Gelecek hafta yapılacak AB zirvesinde önemli gündem konularından biri Doğu Akdeniz ve Türkiye olacak. 24-25 Eylül’de Brüksel’de yapılacak devlet ve hükûmet başkanları zirvesi öncesinde 21 Eylül’de aynı şehirde AB Dışişleri Bakanları Konseyi toplanacak. Bu toplantılardan, Doğu Akdeniz politikası nedeniyle Türkiye’ye ağır yaptırım kararları çıkması için çalışan çevrelerin kulis faaliyetleri sürüyor.
Devamı
AB’nin Suriye krizi, mülteciler, terör örgütleri ile ilişkileri konuları, son aylarda ise Doğu Akdeniz konusunda takındığı tavır, hakkaniyet, adil paylaşım, demokrasi gibi ilkelerin zaman açısından konjonktürel, mekân açısından da Avrupa ile sınırlı.
Devamı
Doğu Akdeniz'de kıyısı olmayan Fransa, bu denizdeki en uzun kıyıya sahip ülke olan Türkiye karşısında "AB'nin jandarması" rolüne soyunuyor. Silah satma amacıyla Yunanistan'ı kendi "kifayetsiz muhteris" kıvamındaki hamlelerine alet ediyor.
Avrupa’da şekillenen ve giderek genişleyen bu düşmanca tavır karşısında Türkiye’nin diplomatik, ekonomik ve askerî araçların hepsinin devrede olduğu hassas bir politika izlemesi gerekiyor. Bu çerçevede, Türkiye’nin Avrupa politikasında hesaba katmasını önemli gördüğümüz hususlara değinelim...
Kendisini Avrupa’nın siyasi ve askerî lideri (ve muhtemelen zamanın Napolyon’u) zanneden Macron’un maceracı Libya politikasını seyretmekle meşgul diğer Avrupa ülkeleri. İçlerinden “Rusya’yı kapımıza kadar getirdi ama vardır bir bildiği” ya da “gayri-meşru, isyancı Hafter’i destekliyor ama Avrupa’nın çıkarları için gerekliyse olsun” diyorlardır belki ama büyük ümitler bağlanan Macron’u başarıya ihtiyacı olduğu için desteklemek zorunda hissediyorlar. Zira Macron’un başarısızlığı Fransa’nın aşırı sağcı Le Pen’in eline düşmesi ve bu da AB’nin sonu anlamına gelecektir.
Türkiye ile Yunanistan arasında tansiyonun artmasına sebep olan Doğu Akdeniz konusu, Avrupa Birliği (AB) açısından da çeşitli sorunları, bölünmeleri ve çelişkili durumları gözler önüne serdi. Türkiye’nin Libya ile deniz yetki alanlarını sınırlandırma anlaşması imzalamasını kıyasıya eleştiren AB yetkililerinin, Yunanistan’ın Mısır ile benzer bir anlaşma imzalamasına yönelik “anlaşmanın iki ülke arasında imzalandığını ve AB’nin yorum yapacağı bir durumun olmadığını” belirtmeleri bir başka iki yüzlü tutum olarak kayıtlara geçti. Yaşanan gerginliğe yönelik hakkaniyetli olmayan tutumunun yanı sıra dönem başkanı Almanya’nın girişimleriyle arabulucu bir rol benimsemeye çalışan AB’de, çeşitli ayrışmaların yaşandığı ve soruna yönelik farklı tutumların sergilendiği görülüyor.
Alman Dışişleri Bakanı Heiko Maas'ın Yunanistan lehine dayanışma mesajları tarafsız olmadığının göstergesidir. Doğu Akdeniz krizi AB'nin iç meselesi olarak görülmektedir, nitekim AB'nin nihai kurumsal dönüşüm vizyonu supranasyonal bir devlet olmaktır.
Devamı
Almanya’nın ara buluculuk çabalarının başarılı olması ise Berlin’in Paris’i dizginleme konusunda ne kadar başarılı olacağına ve Türkiye ile Yunanistan ve GKRY arasındaki sorunda tarafsız bir tavır gösterip gösteremeyeceğine bağlı olacak.
Devamı
ABD’de Biden gibi düşünenlerin sayısı arttı ve Türkiye konusunda bazı çıkışlarına rağmen genel olarak Demokratlara ve hatta kendi partisine göre çok daha rasyonel bir çizgisi olan Trump’ın bu Türkiye karşıtlarının iki ülke ilişkileri açısından yıkıcı politikalarının önünü kesme ihtimali giderek azalıyor.
İçeride yaşadığı sorunlar Macron’un gündemi iç politikadan dışarıya çekmek için adımlar atmasına ve Fransız dış politikasının zaten müdahaleci ve agresif olan çizgisini daha da belirginleştirmesine yol açtı.
