Amerika'nın "En Derin" Fay Hattı

Dallas olaylarının Amerikan toplumuna bir kez daha hatırlattığı ve geçmişte kaldığı sanılan toplumsal çatışma korkularının nüksetmesine sebep olan ırk ayrımcılığı meselesinin, toplumsal ve sosyo-ekonomik sebepleri ortadan kalkmadıkça Dallas benzeri olayların devamını göreceğimiz kesin.

Devamı
Amerika'nın quot En Derin quot Fay Hattı
Perspektif Avusturya Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin Avrupa Siyasetine Etkisi

Perspektif: Avusturya Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin Avrupa Siyasetine Etkisi

Avusturya’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimleri Avrupa ve AB açısından ne anlam ifade ediyor? Seçim sonuçları Avrupa’da yaşayan Müslümanlar ve Türkiye için ne gibi sonuçlar doğurur? Avrupa ve AB, aşırı sağın yükselişine neden tepkisiz?

Devamı

Avusturya Nazi rejiminin kurbanı olarak kabul edildiği İkinci Dünya Savaşı sonrası bütün yükü ve suçu Almanya'nın sırtına bırakarak kurtuldu. Oysa Nazi rejiminin ileri gelenlerinin pek çoğu Avusturya kökenliydi ve Avusturya bile isteye Nazi Almanya'sına katılmıştı.

Paralel devlet yapılanması ile mücadele bugün meşruiyeti tartışılmayan bir mücadele. Buna rağmen, çeşitli şekillerde zaafa uğratılmak istenen de bir mücadele.

2015’ten 2016’ya saldırgan bir Rusya-İran-Esed ittifakı, tarihi tekerrür ettirmek için üç maymunu oynayan bir Batı ve depreme hazır fay hatları miras kaldı.

Gerçekten olgun bir toplum olabilmemiz için evvela yeterince bilmediğimiz konularda söz söylememeyi öğrenmeliyiz. Bu konuda aydınlara, yazarlara, gazetecilere çok daha fazla sorumluluk düşüyor.

Demokratikleşme ve "Kürdistan Sorunu"

Türkiye siyasetinde demokrasi kelimesini en fazla tüketen ideolojik grup, Kürt milliyetçileridir. Bunun sebebi mücadelelerinin sadece "Kürt" halkının taleplerini gerçekleştirmek için Türkiye devletine muhalefet etmekle kalmaması.

Devamı
Demokratikleşme ve quot Kürdistan Sorunu quot
Yalancının

Yalancının...

Eyvah, toplum muhafazakârlaşıyor! Aman Tanrım, halk dindarlaşıyor!

Devamı

Medyanın sadece Hatay'a odaklanarak, Suriyeli sığınmacılara ev sahipliği yapan Kilis, Şanlıurfa, Gaziantep gibi illeri konu edinmemesi, hedefin doğrudan Hatay sosyolojisi olduğunu göstermektedir.

Cumhuriyetçi başkan adaylarından Texas Valisi Rick Perry'nin (Perry dün yarıştan çekildiğini açıkladı ama bu söylemlerin yarattığı etkiyi değiştirmez) diğer adaylarla katıldığı bir tartışma programında Türkiye hakkında söyledikleri, tüm gözlerin yeniden adayların dış politika konusundaki bilgi ve birikimlerine çevrilmesine yol açtı.

Kemalizm'in siyasetin temel belirleyeni haline sokulması, modernleşme sürecinin dinamizmini kaybetmesine yol açmıştır.

Son dönemde Türkiye'nin siyasal merkezi, siyasal aktörleri, iç/dış dış politikadaki temel yönelimleri köklü bir değişim sürecinden geçiyor.

Arap ülkelerinde birbiri ardına yaşanan kitlesel isyanlar nedeniyle bütün dünyanın gözü Ortadoğu’ya çevrilmiş olsa da, siyasi istikrarsızlık bugünlerde çoğu Batı Balkan ülkesinin de yakasını bırakmıyor.

Bu yazıda, ilerlemeciliğin gelenek, bilgi ve otorite ile kurduğu ilişkinin bir eleştirisi sunulmuştur.

Afganistan’da 7 Kasım Cumartesi günü yapılması planlanan başkanlık seçimlerinin ikinci turu, iki adaydan Kuzey İttifakı’na yakın Abdullah Abdullah’ın seçimlerden çekilmesi üzerine iptal edildi. 20 Ağustos’ta yapılan ve halen başkanlık koltuğunda oturan Hamit Karzai’nin yüzde 54 oy ile önde gittiği seçimlerde en az yüzde 10 oranında sahte oy olduğu tespit edilince seçimler için ikinci turun yapılacağı açıklanmıştı. İkinci turda Abdullah Abdullah ve Hamit Karzai’nin karşı karşıya gelmesi beklenirken Abdullah, başkanı ve üyeleri Karzai tarafından atanan Bağımsız Seçim Komisyonu üyelerinin Karzai’ye çalıştığını, bu kişilerin görevden alınması ve yerlerine tarafsız isimlerin atanması durumunda seçimlere devam edebileceğini açıkladı.

