Donbas Gerilimi, Biden ve Putin Karşılaşmasının İlk Raundu mu?

Ukrayna, Batı ile Rusya arasında sıkışmış, bölünmüş bir ülke. Askeri bir karşılaşma ile Rusya'ya geri adım attırması mümkün değil. ABD ve AB'nin Ukrayna'ya topyekûn askeri desteği Washington ile Moskova arasında bambaşka bir gerilimin kapılarını açar. Geriye Batı başkentlerinin devreye girdiği diplomasi kalır. Yarım kalan Minsk 2 anlaşması canlandırılabilir. Belki de Putin, Biden'a kabul etmediği telefon görüşmesini yaptıracak bir oyun içindedir.

Devamı
Donbas Gerilimi Biden ve Putin Karşılaşmasının İlk Raundu mu
AB Liderler Zirvesi ve Macron Yeniden Sahnede

AB Liderler Zirvesi ve Macron Yeniden Sahnede

Macron, Le Pen ile yarışında 'İslam, Türkiye ve Erdoğan' tehdidi ile yol alma eğiliminde. Bu eğilim hiç de yeni değil. Brexit'ten bu yana Avrupalı siyasetçiler, seçmenlerini Türkiye ile korkutuyor.

Devamı

ABD senatörleri mektuplarında Biden'dan 'demokrasi ve insan hakları' adına Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 'baskıda' bulunmasını istiyorlar

Beyaz Saray'a girdiği gün 17 adet başkanlık kararnamesi imzaladı. Trump döneminin tüm etkisini ortadan kaldırmaya yönelik iyi planlanmış bir görüntü. Göreve hızlı başladığını göstermek için atılmış bir adım. Zaten destekçileri de Biden'dan bunu bekliyor. Trump dönemini hatırlamak dahi istemiyorlar. Hızla Amerika'yı, Trump öncesi döneme taşımak istiyorlar.

Fransa'dan kaynaklı olarak yorumlanan Almanya ve Fransa arasında yaşanan fikir ayrılıkları, aynı zamanda AB başkenti Brüksel'de de Alman-Fransız ilişkilerinin kötü seyri olarak değil, daha çok Fransa'nın ortak AB Dış politikasından uzaklaştığı ve haliyle kendisini yalnızlaştırdığı yönünde algılanmaktadır. AB'nin çetrefilli, zahmetli ve hantal yapıya sahip olan ortak dış politika sürecine bağlı kalmaksızın milli hedeflerini önceleyen Fransa kendisine uluslararası sahnede hareket alanı açmıştır.

Transatlantik İlişkilerde Yeni Bir Umut Var mı?

Avrupa siyasetinde Amerikan seçimlerinden sonra sanki yeni bir hava esecekmiş görüntüsü var. Merkel başta olmak üzere genel Avrupa siyasetini temsil eden kişi ve kurumlar çok doğal olarak Biden'ın seçilmiş olmasını memnuniyetle karşıladılar.

Devamı
Transatlantik İlişkilerde Yeni Bir Umut Var mı
Trump Sonrası ABD-AB İlişkilerini Nasıl Bir Gelecek Bekliyor

Trump Sonrası ABD-AB İlişkilerini Nasıl Bir Gelecek Bekliyor?

Trump’ın görevde olduğu son dört yılda transatlantik ilişkilerde oluşan gerilimin, ilişkileri tahkim edeceği vaadinde bulunan Biden’ın göreve başlamasıyla birlikte kademeli şekilde düşmesi bekleniyor.

Devamı

Türkiye'nin aktif hamlelerde bulunduğu jeopolitik denklemlerde yine akışın hızlandığı bir döneme girdik.

Doğu Akdeniz'deki gerginliğin öncekilerden en önemli farkı, daha önce genellikle gerilimin düşürülmesi rolünü üstlenen üçüncü tarafların Yunanistan lehine harekete geçmeleri ve konuyu Türkiye üzerinde bir baskı aracı olarak kullanma istekleridir.

