Avrupa Korkularına Hapsoluyor, Peki Türkiye?

Türk halkı bugün, Avrupa'da siyaset yapım sürecini giderek etkisi altına alan ve artan ölçüde dönüştüren korku siyasetine daha az prim vermektedir.

Devamı
Avrupa Korkularına Hapsoluyor Peki Türkiye
Mısır'ın Yol Ayrımı

Mısır'ın Yol Ayrımı

Zorlu bir demokratikleşme mücadelesi veren Türkiye'nin, Mısır'daki süreci ve siyasi dengeleri gözden kaçırmaması gerekir.

Devamı

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi ve YÖK Başkan Danışmanı Prof. Dr. Talip Küçükcan'la öğrenci affını ve Türkiye'deki üniversitelerin durumunu değerlendirdik.

Üniversite sayılarını artırmak başarı hanesine yazılabilir ancak asıl başarı sayıyı artırırken kaliteyi de artırmakla yakalanabilir.

Tüzük kurultayında mevcut yönetim ve muhalifler arasında seçim yapacak olan CHP kongre üyeleri, bu seçimin kazananından bağımsız olarak, partinin kendisi ve genel olarak Türkiye siyasetinin rotası açısından önemli gelişmelerin anahtarını ellerinde tutuyorlar.

7 Şubat müdahalesinin Ortadoğu’daki yansımaları, müdahalenin Türkiye’nin sınır ötesi etkinlik ve imkânlarıyla arasındaki irtibatı ortaya koyuyor.

Eğitimde "Müesses Nizam" Yıkılıyor

4+4+4 yasa teklifi, toplumun beklenti ve taleplerini karşılayabildiği ve çeşitliliğe imkân tanıdığı ölçüde, geniş kesimler tarafından benimsenecektir.

Devamı

CHP'nin İnisiyatifi ve Siyasette Yumuşama Umudu

CHP, Kürt meselesinin birincil muhatabı Kürt seçmeni yerine etkileyebileceğine inandığı ılımlı Türkleri hedefledi.

Devamı

Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Başkan seçilmesinden yaklaşık iki yıl sonra eski kadroların siyasal vesayetini kırmayı başararak, CHP'nin tartışmasız lideri haline geldi.

Eğitim, bugüne kadar ağırlıklı olarak askeri darbe ve müdahaleler sonrasında yapılan anayasa ve yasalar tarafından belirlenmiştir.

OECD Bir Bakışta Eğitim 2011 raporuna göre, Türkiye’de nüfusun yüzde 90’ının eğitime katılım süresi ortalaması 7 yıl iken, OECD ve AB ülkeleri ortalaması 13 yıldır. 4+4+4 eğitim yasası ile birlikte, zorunlu eğitim süresinin 8 yıldan 12 yıla çıkarılmasındaki temel gerekçelerden biri, Türkiye ve AB ülkeleri arasındaki bu ciddi farktır.

Eski üniversitelerimizde bile köklü bir akademik kültür oluşmadığı gibi üniversiteler hala yükseköğretim meselesini sloganlarla tartışmakta; zaman zaman yasakçı olmakta ve yeniliğe direnç sergilemektedirler.

25 Ocak 2011'de başlayan Mısır'daki dönüşüm sürecini ve 3 Temmuz 2013'te Muhammed Mursi'nin görevden alınmasıyla gerçekleşen askeri darbeyi daha iyi anlamak için SETA uzmanlarının analizlerini ve SETA'da yayımlanan Mısır raporlarını bir arada sunuyoruz.

Baykal döneminde Oslo görüşmelerine yönelik müzakere karşıtı bir pozisyon sergileyen CHP'nin aksine, Kılıçdaroğlu'nun sürece verdiği destek, parti politikalarında net bir kırılmaya işaret ediyor.

ABD ve Batı, Suriye'de kimin ne zaman kazanacağı sorusunun netleşmesini beklemekte ve bu bekleyiş sırasında hem Suriye'de hem de bölgede kaybetmekte.

İsrail'in yeni hükümetini Tal Yasası'ndan ekonomik problemlere, Filistinle müzakerelerden derinleşen izolasyona kadar birçok sorun beklemektedir.

Kritik meselelerin çoğunda kesin bir ayrışma görüntüsü veren CHP'de yaşanan aktörlük krizi, son dönemde en somut haliyle Kürt meselesi bağlamında kendini gösteriyor.