ABD Başkanı Barack Obama’nın Türkiye ziyareti, 2003’te 1 Mart Tezkeresi’yle tam anlamıyla kopma noktasına gelen Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir dönemin başladığına işaret ediyor. Kanada hariç tutulursa ilk resmî dış ziyareti için Türkiye’yi seçen ABD’nin yeni başkanı, böylelikle Türkiye ile ilişkilere verdiği önemi gösterdi ve ziyareti süresince verdiği mesajlarla da bu tavrını destekledi. Ziyaretin Avrupa bağlamına oturtulması ise Obama yönetiminin Türkiye algısının ipuçlarını ortaya koydu.

21. yüzyıla, küresel güç dengelerinin sorgulandığı bir evrede girdik. Kısa vadeli stratejik analizlerin ötesinde, insanlık tarihinin yürüyüşüne ilişkin yeni sorular soruluyor. Avrupa ve Batı-merkezci paradigmaya yöneltilen Batılı ve Batılı olmayan eleştiriler, yeni bir zaman ve mekan tasavvurunun doğum sancılarını işaret ediyor. 

SETA KONFERANS Konuşmacı:     Dr. Hasan Yavuz     Başbakan Danışmanı / Marc Bloch Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih: 14 Mayıs 2007 Pazartesi Saat: 15.00 Yer: SETA, Ankara

Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça Türkiye’deki siyasetin tansiyonu yükseliyor. Acaba bunu doğal mı karşılamak lazım? Yoksa bu, Türkiye siyasetinin derinlerdeki bir arızasına mı işaret ediyor?Aristo “insan siyasi bir varlıktır” (zoon politikon) dediğinde acaba siyasetin de insani bir şey olması gerektiğini ima ediyor muydu? Siyaseti insanların yapıyor olması, onun özünde insani bir şey olduğu anlamına gelmiyor. Siyaseti gücü yönetme sanatı olarak görenlerin, kendi başlarına bırakıldıklarında insanlığa huzur ve mutluluktan ziyade yıkım ve gözyaşı getirdiğini defalarca gördük. Farabi’nin ifadesiyle siyasete “medeni” bir boyut katılmadığında ortaya çıkan şey ancak bir siyaset parodisi olabilir.

Üniversiteye adım attığım günü dün gibi hatırlıyorum. Kapıdaki asık suratlı bekçiyi, yüksek tavanlı koridorları ve hınca hınç dolu kayıt kuyruklarını hızla geçmiş ve "üniversite" denen şeyi aramaya koyulmuştum. Beni ve benim gibi binlerce genci kanatlandırıp yeni ufuklara götürecek büyük fikirleri, kitapları, hocaları, ders arkadaşlarını bulma arzumuz her şeyin önünde geliyordu. Ne kalabalık sınıflar, ne adımızı öğrenme zahmetinde bulunmayan yorgun ve bıkkın hocalar, ne her gün biraz daha farkına vardığımız katı ve boğucu ideolojik kamplaşmalar Gorki’nin "benim üniversitelerim" dediği ideayı aramamızın önünde bir engeldi. Görünürdeki bütün sıradanlığın ötesinde bir yerlerde, belki çalmaya henüz cesaret edemediğimiz kapıların birisinin arkasında aradığımız şeyi bulacaktık.

Garton Ash’in, 27 Temmuz 2006 tarihli The Guardian’da yayımlanan yazısı “Avrupalılar olarak Orta Doğu’daki çatışmayı bizim yarattığımızı asla unutmamamız gerekir” başlığını taşıyordu. Ash’e göre, kökenleri tarihin derinliklerine uzanan Yahudi düşmanlığı Orta Doğu’yu kana bulayan, son Lübnan örneğinde görüldüğü gibi sivillerin hayatlarını kaybetmelerine ve yurtlarından ayrılmak zorunda kalmalarına yol açan başlıca nedenlerden biri. Avrupa tarihine bakıldığında sistematik bir Yahudi düşmanlığının olduğu ve bu kıtada istenmeyen Yahudilerin zamanla kendi devletlerini kurmayı amaçlayan siyasi siyonizm bilincini geliştirdikleri ve Avrupa’nın da yardımıyla nihayet 1948 yılında bağımsız bir devlet İsrail kurduklarını görüyoruz.