Almanya'nın aksine Fransa AB'yi gelecek vizyonu açısında bir stratejik genişleme aracı ve mecrası olarak görmemektedir. Aksine AB kurumları ve liberal değerleri, Fransız liderlerin hırsları açısında kısıtlayıcı görülmektedir

Alman Dışişleri Bakanı Heiko Maas'ın Yunanistan lehine dayanışma mesajları tarafsız olmadığının göstergesidir. Doğu Akdeniz krizi AB'nin iç meselesi olarak görülmektedir, nitekim AB'nin nihai kurumsal dönüşüm vizyonu supranasyonal bir devlet olmaktır.

Tartışılan cümleler, dış politikadan habersiz bir başkan adayının acemi, sakil ifadeleri değil. Obama yönetiminde başkan yardımcılığı yapmış bir ismin 'iyi düşünülmüş, somut ve net Türkiye politikası beyanı.'

İçeride yaşadığı sorunlar Macron’un gündemi iç politikadan dışarıya çekmek için adımlar atmasına ve Fransız dış politikasının zaten müdahaleci ve agresif olan çizgisini daha da belirginleştirmesine yol açtı.

Libya'da kaybettiği inisiyatifin intikamını alırcasına Fransız Cumhurbaşkanı Macron, Yunanistan'ı Türkiye ile gerilme yönünde cesaretlendiriyor.

Rasyonel olan, Brüksel’in Ankara’ya karşı bu düşmanca politikalara yaptırımlar yoluyla destek verip Türkiye’yi iyice Batı’dan uzaklaştırmaması. Ama AB’nin geçmişteki bazı kararları hatırlandığında Avrupa başkentlerinin Türkiye konusunda rasyonel olanı tercih edeceklerini beklemek zorlaşıyor.

Türkiye'ye yönelik ağır ideolojik kampanyanın hedefi, Ankara'nın Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz'deki yeni hamlelerinin taktik kazanımlardan stratejik kazanımlara dönmesini engellemek.

Son bir kaç yıldır Türkiye'nin dış politikadaki temel eğilimlerinden birisi hem ABD ve Avrupa hem de Rusya ile ilişkisini ideolojik çerçeveden çıkarıp daha rasyonel bir düzleme oturtma çabasıdır.

Macron ne konuştuğunun da farkında değil. Türkiye'nin meşru hükümete verdiği desteği gayri meşru ilan etmeye kalkışmak ancak böylesi bir aymazlığın ürünüdür. Buralarda eskiden olduğu gibi istedikleri gibi at koşturabileceklerini sanıyorlar. Kendileri darbecileri desteklerken sorun yok. Türkiye meşru hükümete destek verince kıyamet kopuyor.

Ankara'nın Libya inisiyatifi Avrupa ve Ortadoğu başkentlerinde yeni bir Türkiye tartışması başlattı. Türkiye'nin giderek daha etkili bir güce dönüştüğünü kabul eden bu tartışmanın iki boyutu var. İlki, Suriye'den Libya'ya Doğu Akdeniz çevresinde güç denklemlerindeki somut değişime odaklanıyor. İkincisi ise niyetleri sorgulayan tam bir propaganda savaşı durumunda. Bu iki boyutu ayrıştırmadan Türk dış politikasının son dönemdeki hamlelerini, kapasitesini ve niyetini anlamlandırmak mümkün olmaz.

Fransa, Libya petrollerinden aslan payını almak istiyor ve ülkenin kendi nüfuzu altında bir hükûmet tarafından yönetilmesi için çalışıyor. Bu politika çerçevesinde Mısır, BAE ve Suudi Arabistan yönetimleriyle, İsrail tarafından da desteklenen bir ittifak yaptı. Zamanla Yunanistan’ın da katıldığı bu ittifakın öncelikli hedefi, General Hafter’in desteklenmesi yoluyla Türkiye, Katar ve İtalya gibi rakiplerin Libya’dan uzak tutulması idi.