Bebeği İlk Kim Bırakacak?

Berthold Brecht, "Augsburg TebeÅŸir Dairesi" adlı hikâyesinde, gerçek sevginin nasıl test edildiÄŸini anlatır. Avrupa'daki 30 yıl savaÅŸları sırasında Katolikler Augsburg ÅŸehrini ele geçirerek talan ederler.  

Devamı

Hukuk Devleti ve Siyasi Partilerin Kapatılması

SETA PANEL Oturum BaÅŸkanı:     Ä°brahim Kalın     SETA KonuÅŸmacılar:     Levent Köker     Gazi Üniversitesi Uluslararası Ä°lÅŸkiler Bölümü     Murat Yetkin     Radikal Gazetesi      Ä°hsan Dağı     ODTÜ Uluslararası Ä°liÅŸkiler Bölümü Tarih: 9 Nisan 2008 ÇarÅŸamba Saat: 17.00 Yer: SETA, Ankara

Devamı

SETA PANEL Oturum BaÅŸkanı:     Talip Küçükcan     SETA KonuÅŸmacılar:     Prof. Dr. Mustafa ErdoÄŸan     Hacettepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü     Dr. Ä°brahim Dalmış     Kırıkkale Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Tarih: 21 Haziran 2007 PerÅŸembe Saat: 16.00 Yer: SETA, Ankara

SETA KONFERANS KonuÅŸmacı:     Dr. Hasan Yavuz     BaÅŸbakan Danışmanı / Marc Bloch Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih: 14 Mayıs 2007 Pazartesi Saat: 15.00 Yer: SETA, Ankara

SETA PANEL Oturum BaÅŸkanı:      Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya       Ä°TÜ KonuÅŸmacılar:     Prof. Dr. Haluk GünuÄŸur     BaÅŸkent Üniversitesi     Prof. Dr. Ä°hsan Dağı     ODTÜ Tarih: 31 Ekim 2006 Salı Saat: 16.30 – 18.30 Yer: SETA, Ankara

Afganistan'da Taliban sonrası dönemi kuran Bonn Konferansı'ndan günümüze kadar geçen 8 yıl, hayal kırıklığı dışında sonuç üretmeyen bir dizi uluslararası giriÅŸime ÅŸahit oldu. Ancak kesin olan Afganistan'ın geleceÄŸinin artık bir uluslararası proje olduÄŸu ve bu projenin daha özenli bir ÅŸekilde yürütülmesi gerektiÄŸi. Uluslararası toplumun son giriÅŸimi 28 Ocak'ta Londra'da toplanan zirve oldu. Londra zirvesinin hedefi Afganistan'da askeri tedbirlerin yanı sıra yönetim, yeniden inÅŸa ve kalkınma hedefli yeni bir hamle ile ülkeyi düzlüÄŸe çıkarmak. Bu amaçla toplanan zirveden ana hatlarıyla üç sonucun çıktığı söylenebilir. Zirvede iÅŸgal güçlerine karşı savaÅŸan gruplarla görüÅŸmelerin gerçekleÅŸmesi için net bir irade oluÅŸtu.

2000'li Yıllarda Asker ve Siyaset

2000’li yılların başından itibaren TSK’nin siyasal rolü ve sistem içindeki ayrıcalıklı konumu eski yıllara oranla daha fazla sorgulanmaya baÅŸlandı.

Devamı
2000'li Yıllarda Asker ve Siyaset

Ermenistan'la NormalleÅŸme

Ermenistan'la normalleÅŸme konusunun yeniden tutarlı bir çerçevede ele alınması için mevcut toz duman bulutunu dağıtmak ve popüler bazı yanılgıları düzeltmek gerekiyor. Öncelikle yapılması gereken, soykırım kararları konusunu doÄŸru bir düzlemde konuÅŸmak. Konuya soykırım kararlarına evet ya da hayır denmesi, kararların geçmesinin baÅŸarısızlık olarak deÄŸerlendirilmesi bakış açısı hâkim. Ancak sorun kararların geçmesi ya da reddinden bağımsız olarak, soykırımla ilgili parlamentoların karar mercii olarak kabul edilmesinden kaynaklanıyor. Bu anlamsız kurgu seçim arifesinde parlamentoların oy kaygısıyla kararı geçirmelerine yol açıyor. Sonuç ne olursa olsun soykırım konusunu gündemine alan parlamentoya bu etik çerçeveden tepki gösterilebilir.