Lübnan'ın başkenti Beyrut, Salı gecesi büyük bir patlama ile sarsıldı. 2 bin 750 ton patlayıcının saklandığı depo korkunç bir patlama ile Beyrut'un yarısını adeta bir enkaza döndürdü. Bir dönem "Ortadoğu'nun Paris'i" olarak anılan, iç savaşlarla yıkılan, suikastlerle sarsılan ama her seferinde yeniden küllerinden doğan Beyrut bu kez çok ağır bir yara aldı. Beyrut'un yürek burkan öyküsü hakkında bilinmeyenleri İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve SETA Strateji Araştırmacısı Dr. Veysel Kurt'a sorduk
Libya krizinde etkili olan aktörler arasında, Kovid-19 salgınının etkisine rağmen daha önce hiç olmadığı kadar yoğun ikili ve çok taraflı diplomatik görüşmeler yaşanıyor.
Merkel'in olumlu girişimi tüm AB başkentlerinde desteklenmeli. Doğu Akdeniz'deki gerilime kısa bir mola verildi.
Libya krizinde kritik Sirte-Cufra cephesi için iki tarafta da hazırlıklar devam ediyor. Vatiye Hava Üssü'nün muhtemelen BAE uçakları tarafından vurulması ile tarafların kararlılığı bir kez daha görüldü. Ankara bu tür bir saldırının tekrarlanmaması için önlemlerini alırken, dün Libya ve Malta içişleri bakanları Milli Savunma Bakanı Akar ile görüştüler. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz günlerde BM'nin desteği ile Libya'da "yeni bir anlaşma" yapılacağını söylemişti. Bu anlaşmanın ne olduğu hayli merak konusu. Trablus, 2015 şartlarına dönmek için Sirte ve Cufra'yı almak istiyor. Bingazi tarafı ise bunun petrol bölgelerinin kontrolünü ve Hafter'in tüm desteğini kaybetmesi anlamına geleceğini iyi biliyor. Türkiye ve Rusya dahil etkili güçlerin diplomatik çabaları Sirte-Cufra çatışmasını engeller mi? Petrol gelirinin dağılımı üzerine anlaşılırsa, Sirte batıya, Cufra doğuya bırakılarak bir pazarlık yapılır mı? Yakında göreceğiz.
Türkiye'ye yönelik ağır ideolojik kampanyanın hedefi, Ankara'nın Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz'deki yeni hamlelerinin taktik kazanımlardan stratejik kazanımlara dönmesini engellemek.
18 yıllık AK Parti iktidarının ve dört yıllık Cumhur ittifakının siyasetini "impatorluk özlemi" olarak nitelemek doğru değil. İmparatorluklar çağı çoktan geçti. Günümüzde "güçlü milli devletlerin" öne çıktığı bir dünyada yaşıyoruz. Küresel ve bölgesel türbülansın Türkiye'yi yeni askeri aktivizme zorladığı açık. Suriye, Irak, Doğu Akdeniz ve Libya denklemlerine askeri olarak müdahil olan ülkelerin en sonuncusu Türkiye. Hiçbirinde de "yayılmacı, emperyal" saik bulunmuyor. Milli güvenlik çıkarlarını pro-aktif şekilde koruma niyeti var.
Trump yönetimi birkaç aydır hazırlığını yaptığı ve "Sezar Suriye Sivil Koruma Yasası" adı verilen tasarıyı yürürlüğe soktu. Beşşar ve eşi Esma Esed listede yer aldı. Esed rejiminin uygulamış olduğu savaş suçlarının cezalandırılması amacıyla çıkarılan yasa sadece rejim yöneticilerini ve rejime destek veren İran ve Rusya'yı kapsamıyor.
Avrupa’nın mülteci sorunundan en fazla etkilenen ülkelerin başında gelen Almanya için Libya’da istikrarın yeniden inşa edilmesi Berlin’in Libya politikasının en önemli hedeflerinden birisidir. Bir şekilde Avrupa’ya ulaşan mültecilerin büyük çoğunluğunun nihai hedefinin Almanya olması, Avrupa’nın mülteci ve yasa dışı göç sorununu büyük ölçüde Almanya’nın sorunu yapıyor.
Şansölye Merkel'in Ekim 2021'de siyaseti terk edeceği göz önüne alınırsa önümüzdeki altı aylık dönemde Avrupa siyasetinde kalıcı bir iz bırakmak için önemli hamleler yapma arzusu taşıması kuvvetle muhtemel.
Avrupa Polis Teşkilatı Europol tarafından her yıl yayınlanan Terörizm Durumu ve Trendi Raporu Haziran 2020 itibarıyla yayınlandı.
Libya'ya giden Türk gemisini durduramayan Paris, şimdi de AB ve NATO düzleminde Ankara'nın inisiyatifini sınırlandırma peşinde.