Biden Dönemi Başlıyor

Beyaz Saray'a girdiği gün 17 adet başkanlık kararnamesi imzaladı. Trump döneminin tüm etkisini ortadan kaldırmaya yönelik iyi planlanmış bir görüntü. Göreve hızlı başladığını göstermek için atılmış bir adım. Zaten destekçileri de Biden'dan bunu bekliyor. Trump dönemini hatırlamak dahi istemiyorlar. Hızla Amerika'yı, Trump öncesi döneme taşımak istiyorlar.

Devamı
Biden Dönemi Başlıyor
Almanya-Fransa Arasındaki 5 Temel Ayrışma

Almanya-Fransa Arasındaki 5 Temel Ayrışma

Fransa'dan kaynaklı olarak yorumlanan Almanya ve Fransa arasında yaşanan fikir ayrılıkları, aynı zamanda AB başkenti Brüksel'de de Alman-Fransız ilişkilerinin kötü seyri olarak değil, daha çok Fransa'nın ortak AB Dış politikasından uzaklaştığı ve haliyle kendisini yalnızlaştırdığı yönünde algılanmaktadır. AB'nin çetrefilli, zahmetli ve hantal yapıya sahip olan ortak dış politika sürecine bağlı kalmaksızın milli hedeflerini önceleyen Fransa kendisine uluslararası sahnede hareket alanı açmıştır.

Devamı

Avrupa siyasetinde Amerikan seçimlerinden sonra sanki yeni bir hava esecekmiş görüntüsü var. Merkel başta olmak üzere genel Avrupa siyasetini temsil eden kişi ve kurumlar çok doğal olarak Biden'ın seçilmiş olmasını memnuniyetle karşıladılar.

Trump’ın görevde olduğu son dört yılda transatlantik ilişkilerde oluşan gerilimin, ilişkileri tahkim edeceği vaadinde bulunan Biden’ın göreve başlamasıyla birlikte kademeli şekilde düşmesi bekleniyor.

Türkiye'nin aktif hamlelerde bulunduğu jeopolitik denklemlerde yine akışın hızlandığı bir döneme girdik.

Doğu Akdeniz'deki gerginliğin öncekilerden en önemli farkı, daha önce genellikle gerilimin düşürülmesi rolünü üstlenen üçüncü tarafların Yunanistan lehine harekete geçmeleri ve konuyu Türkiye üzerinde bir baskı aracı olarak kullanma istekleridir.

Almanya Doğu Akdeniz Krizinde Tarafsız Değildir

Alman Dışişleri Bakanı Heiko Maas'ın Yunanistan lehine dayanışma mesajları tarafsız olmadığının göstergesidir. Doğu Akdeniz krizi AB'nin iç meselesi olarak görülmektedir, nitekim AB'nin nihai kurumsal dönüşüm vizyonu supranasyonal bir devlet olmaktır.

Devamı
Almanya Doğu Akdeniz Krizinde Tarafsız Değildir
Macron un Tehlikeli Stratejik Arayışları

Macron’un Tehlikeli Stratejik Arayışları

Almanya'nın aksine Fransa AB'yi gelecek vizyonu açısında bir stratejik genişleme aracı ve mecrası olarak görmemektedir. Aksine AB kurumları ve liberal değerleri, Fransız liderlerin hırsları açısında kısıtlayıcı görülmektedir

Devamı

Tartışılan cümleler, dış politikadan habersiz bir başkan adayının acemi, sakil ifadeleri değil. Obama yönetiminde başkan yardımcılığı yapmış bir ismin 'iyi düşünülmüş, somut ve net Türkiye politikası beyanı.'

İçeride yaşadığı sorunlar Macron’un gündemi iç politikadan dışarıya çekmek için adımlar atmasına ve Fransız dış politikasının zaten müdahaleci ve agresif olan çizgisini daha da belirginleştirmesine yol açtı.

Libya'da kaybettiği inisiyatifin intikamını alırcasına Fransız Cumhurbaşkanı Macron, Yunanistan'ı Türkiye ile gerilme yönünde cesaretlendiriyor.