Devamı

Kıbrıs'ta yoÄŸunlaÅŸtırılmış görüÅŸmelerin yeni turu devam ediyor. KliÅŸe bakış açısı ile bu görüÅŸmeler yıllardır devam ediyor ve çıkmaz sokakta sona ermeye mahkûm. Annan Planı oylaması sonrası Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) AB nezdinde inisiyatifi ele geçirdi ve görüÅŸmeleri oyalama mantığı ile gerçekleÅŸtiriyor. Kıbrıs sorununu iç siyasette muhalefet aracı olarak görenler, mevcut Kıbrıs politikasının baÅŸarısızlığından dem vuruyorlar. Zaten önümüzdeki aylarda Kuzey Kıbrıs'ta seçimler yapılacak ve görüÅŸmeleri sürdürme yanlısı CumhurbaÅŸkanı Talat'ın baÅŸarısız olmasıyla diplomatik süreçler rafa kaldırılacak.Kıbrıs ile ilgili olumsuz perspektif yeni dış politikayı ve sorun çözme dinamiklerini anlamamaktan ya da kasıtlı göz ardı etmekten kaynaklanıyor. Annan Planı sonrası Türk dış politikası Kıbrıs sorununu BirleÅŸmiÅŸ Milletler çerçevesi asıl olmak üzere çok boyutlu ve dinamik bir süreçle ele almaya baÅŸladı. BM planına "evet" demenin saÄŸladığı etik ve psikolojik üstünlük hızla kullanıma sokuldu.

Sokak gösterileri, ReÅŸadiye'deki saldırı, DTP'nin kapatılması, devam eden sokak gösterileri, MuÅŸ'ta yaÅŸanan üzücü hadise ve toplumsal gerilim... Bunlar, ardı ardına gelen ve açılım sürecinin arkasındaki iradeyi ve açılımın geleceÄŸini sorgulamamıza yol açan olaylar zinciri. Bu olaylara dayanarak, iki haftadır, Türkiye bir provokasyondan ve Kürt siyasetinin bu provokasyonun aktörü haline gelmesinden bahsediyor. Hatta DTP'nin kapatılması ve DTP'nin içindeki güvercin kanadı temsil ettiÄŸi bilinen Ahmet Türk'ün siyasi yasaklı olmasından yola çıkarak Anayasa Mahkemesi'nin de bu provokasyona alet olduÄŸunu ima eden yorumlar yapılıyor. Gizli ya da açık bir elin olaylara start verdiÄŸine ve nihayetinde açılımın ciddi bir krize girdiÄŸine ÅŸüphe yok. Ancak, ortadaki tabloyu yorumlamadan önce, bu tabloyu doÄŸuran koÅŸulları, provokasyona gelen aktörleri konuÅŸmadan önce, provokasyonu mümkün kılan aktörleri konuÅŸmamız gerekir.

Ä°ki ülke arasında hükümet ve devlet baÅŸkanları düzeyinde geçekleÅŸtirilen ziyaretler öncesinde, konuk ve ev sahibi liderler ile özel röportajlar yapılması ve bunların yayınlanması nerdeyse gelenek olmuÅŸtur. Bir tür kamu diplomasisi eksersizi sayılabilecek bu tür röportajların amacı ziyaretin siyasi içeriÄŸi hakkında kamuoyunu önceden bilgilendirmek, bazen sürprizlere hazırlamak, bazen de bazı müzakere konularında gerektiÄŸinde toplumun göstereceÄŸi tepkileri destek olarak gündeme getirmektir.

Siyaset, Ekonomi ve Toplum AraÅŸtırmaları Vakfı (SETA), son zamanlarda yaptığı araÅŸtırmalarla ve faaliyetler ile Türkiye'nin öne çıkan "think tank" kuruluÅŸlarından. Artık ABD'de de Türkiye ile ilgili söz söyleyen bir kuruluÅŸ. SETA Siyaset AraÅŸtırmaları Koordinatörü Hatem Ete, Türkiye ile Ä°srail arasında yaÅŸananlardan CHP'deki deÄŸiÅŸime, anayasa deÄŸiÅŸiklikleri sürecinden terör sorununa kadar birçok alanda kapalı kapılar ardında konuÅŸulan, ancak seslendirilmeyen pek çok gerçeÄŸi deÅŸifre etti.

PKK, açılım sürecinin başlangıcından itibaren, devletin doğrudan topluma yönelerek barışma çabasından rahatsız olmuştur.

Kürt meselesinin çözümünün siyasi rantının paylaşılması hesapları, tarafları başlangıçta öngörülmeyen pozisyonlara itti.

Siyasi partilerin AK Parti’yi kuÅŸatmak üzere bir araya gelmiÅŸ olmaları ve bürokrasinin perdenin önünden çekilmesi, rekabetin demokratikleÅŸtiÄŸi anlamına gelmiyor.