"Türkiye'nin bir Kürt meselesi bulunuyor." Türkiye, Suriye ölçeğinde veya ağırlığında bir ülke olsaydı, yaşanan soruna dair önceki cümleyi kurup, durmak yeterli olurdu. Kürtlerin ana gövdesinin yaşadığı, tabii kaynakları olmamasına rağmen bölgenin en güçlü ekonomisine ve askeri gücüne sahip, son on yıldır istikrarlı bir değişim ve demokrasi tecrübesi bulunan ülkenin ismi Türkiye. Bu haliyle, Türkiye'nin, "Kürt meselesini ya da PKK'yı" sadece kendi lokal sorunu olarak ele alması mümkün değildir. Demokratik açılım süreciyle kendi Kürt meselesinin çözümünde ciddi mesafe alan Türkiye'nin bir güncelleme yapması gerekmektedir. Türkiye bütün Ortadoğu'yu ihata edecek bir yaklaşımla Kürt sorunsalına yaklaşmak durumundadır. Hem siyasi derinliği açısından hem de güvenlik kaygıları açısından bu yaklaşım kaçınılmazdır. Hali hazırda, Baas rejimine Kürtler adına tarihlerinde ilk kez haklarının iade edilmesi talebi doğrultusunda baskı yapmış Türkiye'nin daha farklı bir seçeneğe yönelmesi düşünülemez bir durumdur.

Adeta çözülmeye çalışılan Kürt meselesi öznelik sorunu karşısında ikincil bir problem haline gelmiş durumdadır. Demokratik açılım süreci tam da bu problemden dolayı Kürt meselesine ulaşamadı. Aradaki aktörlerle uğraşmaktan sorunun özüne yönelik adımlara sıra gelmedi. Bundan sonra da, aktörlük sorunu kabul edilebilir bir noktaya çekilmediği müddetçe benzer bir son kaçınılmaz görünmektedir. Demokratik açılım, yirmi yıllık medya, seksen yıllık resmi tarih karartmasından sonra, Kürt meselesinin tartışılmasını sağladı. Açılım süreci bu yönüyle başlı başına bir yüzleşme pedagojisi inşa etti. Kürt meselesi başta olmak üzere 'dokunul( a)mayanlar' başlığı altındaki bütün yakıcı sorunlara bir şekilde dokunulmuş oldu. Gelinen noktada sorunun çözümünde umutlar korunmakla beraber, çözüme henüz uzak olduğumuz aşikâr. Çözümü zora sokan, çözüm yönünde mesafe almayı zorlaştıran dinamiklerin başında ise, aktörlük mücadelesi yer alıyor.

Türkiye'de yüzyıllık bir “milletleşme” sorunu var. Millet olma sorunu içerisinde bir Kürt sorunu var. Kürt sorunu içerisinde kanlı bir mücadele var. Yıllardır akan kanın içerisinde bir terör sorunu var. Terör sorunu içerisinde PKK var. PKK sorunu içerisinde güvenlik sektörümüz, dış mihraklar, enerji, Ortadoğu jeopolitiği vs. var. Onlarca farklı dinamiğin içerisinde Türkiye'nin büyüme sancıları var. Türkiye bir karar noktasında: Sınır tartışmasından bağımsız olarak; ya Kürt sorunu üzerinden büyüyeceğiz ya da küçüleceğiz. Anlaşılan o ki devlet aklımız büyümekten yana. Lakin son beş aydır, aklıselim sahibi herkesin dile getirdiği gerçek, PKK'ların teslim olma görüntüleriyle bir kez daha tescillendi: Bu süreçte üslup içerikten önemlidir.

Kürt sorunu Türkiye'nin iki yüzyıllık bakiyesiyle yüzleşmesinin imkânını sunuyor. Çünkü Türkiye'de sorun namına her ne var ise (siyasi, iktisadi, sosyal, idari, dış politika vb.), bunları Kürt sorununun kodları içerisinde bulmak mümkündür. Tam da bundan dolayı, bu sorunla yüzleşmek ve bu yüzleşmeyi, bir dönüşüme vesile kılmak, topyekün bir biçimde Türkiye'de toplumun ve siyasetin uyumlu bir denge içinde var olacak bir millet yapısına kavuşmasını mümkün kılacak en önemli sorundur. Ezcümle, SETA ve Pollmark'ın ortaklaşa gerçekleştirdiği araştırmanın en önemli sonucu, Kürt meselesinde çözümü ne kadar büyütme iradesi gösterirsek, sorunu da o kadar küçültme imkânımız olacağıdır.