Mısır, 'Sivil Darbe' ve Liberal Trajedi!

İdeolojisi olmayan Mısır ordusunun boşluğunu yeni dönemde Batı adına siyasi tercüme faaliyeti yürüten bu yeni kesimler dolduracak.

Devamı

28 Şubat'ı Hariçten Okumak

28 Şubat'ın iç dinamikleri kesinlikle yadsınamaz, fakat hariçten bir 28 Şubat okuması yapılmadan da büyük resim görülemez.

Devamı

Suriye krizi bütün Ortadoğu'yu ateşe verebilecek büyüklüktedir. Dolayısıyla kriz çok hassas bir şekilde ele alınmalıdır.

Öncelikle güvenlik anlayışımızı yeniden gözden geçirmek, güvenlik kurumlarında köklü reformlar yapmak gerekmektedir.

Türkiye'nin aktif dış politikası, iç politika gelişmelerini sadece iç dinamiklerle sınırlayan analizleri yetersiz kılmıştır.

MİT görevlilerinin şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrıldığı 7 Şubat’la başlayan yeni süreci doğru okumak için, SETA araştırmacılarının yayımladığı analizleri bir arada sunuyoruz.

Devlet Krizi mi ‘Özel Yetkili' Darbesi mi?

MİT yetkililerinin ifadeye çağrılması sürecinde de, hukuki bir soruşturmadan çok bir siyasi operasyonun planlandığı açık.

Devamı

Vesayet, Siyaset, Cemaat

Karşımızda, eski Türkiye'nin Kemalist imtiyazlarıyla mücadele ederek imtiyaz sahibi olan yeni Türkiye'nin neo-Kemalistleri var ve devraldıkları vesayetçi eğilimleri sürdürme eğilimi gösteriyorlar.

Devamı

Uzunca bir süredir, yargı ve kolluk kuvveti, üstelik kendi içindeki hiyerarşiyi de tersyüz ederek, yürüttüğü soruşturmalarla, Türkiye'ye siyaset, siyaset kurumuna da güzergâh biçiyor.

Cumhuriyetçi başkan adaylarından Texas Valisi Rick Perry'nin (Perry dün yarıştan çekildiğini açıkladı ama bu söylemlerin yarattığı etkiyi değiştirmez) diğer adaylarla katıldığı bir tartışma programında Türkiye hakkında söyledikleri, tüm gözlerin yeniden adayların dış politika konusundaki bilgi ve birikimlerine çevrilmesine yol açtı.

2011, muazzam bir toplumsal-siyasal dinamizmin statükocu siyaseti zorladığı 1990'lardaki siyasal sürecin demokratikleşme ekseninde somut kazanımlara kavuştuğu bir yıl oldu.

2011’de Türkiye başlıklı SETA analizi, genel seçimlerden Kürt sorununa, Arap Baharı’ndan yeni anayasa sürecine Türkiye’nin meseleleri hakkında geniş çaplı bir 2011 değerlendirmesi sunuyor.

Mısır halkının nehri geçmek için hazırlandığı bu dönemde bazı odaklar, Tahrir Meydanında elde edilen nisbî kazanımlarını Nil’in sularına atmak istiyor.

12 Haziran seçimleri toplumun “güven” arayışının ve “gelecek” beklentisinin test edildiği tarihi bir seçim olacak.

Siyasal rekabetin yoğun yaşandığı ve seçim sonuçlarının en çok merak edildiği yerlerin başında Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi geliyor. 

Aslında eylemsizlik sürecinde yapılan operasyonlar ve devam eden KCK tutuklamaları BDP'lilerin kampanya yapmasına gerek bırakmıyor.

11 Eylül 2001 sonrası Bush'un "canlı veya ölü" ele geçirileceğini ilan ettiği Üsame bin Ladin, on yıl sonra Obama yönetimince öldürüldü.

Ortadoğu'da demokratik değişim talepleri artarken, Türkiye Irak ile ekonomik entegrasyon sürecine devam ederken; PKK, BDP için fırsattan maliyete doğru dönüşebilir.

Bu seçimler, önümüzdeki dönemde Ukrayna’nın Rusya’ya daha yakın bir çizgide daha otoriter politikalara boyun eğeceğini gösteriyor.

Komutanların çarpıcı itirafları isimlerin ötesinde ülkenin 'güvenlik' siyasetinin toptan değiştirilmesini zorunlu kılıyor. Bu isimlerin yaptıkları açıklamalar büyük bir yap-bozun parçaları gibi yan yana getirildiğinde ortaya vahim bir Türkiye manzarası çıkıyor. Emekli komutanların itirafları geçmişin karanlıklarında kalan dosyaların yeniden açılmasını ve devletin toplumla yüzleşmesini zorunlu kılıyor. Sahnenin ardındaki 'kuklacıların' ifşa edilmeleri gerekiyor. Devleti, tarih ve toplum önünde ayıplı hale getiren hadiseler için devlet, milletten özür dilemeli ve toplumla yüzleşmelidir. Temel mesele ülkenin güvenlik paradigmasını ve milli güvenlik siyaset belgesini köklü biçimde değiştirerek derin yapılanmaları topyekûn tasfiye etmektir.

“Dehşet dengesi” kavramı, geçmişte ABD ile SSCB arasındaki silahlanma yarışını ifade etmek için kullanılan bir sözcük. Dehşet dengesi, terimi iki bloklu dünyada taraflardan birinin nükleer silaha başvurması halinde, diğerinin de karşılık vereceği ve dünyanın yok olacağı tezine dayanıyordu. Nükleer rekabet, soğuk savaşı sürdürülemez ve yönetilemez hale getirmişti. Bu tablo paradoksal biçimde bir yandan savaş seçeneğinin güçlenmesine diğer taraftan ise barış çabalarının artmasına yol açıyordu. Türkiye’nin Kürt meselesi karşısındaki tavrı da “dehşet dengesi” kavramındaki duruma benziyor. Meselenin geldiği hassas nokta, bir yandan barış ve çözüm umutlarını güçlendirirken, diğer yandan düşük yoğunluklu savaşın sürmesine yol açıyor. Son günlerde BDP, DTK, Abdullah Öcalan, Murat Karayılan ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’yle süren yoğun görüşme trafiği çözüm umutlarını yeniden güçlendirdi. Devletin çatışma yerine müzakereyi seçmesi, Ankara’da yaşanan önemli bir değişime işaret ediyor. Bu görüşmelerden neyin çıkıp neyin çıkmayacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ancak 1993 inisiyatifinden sonra ilk defa sorun karşısında mutabakat sağlanmış görünüyor. Anlaşıldığı kadarıyla referandum sonuçlarının sağladığı özgüvenle hükümet, devleti de yanına alıp amaçsız taktik manevralardan vazgeçerek doğrudan meselenin üzerine gidiyor. Hükümetin beklentileri doğru biçimde yönetmesi durumunda başarı sağlamaması için herhangi bir neden yok.