Dış Politikamızda Normalleşme ve Suriye

Normalleşmenin zamanlaması kritik önemdedir. Ne getirip ne götüreceğine dair çok boyutlu ‘artı-eksi değerlendirmesi’ yapılır. Hangi parametrelerde ve hangi çıkar karşılığında uzlaştığınız başarınızı belirler. Türkiye son normalleşme hamleleri ile ‘etkili ve esnek bir rasyonel aktör’ olduğunu bir kez daha gösterdi.

Devamı
Dış Politikamızda Normalleşme ve Suriye

1 Mayıs 2021 itibariyle Taliban'ın, ABD'nin bölgeden çekilmesiyle birlikte oluşan güç boşluğunu doldurması ve kontrol bölgelerini genişletmesiyle beraber binlerce Afgan yerinden edildi. Afganların, Avrupa'da en fazla iltica talebinde bulunan ikinci millet olması dikkate değer bir veri.

SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, Afganistan’ın geleceğini değerlendirdi.

SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Murat Yeşiltaş, Afganistan’daki gelişmeler bağlamında ABD’nin güvenlik ve dış politikasını değerlendirdi.

SETA Dış Politika Araştırmacısı Murat Aslan, Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesinin ardından başlayan küçük çaplı protesto gösterilerini değerlendirdi.

ABD ve Batı İttifakı Afganistan’da Uluslararası İtibarını Zedeledi

SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, ABD’nin Afganistan’daki hareket tarzını ve söylemlerini değerlendirdi.

Devamı
ABD ve Batı İttifakı Afganistan da Uluslararası İtibarını Zedeledi
Türkiye nin Yüz Yıllık Afganistan Politikası

Türkiye’nin Yüz Yıllık Afganistan Politikası

Insight Turkey Editörü Muhittin Ataman, Afganistan'daki ’on gelişmeleri değerlendirdi.

Devamı

SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Murat Yeşiltaş, Afganistan’daki son gelişmelerle birlikte Türkiye sınırında görülen mülteci hareketliliğini değerlendirdi.

SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Nebi Miş, Afganistan’daki son gelişmelerden sonra tekrar Türkiye’nin gündemine oturan mülteci meselesi üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Birkaç parçadan oluşan Taliban'ın uyum mesajlarını tutup tutamayacağını ve Afganistan'daki farklı unsurları 'geçiş sürecine' dahil edip etmeyeceğini yakında göreceğiz.

SETA Genel Koordinatörü Duran, Türkiye'nin Avrupalı ve Amerikalıların hataları sonucu göçmen kampı olacak bir yer olmadığının altını çizerek ‘Ama hiçbir insani kaygı gütmeksizin insanları şiddetle denize atan yaklaşımla davranması beklenemez.’ dedi.

Türkiye elbette geri dönüşü de kapsayan göç siyasetini yeniden şekillendirmelidir. Ancak bu ‘Tüm Suriyelileri Suriye'ye göndereceğiz.’ gibi afaki, hiçbir hukuki dayanağı olmayan ucuz popülist seçim sloganları ile değil, geri dönüşü de kapsayan kısa-orta-uzun vadeli insani ama stratejik bir göç yönetimi ve siyaseti ile mümkündür.

ABD, Afganistan'dan çekilerek Ortadoğu'da yeniden konumlanıyor ve Orta Asya denklemini değiştiriyor. Türkiye, Orta Asya siyasetinde etkili olmak istiyorsa da Afganistan denkleminde olmalı. Kaldı ki, Ankara, bu tür zamanlarda aktif olmanın faydalarını artık biliyor.

Konuya rasyonel ve sağduyulu yaklaşmak zorundayız. Sığınmacılara nasıl yaklaştığımız yarının Türkiye'sini belirleyecek. Yabancı karşıtlığı zehrini bu topraklara ekmemek için hep birlikte teyakkuz halinde olmalıyız. Kitlesel linci kışkırtanlar ülkemizin aleyhine çalışan çevrelerdir.

Türkiye Afganistan'ın komşusu değildir. Mültecileri kabul etmekte Afganistan'ın komşusu İran ön plana çıkmalıdır. Mevcut durumda İran bizatihi mültecilerin Türkiye'ye geçmelerine yardımcı olması bir sorun olarak görülmelidir. İran sınırına gelen mültecileri otobüslere bindirip Türkiye sınır hattında indirmesi kabul edilemez.

Almanya’da 26 Eylül’de yapılacak ve Merkel sonrası dönemin istikametini belirleyecek olan seçimler, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere birçok ülke tarafından yakından takip ediliyor.

Rasyonel, uzun vadeli ve kapsamlı bir politika için Türkiye'deki sığınmacı tartışmasını ideolojik hurafelerden arındırmalıyız.

Hem transit hem de hedef ülke olarak Türkiye, düzensiz göçü yönetmek için hangi entegre politikaların uygulanması gerektiğini tartışmak zorunda.

Toplumda öyle veya böyle memnuniyetsizliğe sebep olan bir meseleyi yumuşatmak veya çözmek yerine, sosyal demokrat kimliğiyle - kutuplaştırma odaklı bir dilin kullanılması, CHP’nin oy kazanmak uğruna siyasi değerlerinden vazgeçebileceğini ve aslında derin bir kimlik krizi yaşadığını bize göstermektedir.