Türkiye’de “evet” ve “hayır”ların birbiriyle yarıştığı ve “evet”lerin üstün geldiÄŸi anayasa referandumu süreci yaÅŸanırken yanıbaşımız OrtadoÄŸu’da Filistinli ve Ä°srailli evetçilerle hayırcılar genelde barışa, özelde ise bağımsız bir Filistin Devleti’nin kurulmasına yönelik bir “EVET” çıkarabilme umuduyla bir araya getirildiler. Ä°srail’in 2008’deki Gazze saldırısı nedeniyle kopan Ä°srail ve Filistinli liderler arasındaki direkt görüÅŸmeler, yaklaşık iki senelik bir aranın ardından 2 Eylül’de Amerikan sponsorluÄŸunda tekrar baÅŸladı. Beyaz Saray ve Amerikan DışiÅŸleri Bakanlığı’nda yürütülen ilk tur görüÅŸmelerde Ä°srail BaÅŸbakanı Benyamin Netanyahu (Bibi) ve Filistin Devlet BaÅŸkanı Mahmud Abbas (Ebu Mazen), birbirlerinin barış konusundaki ciddiyetlerini test ettiler. Bu hafta Mısır’ın Åžarm el-Åžeyh kentinde devam edecek görüÅŸmelerde ise iki tarafın öncelikli “evet” ve “hayır”ları masaya yatırılacak.

Referandum sonucuyla ilgili deÄŸerlendirmelerde daha çok MHP'nin baÅŸarısız olduÄŸu tezi öne çıkarılsa da, Baykal sonrası dönemde oluÅŸturulan iyimser hava düÅŸünüldüÄŸünde, CHP de baÅŸarısızlar listesinde yer almaktadır. HAYIR cephesinin liderliÄŸini üstlenen CHP, arkasına aldığı AK Parti karşıtı koalisyonla beraber, referandumda AK Parti'nin yenilgiye uÄŸratılacağına o kadar inanmıştı ki, çıkan sonuç MHP'den öte CHP'yi hayal kırıklığına uÄŸrattı. Referandum, CHP açısından KılıçdaroÄŸlu'nun liderlik potansiyelini ölçme denemesiydi ve görülen o ki, KılıçdaroÄŸlu bu testten baÅŸarılı bir sonuç alamadı. KılıçdaroÄŸlu, CHP'ye oy verenlerin daha coÅŸkulu oy vermelerini saÄŸlamanın yanında, yeni arayışlara girmiÅŸ Alevileri CHP'ye geri çekti ve son dönemde aldığı darbelerle gardı düÅŸmüÅŸ imtiyazlı kesimlerde yeni bir umut yarattı. Buna karşın, muhtemel bir CHP iktidarından kaygı duyan kesimleri birleÅŸtirerek, uzun süredir ertelenen milliyetçi-ülkücü- ulusalcı ayrışmasını tetikleyip, güçlü müttefiki MHP'yi zayıflattı. KılıçdaroÄŸlu bu referandum sonucuyla AK Parti'nin 2011 seçimlerindeki muhtemel galibiyetini tahkim etti. Kısacası KılıçdaroÄŸlu, getirdiÄŸi kadar götürdü, eklediÄŸi kadar çıkardı. KılıçdaroÄŸlu'nun kendisinden beklenen yüksek baÅŸarıyı gösterememesinin birçok toplumsal ve siyasal nedeni var. Ancak toplumsal algıdaki CHP imgesini deÄŸiÅŸtirememesi KılıçdaroÄŸlu hanesine yazılan en büyük eksi puan oldu. Bu çerçevede, KılıçdaroÄŸlu'nun referandumdan çıkaracağı birinci ders, CHP'nin "rejim muhafızı parti" algısını deÄŸiÅŸtirmeden kitlelere açılmasının mümkün olamayacağıdır.

Ä°liÅŸkilerdeki sorunun aşılması için, Türkiye'nin de ABD ile iliÅŸkilerin nereye gittiÄŸini acilen ve açıkça tartışması gerekiyor.

Araplar ve Türkler, yüzyıllar boyunca Osmanlı egemenliÄŸinin birer unsuru olarak yaÅŸamışlardır ve kültürel ve dini algıları çok büyük ölçüde bu egemenlik altında ÅŸekillenmiÅŸtir.1920’li yıllara gelindiÄŸinde ise gerek Türkiye Cumhuriyeti gerekse bazı Arap devletlerinin kurucuları bölgedeki siyasi haritaları deÄŸiÅŸtirmiÅŸ ve bu da modern Türkiye’de yeni bir Arap algısının ortaya çıkmasına neden olmuÅŸtur. Bu makale Arapların gözündeki modern Türkiye’ye bakışın dört temel esasa dayandığını açıklamaktadır; Osmanlı geçmiÅŸi-Kemalist döneme ait miras-SoÄŸuk savaÅŸ döneminde yaÅŸanan çatışma ve ittifaklar ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’nin iktidar süreci. Makalede Türkler ve Arapların karşılaÅŸtıkları zorlukları artık bir imparatorluÄŸun unsurları olarak deÄŸil, farklı milletler olarak çözmeleri gerektiÄŸi sonucuna varılmaktadır.

Obama'ya 2008'de seçimleri kazandıran ekonomik kriz bu sefer büyük bir seçim yenilgisi yaÅŸattı.