Erdoğan'ın İmtihanı:Parti Başkanı mı, Yeni Düzenin Kurucusu mu?

Muhalefet partileri, YSK'nın ve mahkemelerin AK Parti'nin yönlendirmesi ile karar aldıklarını ima ederek krizden AK Parti'yi sorumlu tuttular.

Devamı
Erdoğan'ın İmtihanı Parti Başkanı mı Yeni Düzenin Kurucusu mu

Kasetlere "Ahlaklı" Bakmak Mümkün Mü?

Modern bireyin ve toplumun kâh zımnen, kâh aşikâre biçimde Tanrıya karşı konumlanması, beşerin ben- merkezli bir dünya kurmasına yol açtı. 

Devamı

Demokrasi çağında yaşıyoruz ama modern ulusdevletin temel sorun alanlarının çoğunda hala ciddi yarılmalar ve ayrışmalar var. 

Kaddafi'nin asıl dayanağı olan kara gücünü müdahaleye misilleme için acımasızca kullanması veya kimyasal silahlara başvurma olasılığı akılda tutulmalıdır. Libya ile ilgili gündem hızla değişmekte. BM Güvenlik Konseyi'nin Libya'da uçuşa yasak bölge oluşturulmasını ve işgal dışında 'gerekli tüm seçeneklere başvurulmasını' öngören karar tasarısının onaylanmasının ardından Pazar günü başlaması planlanan operasyon için hazırlıklar sürerken Libya Dışişleri Bakanı Musa Kusa, ateşkes ilan ettiklerini ve her türlü askeri operasyonu durdurma kararı aldıklarını belirtti.  Ancak başta Fransa olmak üzere tehdidin değişmediği kanaatinde olan operasyona destek veren ülkelerin tavrı BM kararların uygulanıp uygulanmadığını takip etme yönünde. Bu ise her şeyin an be an değiştiği Libya ile ilgili operasyon seçeneklerinin rafa kalkmadığını göstermektedir. Ateşkes çağrısı yapan BM kararı öncelikle uçuş yasağını kapsamakla birlikte, tanınan yetki sadece uçuş yasağı ile sınırlı değil. Karar gerekli olması durumunda Kaddafi'nin kara birliklerine de saldırı düzenlenmesine onay veriyor. Ancak bu kararın hayata geçirilmesi gerçekten Libya'ya düzen getirebilecek, sivil ölümlerin önüne geçebilecek mi? Bu noktada gerek daha önceki örnekler, gerekse Libya'nın kendi durumundan kaynaklanan zorluklar çok fazla umut vaat etmemekte. 

Obama'ya 2008'de seçimleri kazandıran ekonomik kriz bu sefer büyük bir seçim yenilgisi yaşattı.

Yeni eylemlilik dönemi hem Kürt sorununun demokratik yollardan çözümünü hem de demokratikleşme adımlarını yavaşlattı.

ABD-İsrail: Eski Dost Düşman Olur mu?

İsrail, bir süredir ‘dostlarını’ diplomatik yollardan zor durumda bırakmayı adet edindi. Türkiye’nin İsrail Büyükelçisi’nin zatında Türkiye’yi küçük düşürme niyetiyle ortaya konulan mizansene benzer bir hakarete yakın zamanda ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden da maruz kaldı. Biden’in Arap-İsrail görüşmelerine yeni bir sayfa açmak için yaptığı İsrail seyahati sırasında İsrail, Doğu Kudüs’te 1600 yeni konuta izin verdiğini açıkladı. “Yerleşimlerin dondurulması” meselesinin ABD yönetiminin Arap-İsrail barış sürecindeki en büyük önceliği olduğu dikkate alındığında, bu açıklamanın Biden’in şahsında ABD yönetimindeki barış yanlılarına özellikle Obama’ya, karşı yapılan büyük bir diplomatik gaf olduğunu söylemek mümkün. Bu gaf, İsrail’in Washington Büyükelçisi Michael Oren’in sözleriyle iki ülke arasında “son 35 senenin en büyük krizinin” patlak vermesine neden oldu. Biden, Netanyahu ile yiyeceği akşam yemeğine geç katıldı, basın toplantısında yerleşim kararını Ortadoğu barışına engel olarak gördüğünü söyledi, ABD Dışişleri Bakanlığı kınama mesajı yayınladı, Hillary Clinton Netanyahu ile sert bir telefon görüşmesi yaptı, Obama’nın Başmüşaviri David Axelrod yeni yerleşimleri ABD’ye yapılan bir hakaret olarak gördüğünü açıkladı, Clinton’in AIPAC toplantısındaki konuşmasında İsrail’in yerleşimler politikasını eleştiren kısımlar yer aldı...

Devamı

Altın Nesil Paslanıyor mu?

Türkiye sahip olduğu genç nüfus potansiyeliyle, kalkınması adına her ülkenin tarihinde bir kez yakalayabildiği demografik fırsat penceresini yakalamış durumda. Bu tarihi fırsatı kullanabilmesi için ise önünde yaklaşık 15 yılı var. Anayasa’sında gençlerine tek bir madde ayırarak gençlere ideolojik bir formasyon sağlamaktan öte gidemeyen, bürokratik, devletçi ve kalkınmacı mantıkla bu tarihî fırsatın değerlendirilebilmesi ne kadar mümkün?

