Yaklaşık altı ay süren pazarlıklar sonunda Kongre Ukrayna, İsrail ve Tayvan’a 95 milyar dolarlık savunma yardımını onaylamıştı. Cumhuriyetçiler bu yardımı Biden’dan Meksika sınırıyla ilgili tavizler koparmak için sürüncemede bırakmıştı. Ancak İsrail’in Suriye’deki İran konsolosluğuna saldırısı sonrasında bölgesel tansiyonun yükselmesi Kongre’yi harekete geçirdi ve Biden paketi 24 Nisan’da imzalayarak Ukrayna’ya yardımın da hemen başlayacağını açıkladı. Amerikan siyasetinin Ukrayna’ya yardım konusundaki isteksizliği ve konuyu iç siyaset malzemesi haline getirmesi, Rusya’nın Batı’nın desteğinin ilelebet sürmeyeceği hesabının doğru çıkabileceğine işaret ediyordu. Biden yönetimi ve Amerikan Kongre’si bu hesabın boşa çıkacağı mesajını vermek adına yardım paketini geçirdi ancak bu paketin bu kadar zor geçmesi ileride Ukrayna’ya desteğin devam edip etmeyeceği konusunda derin şüphe uyandırdı.
Devamı
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 90. sayısı raflarda yerini aldı.
Devamı
Bu analiz Ukrayna’da devam eden ve ikinci yılını dolduran savaşın Avrupa’nın güvenliği, transatlantik ilişkiler ve NATO’ya olan etkilerini incelemektedir.
TBMM'nin İsveç'in NATO üyeliğine onay vermesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kahire ziyareti ile yeni bir sayfa açması ve Avrupa füze kalkanı girişimine katılmamız "Türk dış politikasının ekseni", "stratejik otonomi" ve "normalleşme" politikası üzerine tartışmaları yeniden canlandırdı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki Türk delegasyonu BM Genel Kurulu görüşmeleri için New York’a geldi. Heyetin ana gündemi Türkiye’nin dış politika öncelikleri doğrultusunda uluslararası barış ve istikrarın sağlanması olarak öne çıkıyor. Uluslararası sistemin ilke ve kurallarını belirleyen ve küresel barış ve güvenliği sağlayan bir kurum olarak tasarlanan Birleşmiş Milletler’in ana görevini yerine getirmekte ne kadar zorlandığı malum. Türkiye’nin böyle bir dönemde inisiyatif alarak uluslararası sistemin temel ilkelerini güçlendirmesi küresel barışa katkı sağlayacaktır.
Diplomasinin kalbinin attığı 78. BM Genel Kurulu'nu takip etmek üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın heyeti ile birlikte New York'tayız. BRICS genişlemesi ve G20 Yeni Delhi Zirvesi'nden sonra gerçekleşen Genel Kurul'un teması "Güvenin Yeniden Tesisi ve Küresel Dayanışmanın Yeniden Canlandırılması." Zirveler için çok değerli temalar seçiliyor. Nitekim G20 liderler zirvesinin teması da "Tek Dünya, Tek Aile ve Tek Gelecek"ti. Ancak realite bu süslü kelimelerden çok farklı bir yere gidiyor. ABD, Çin, AB ve Rusya gibi büyük güçler arasındaki rekabet giderek yoğunlaşıyor. Pasifik'teki gerilim artarken Ukrayna'daki savaşın Orta Asya'dan Afrika'ya kadar birçok bölgede yeni çatışmalar getirmesinden korkuluyor. Yükselen güçlerin dahil olduğu yeni rakip projeler gündeme geliyor. Çin'in Yol Kuşak projesine karşı Yeni Delhi'de ilan edilen Hindistan-Ortadoğu-Avrupa ekonomi koridoru (IMEC) gibi.
Foer’in kitabı Biden’a pandemi, ekonominin canlandırılması, ara seçimler, Afganistan’dan çıkış ve Ukrayna meselelerinde eleştirel bir tavır takınmadan genel olarak iyi not veriyor. Foer Biden’ın sürekli hafife alınan bir lider ve kendisinin de bunun farkında olması itibariyle bu konuda hassas bir siyasetçi olduğunu belirtiyor. Beklentileri düşük tutarak rakip ve düşmanlarıyla sürekli uzlaşı yolu arayan bir lider olarak öne çıkan Biden’ın ilk iki yılında başardıklarına rağmen popülaritesinin bu kadar düşük olması önemli bir tezat teşkil ediyor. Şu günlerde anketlerde Trump’la başa baş görünen Biden’ın belki de en büyük sorunu kitabın başlığında ifade edildiği gibi ‘son siyasetçi’ olması. Amerikan halkının sistemi yetkinlikle çalıştırarak sonuç almaya çalışan Biden’ı mı yoksa gene Trump gibi o sistemi yıkma sözü veren bir adayı mı tercih edeceğini bekleyip görmemiz gerekecek.