Rasyonel olan, Brüksel’in Ankara’ya karşı bu düşmanca politikalara yaptırımlar yoluyla destek verip Türkiye’yi iyice Batı’dan uzaklaştırmaması. Ama AB’nin geçmişteki bazı kararları hatırlandığında Avrupa başkentlerinin Türkiye konusunda rasyonel olanı tercih edeceklerini beklemek zorlaşıyor.

Son bir kaç yıldır Türkiye'nin dış politikadaki temel eğilimlerinden birisi hem ABD ve Avrupa hem de Rusya ile ilişkisini ideolojik çerçeveden çıkarıp daha rasyonel bir düzleme oturtma çabasıdır.

Türkiye'ye yönelik ağır ideolojik kampanyanın hedefi, Ankara'nın Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz'deki yeni hamlelerinin taktik kazanımlardan stratejik kazanımlara dönmesini engellemek.

Macron ne konuştuğunun da farkında değil. Türkiye'nin meşru hükümete verdiği desteği gayri meşru ilan etmeye kalkışmak ancak böylesi bir aymazlığın ürünüdür. Buralarda eskiden olduğu gibi istedikleri gibi at koşturabileceklerini sanıyorlar. Kendileri darbecileri desteklerken sorun yok. Türkiye meşru hükümete destek verince kıyamet kopuyor.

Fransa, Libya petrollerinden aslan payını almak istiyor ve ülkenin kendi nüfuzu altında bir hükûmet tarafından yönetilmesi için çalışıyor. Bu politika çerçevesinde Mısır, BAE ve Suudi Arabistan yönetimleriyle, İsrail tarafından da desteklenen bir ittifak yaptı. Zamanla Yunanistan’ın da katıldığı bu ittifakın öncelikli hedefi, General Hafter’in desteklenmesi yoluyla Türkiye, Katar ve İtalya gibi rakiplerin Libya’dan uzak tutulması idi.

Ankara'nın Libya inisiyatifi Avrupa ve Ortadoğu başkentlerinde yeni bir Türkiye tartışması başlattı. Türkiye'nin giderek daha etkili bir güce dönüştüğünü kabul eden bu tartışmanın iki boyutu var. İlki, Suriye'den Libya'ya Doğu Akdeniz çevresinde güç denklemlerindeki somut değişime odaklanıyor. İkincisi ise niyetleri sorgulayan tam bir propaganda savaşı durumunda. Bu iki boyutu ayrıştırmadan Türk dış politikasının son dönemdeki hamlelerini, kapasitesini ve niyetini anlamlandırmak mümkün olmaz.

Türkiye’nin Libya’da siyasi geçişi ve yeniden yapılanma sürecinin başat aktörü haline gelmesi Paris ve Atina’nın emelleri açısından tam bir kabusa karşılık geliyor. AB’nin İrini operasyonunun Ankara’nın Libya’daki askeri varlığını engelleyemediğini gören Paris, NATO’yu hareketlendirmeye çalışıyor.

Atina, Türkiye'nin Libya ile imzaladığı mutabakatı geçersiz kılmak için çabalıyor. Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi Antalya Körfez'in sıkıştırmak istiyor.

Bu analiz Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) küresel tehdit algılarını, NATO’ya yönelik yakın dönemdeki eleştirileri, Aralık 2019’da ortaya çıkan ve dünyayı etkisi altına alan koronavirüs (Covid-19) salgınına yönelik NATO’nun tepkisini ve bu bağlamda örgütün geleceğini incelemektedir.

Libya'da Ulusal Mutabakat Hükümeti Sirte ve Cufra'yı ele geçirmek için çabalarken diplomasi hız kazanıyor. En son hamle Mısır'dan geldi. Sisi, darbeci Hafter ve Tobruk Temsilciler Meclisi Başkanı A. Salih ile geçen cumartesi bir toplantı yaparak Kahire bildirisini açıkladı.