Devamı

George Mitchell ve Hillary Clinton'ın Türkiye ziyaretleri, ardından Obama'nın Türkiye'ye gelmesi, ilişkilerde daha yoğun işbirliğinin önünün açıldığı şeklinde yorumlanmakta. Türkiye özellikle son dönemlerde izlediği çok boyutlu ve kuşatıcı dış politika ile bölgesinde çeşitli sorunların çözümüne pozitif katkı sağlamayı başarmıştır.   

  20 Mart 2003 Amerikan ve İngiliz kuvvetleri Irak’ı işgal etti.’ İşgalin üzerinden tam altı yıl geçti. Batı menşeli kaynaklarca Irak, insan yaşamının istatistiğe indirgendiği; yıllık, aylık, haftalık, günlük ölüm sayılarının çıkarıldığı, oranların tutulduğu bir coğrafya olarak kodlandı.

İSRAİL, yeni ABD Başkanı Obama yemin etmeden evvel, görevi devretmek üzere olan Bush’un da inisiyatif alamayacağı bir dönemde Gazze katliamını başlattı. Obama taç giymezden bir gün önce de Gazze saldırılarına tek taraflı ateşkes ile son verdi. Tek

OBAMA ile yeni bir döneme giren ABD’nin önündeki en önemli sorunlardan biri, Güney Asya’daki gelişmeler, özellikle de Afganistan-Pakistan ve Hindistan arasındaki ilişkilerin yeni dönemde alacağı şekil. Ancak şurası açık ki bu gelişmeler bölgedeki diğer aktörlerden bağımsız bir şekilde ele alınamaz.

3 Aralık günü yayımlanan Ulusal İstihbarat Değerlendirmesi'nin (National Intelligence Estimate) İran nükleer programıyla ilgili raporu, ABD-İran ilişkilerinde bir dönüm noktasını teşkil ediyor. Rapora göre İran nükleer silah geliştirme amaçlı programını 2003 yılında sona erdirmiş.    

Gürcistan’ın G. Osatya’ya girmesiyle başlayan Rusya ve Gürcistan arasındaki sıcak bir çatışmayla gözler Kafkaslar’a çevrildi. Ama kazan uzun zamandır kaynıyor. Öyle anlaşılıyor ki İslam dünyasında dondurulmaya çalışılan çatışmaların yerini Avrasya’da etnik ve dini temelli sıcak çatışmalar alacak. Ufak etnik çatışmalar dahi giderek jeopolitik mücadelelerin fay hatlarına dönüşecektir ve taraflar büyük güçler veya koalisyonlar olacak.

Geçen Nisan başında Amerika’nın Irak’ı işgal edişinin 4. yılına girerken, dünya işgalden daha çok İran’ı konuşuyordu. Yine işgalin başlangıcının yıldönümü olan Mart sonunda 15 İngiliz askerini esir alan İran, bir bakıma 3000 yıllık Pers-Sasani diplomasi tecrübesini konuşturdu.

Demirel: “Kargadan, bülbül olmaz”. “Özal’ı, Çankaya’dan alırım aşağı. Bu, boynumun borcu olsun”. Erbakan: “Özal, milleti kurbanlık koyun gibi çengele astı” İnönü: “Özal, ülkeyi dinamitliyor”. “Her türlü yola başvururuz!” Deniz Baykal: “Özal sivil diktatör”. “İçimize sindiremeyiz”. “Özal’ı onursuzca indiririz” Hürriyet (31 Ekim): “Hacı Turgut Özal, bugün Cumhurbaşkanı seçiliyor”. “Çankaya tartışmalarına bilim adamları katıldı. Hukukçular tereddütlü”.Yukarıdaki sözler 1989’un son baharındaki Özal’ın cumhurbaşkanlığı tartışmalarından. Bugün de neredeyse bütün pozisyonlar aynı.

Varşova, 9 Mayıs 2006 tarihinde Avrupa ve ABD’de kültürel çoğulculuğun yaşadığı krizleri masaya yatıran uluslararası bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Çok sayıda ülkeden katılımcının hazır bulunduğu ve tartışmalara katkıda bulunduğu toplantı Büyükelçi Ömür Orhun’un himayesinde yapıldı. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) bünyesindeki Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Ofisi’nin organize ettiği toplantının konusu “Kamusal Söylemde Müslümanların Temsili ve Varşova’da tam gün süren ve bir hayli yoğun geçen toplantıya bilim adamları, politikacılar, medya mensupları ve çeşitli platformlarda Müslümanları temsil eden sivil toplum kuruluşu temsilcileri katıldı. “Kamusal alanda Müslümanların yansıtılışı”, “İslam karşıtı kamusal söylemin etkileri”, “Pozitif bir aktör olarak medya: Medya çoğulculuğa saygı ve anlayışı nasıl geliştirebilir?” ve “Siyasal söylemde Müslümanların temsilinin geliştirilmesi” ana başlıkları altında sekiz konuşma yapıldı ve her oturumun akabinde uzun uzun tartışmalar yapıldı. Katılımcıların uzmanlığı ve deneyimi toplantının verimli geçmesini sağladı.