Devamı
Bugün hem Putin hem de Zelenski ile görüşerek diplomasiyi işletebilen tek lider Erdoğan. Bu dengeyi Rusya ve Ukrayna ile ilişkileri bozmadan yürütebildi. Tahıl koridoru ve esir takası Ukrayna'daki savaş boyunca gerçekleşen en önemli diplomatik gelişmeler. İşte bu rol sebebiyle bütün başkentlerin gözü Soçi'deydi.
Devamı
Günümüzde ulusal meseleler üzerine kamuoyu önünde yürütülen tartışmaların demokratik mekanizmaların vazgeçilmez bir unsuru olduğu kabul edilir. İktidar ve muhalefet kanadı ve onların destekçileri farklı görüşteki argümanlarını sunarak meseleleri tartışırlar. Dijitalleşmeyle birlikte ise kamusal müzakere büyük oranda sosyal medya platformlarına taşındı. Sıradan kullanıcılar için bu ilk bakışta bir avantaj olarak algılansa da dış aktörlerin angaje olduğu ve kendi gündemlerini ve söylemlerini iç kamuoyuna empoze edebildiği bir ortamı da beraberinde getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen pazar günü Macaristan'daydı. Türk cumhuriyetleri, Balkanlar ve Katar devlet başkanlarının da katılımıyla Macar devletinin kuruluş yıldönümü muhteşem hava fişek gösterileriyle kutlandı. Dönüş uçağında Erdoğan'ın, aralarında olduğum gazetecilere verdiği mülakatta Türk-Macar ilişkileri için "geliştirilmiş stratejik ortaklığımız" tabirini kullanması dikkat çekti.
Türkiye gibi stratejik otonomiye sahip olduğunu gösteren ülkeler daha değerli hale geliyor. Türkiye ile birlikte çalışmanın cazibesi hem küresel güçler hem de çevremizdeki bölgelerdeki ülkeler nezdinde artıyor.
Türkiye Yüzyılı diğer coğrafyalarda da dış politikadaki hamlelerle pekişiyor
SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, TRT 1 ekranlarında yayınlanan Enine Boyuna Programında; Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta gerçekleştirilen NATO zirvesinde Türkiye’nin savunduğu tezleri ve zirveye etkisi üzerine değerlendirmelerde bulundu.
Rusya’nın NATO Vilnius Zirvesi sonrasında yeni bir oyun planı arayışında olduğu söylenebilir. Türkiye’nin Ukrayna’nın üyeliğine desteğini yinelemesi ve İsveç’in üyeliğinin önünü açmasının Moskova’yı rahatsız ettiği açık. Zirvenin hemen sonrasında Rusya’nın hem Suriye’ye insani yardım girişini veto etmesi hem de tahıl anlaşmasını sona erdirmesi el yükseltmek istediğini gösteriyor ancak elinin çok da güçlü olmadığının altını çizmek gerek. Tahıl anlaşması Rusya’nın ‘Küresel Güney’ ülkeleri nezdindeki itibarını artıran bir adım olduğu için anlaşmanın yenilenmemesi Moskova’nın aleyhine olur. Suriye’deki insani dramın derinleşmesi de Rusya’nın itibarına ne kadar hizmet eder tartışılır. Tahıl anlaşmasını bitirerek BM’den yaptırımlar konusunda ödünler koparmak, Suriye’ye insani yardımı engelleyerek de Türkiye’yi zor durumda bırakmak isteyen Moskova’nın attığı bu adımlar, yeni müzakere süreçleri başlatabilir ancak savaşın gidişatını Rusya lehine çevirmeye yetmez.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Türkiye, 15 Temmuz'u izleyen dönemde terörle topyekun sarsılmaz bir mücadeleye girişmiş, sınırlarımızın içinde ve dışında tüm terör hücreleri birer birer çökertilmeye başlanmıştır"
Alanında yetkin ve söz sahibi araştırmacıların katkı verdiği eserimiz Türk dış politikasının nabzını tutmaya devam ediyor. 2009 yılında yayın hayatına başlayan Türk Dış Politikası Yıllığı, bu eser ile birlikte on dördüncü kitabına ulaştı.