Müdahalenin Üçüncü Yılında Irak [1] (*)

Irak’ta yeni dönem ‘parçalanma’ya ayarlı! Arap ülkeleri Irak’ın güçlü bir Arap ülkesi olarak çekilmesini ve yerine İran merkezli bir Şii kuşağı tarafından doldurulmasını endişeyle karşılıyor. Irak’ın Arap kimliğini yitirmesi, bölgede İsrail, İran ve Türkiye’yi stratejik bakımdan daha güçlü bir konuma getirecek...

Devamı

Müdahalenin Üçüncü Yılında Irak [2] Türkiye'nin Irak Politikasında Revizyon İhtiyacı! (*)

Ankara açısından bakıldığında, Irak’ta 1991 sonrasında ortaya çıkan belirsizliğin ve otorite boşluğunun er ya da geç bir neticeye kavuşturulması, Irak’ın tekrar uluslararası sistemin içine çekilerek normalleştirilmesi, egemen, bağımsız, bütün, demokratik ve istikrarlı bir ülke haline getirilmesi gerekiyordu. Bunun barışçıl bir şekilde cereyan etmesi tercihe şayandı. Türkiye için en ideal çözüm Saddam Hüseyin ve Baas Partisi’nin yeni dünya dengelerini doğru okuyarak geri adım atması, içeride de tedrici bir demokratik tecrübeye ve toplumsal uzlaşmaya girişmesi olabilirdi. Genelde Soğuk Savaş ve özelde 11 Eylül 2001 sonrası ortaya çıkan parametrelerin sonucu, küresel barışın yanı sıra bölgesel barış ve istikrar da önemli hale gelmişti. Türkiye’nin çıkarları açısından Irak’taki bunalımın, Ortadoğu’da daha büyük bir kaosa dönüşmemesi ve Irak’taki gelişmelerin Türkiye’nin sınırlarını olumsuz yönde etkilememesi büyük önem taşımaktaydı. Türkiye’nin savaşın hemen öncesindeki beklentileri şöyle sıralanabilir: Irak’ın siyasî ve toprak bütünlüğünün korunması; Kerkük’ün ve Irak’taki doğal kaynakların Irak’a ait olması; Türkmenlerin güvenliği ve adil temsili; PKK’nın Irak’ta barındırılmaması. Peki beklentiler gerçekleşti mi?

Devamı