yüzleşmesini sağlamak oldu.

Bürokratik bir neo-vesayet odağı ‘seçim üçlemesinin' yaşanacağı 2014-2015'i dizayn etmek adına müdahale girişiminde bulundu. 2007'de Kemalizm adına yaşanan müdahalenin bütün aktörleri, 2013'te hızla Gülen Grubuyla aynı platformda buluştu.

Yıllarca Kürt sorununa dair müesses nizamın ezberlerinden birisi de "bölünme" fobisiyle yarışan "PKK'nın siyasallaşması" tehlikesiydi. Oldukça derin bir tehdit şeklinde dillere pelesenk olmuş "fobinin" tek sahibinin Kemalist dünya olmadığı bugün daha rahat anlaşılıyor. PKK, "siyasallaşmadan", düşmanı farz ettiği ama politik teolojisine öykündüğü Kemalizm kadar ürküyor. Karşımızda aşamaları olan barış süreci içinde, liderinin belli bir mutabakat üzerinden yürüdüğü yol haritasında ilk aşama olan "çekilme" safhasında olmadık provokasyonlar yapıp duran bir yapı var. Çekilme sürecinde bile tutarlı bir siyaset izleyemeyen PKK'nın "silahsızlanması" ve nihayet "siyasallaşması" mümkün mü? Ya da böyle bir kapasitesi ve kabiliyeti olacak mı?

Çözüm sürecinin 2013 Nevruzu ile fiilen başlamasıyla birlikte ilk aşamada en temel soru(n) "Öcalan'ın Nevruz mesajının" PKKBDP çizgisi tarafından taşınıp taşınamayacağı meselesiydi. Mart 2013'ün üzerinden altı ay geçmeden 'Öcalan sancısının' ne kadar derin olduğuna işaret eden bir çok sorun ortaya çıkmakta gecikmedi. Bugün geldiğiniz noktada, Öcalan'ın Nevruz'da verdiği yeni mesaja adapte olanlarla, mesajla açıktan yüzleşemeyenlerin geriliminden ortaya çıkan marazlara şahitlik ediyoruz. Bu hastalığın iki temel özelliği bulunuyor.

Ensaroğlu: '99 kabusu' tekrar yaşanır mı diye korkuluyordu ama çekilme sorunsuz şekilde başlayınca halkın gerçekten rahatladığını gördük.

SETA Siyaset Direktörü Hatem Ete, TRT1'de yayınlanan Enine Boyuna programında çözüm sürecindeki son gelişmeleri değerlendirdi.

PKK, iktidarı geçmiş dönemlerdeki güvenlikçi perspektife mahkûm ederek tuzağına düşürmek ve toplumsal desteğini azaltmak istiyor.  

HER yerde olduğu gibi Türkiye’de de sihirli bir hava estirdi ‘dijital başkan’ Barack Hüseyin Obama.

TÜRKİYE, 22 Temmuz 2007 seçimlerinden 29 Mart 2009 seçimlerine doğru yaklaştıkça siyasetin gündemi hareketlenmeye başladı. Bu iki tarih arasında Türkiye siyasetinde “kayda değer bir şeyler” olduğunu söylemek mümkün değil. Öyle ki son on yedi ay içerisinde hayata geçirilmiş, dişe dokunur siyasi bir proje, manevra veya adımı hatırlamakta zorlanıyoruz. Oysaki 22 Temmuz sonrası siyasetin alanı rahatlamış ve iktidar partisine harcayabilmesi için müthiş bir “siyasi sermaye” sağlanmıştı.

Rene Descartes “düşünüyorum o halde varım” dediğinde, klasik düşüncenin “kendini bil!” sorusunun yerine yeni bir soru ikame etmişti. Varoldukları konusunda tereddüt sahibi olmayan kadim bilgeler, insanın muhatap olduğu en temel sorunun “var mıyım?” değil, “ben kimim?” sorusu olduğunda ısrar ediyorlardı. Bu yüzden klasik düşünce varlığın ispatı konusuna şöyle bir değinir ve yoluna devam eder.

Kürt sorununun -özellikle demokratikleşme, terör ve bölgesel kalkınma bağlamlarıyla- Türkiye’nin 2006 yılında başını ağrıtacak ve yüzleşmek zorunda kalacağı başlıca konulardan biri olduğu çokça dile getirildi. Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar krizlerden kaçınma arzusuyla halı altına süpürülen ve bir şiddet olayı yaşanıncaya kadar da bahsi açılmayan Kürt sorunu, ülkenin derin gündemi olarak neşter atılmadığı için ur gibi büyümeye devam ediyor. Kürt sorunu hakkında bu dönemde adamakıllı düşünmekten ve konuşmaktan sakınmanın vebali büyük olacaktır. Toplumsal barışı sürdürmeye ve tarafların tansiyonlarını düşürmeye yönelik somut faaliyetler gözle görülür hale getirilmezse, 2007 seçimleri Güneydoğu’da Kürtçü, kalan yurtta Türkçü partilerin oylarını arttıracağı muhakkaktır. Mart ayı sonlarında, özellikle Nevruz ile birlikte Türk ve Kürt ulusalcılıklarının kapışma noktasına geleceğine dair senaryo iddialarında bulunmuş olmaları dikkate alınacak olursa,1  medya camiasının çözüme katkı sağlayacak bir dil geliştirmek yerine, yangını seyretmeyi tercih ettiğini söylemek abartı olmayacaktır. Hatta, beklenen şiddet olaylarının çıkmamış olmasından duyulan gizli bir üzüntüyü Nevruz günlerinde çıkan gazete başlıklarından sezinlemek de mümkündür.