Karşımızda, eski Türkiye'nin Kemalist imtiyazlarıyla mücadele ederek imtiyaz sahibi olan yeni Türkiye'nin neo-Kemalistleri var ve devraldıkları vesayetçi eğilimleri sürdürme eğilimi gösteriyorlar.
Devamı
Uzunca bir süredir, yargı ve kolluk kuvveti, üstelik kendi içindeki hiyerarşiyi de tersyüz ederek, yürüttüğü soruşturmalarla, Türkiye'ye siyaset, siyaset kurumuna da güzergâh biçiyor.
Devamı
Cumhuriyetçi başkan adaylarından Texas Valisi Rick Perry'nin (Perry dün yarıştan çekildiğini açıkladı ama bu söylemlerin yarattığı etkiyi değiştirmez) diğer adaylarla katıldığı bir tartışma programında Türkiye hakkında söyledikleri, tüm gözlerin yeniden adayların dış politika konusundaki bilgi ve birikimlerine çevrilmesine yol açtı.
2011, muazzam bir toplumsal-siyasal dinamizmin statükocu siyaseti zorladığı 1990'lardaki siyasal sürecin demokratikleşme ekseninde somut kazanımlara kavuştuğu bir yıl oldu.
2011’de Türkiye başlıklı SETA analizi, genel seçimlerden Kürt sorununa, Arap Baharı’ndan yeni anayasa sürecine Türkiye’nin meseleleri hakkında geniş çaplı bir 2011 değerlendirmesi sunuyor.
Ortadoğu’daki gelişmelerden sonra yaşanabilecek stratejik ve jeopolitik revizyonların ABD-İsrail ilişkilerini ne denli etkileyeceği herkesin merakını celbeden önemli bir mesele.
Mısır halkının nehri geçmek için hazırlandığı bu dönemde bazı odaklar, Tahrir Meydanında elde edilen nisbî kazanımlarını Nil’in sularına atmak istiyor.
Devamı
12 Haziran seçimleri toplumun “güven” arayışının ve “gelecek” beklentisinin test edildiği tarihi bir seçim olacak.
Devamı
Siyasal rekabetin yoğun yaşandığı ve seçim sonuçlarının en çok merak edildiği yerlerin başında Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi geliyor.
Aslında eylemsizlik sürecinde yapılan operasyonlar ve devam eden KCK tutuklamaları BDP'lilerin kampanya yapmasına gerek bırakmıyor.
11 Eylül 2001 sonrası Bush'un "canlı veya ölü" ele geçirileceğini ilan ettiği Üsame bin Ladin, on yıl sonra Obama yönetimince öldürüldü.
Ortadoğu'da demokratik değişim talepleri artarken, Türkiye Irak ile ekonomik entegrasyon sürecine devam ederken; PKK, BDP için fırsattan maliyete doğru dönüşebilir.
Bu seçimler, önümüzdeki dönemde Ukrayna’nın Rusya’ya daha yakın bir çizgide daha otoriter politikalara boyun eğeceğini gösteriyor.
Komutanların çarpıcı itirafları isimlerin ötesinde ülkenin 'güvenlik' siyasetinin toptan değiştirilmesini zorunlu kılıyor. Bu isimlerin yaptıkları açıklamalar büyük bir yap-bozun parçaları gibi yan yana getirildiğinde ortaya vahim bir Türkiye manzarası çıkıyor. Emekli komutanların itirafları geçmişin karanlıklarında kalan dosyaların yeniden açılmasını ve devletin toplumla yüzleşmesini zorunlu kılıyor. Sahnenin ardındaki 'kuklacıların' ifşa edilmeleri gerekiyor. Devleti, tarih ve toplum önünde ayıplı hale getiren hadiseler için devlet, milletten özür dilemeli ve toplumla yüzleşmelidir. Temel mesele ülkenin güvenlik paradigmasını ve milli güvenlik siyaset belgesini köklü biçimde değiştirerek derin yapılanmaları topyekûn tasfiye etmektir.
“Dehşet dengesi” kavramı, geçmişte ABD ile SSCB arasındaki silahlanma yarışını ifade etmek için kullanılan bir sözcük. Dehşet dengesi, terimi iki bloklu dünyada taraflardan birinin nükleer silaha başvurması halinde, diğerinin de karşılık vereceği ve dünyanın yok olacağı tezine dayanıyordu. Nükleer rekabet, soğuk savaşı sürdürülemez ve yönetilemez hale getirmişti. Bu tablo paradoksal biçimde bir yandan savaş seçeneğinin güçlenmesine diğer taraftan ise barış çabalarının artmasına yol açıyordu. Türkiye’nin Kürt meselesi karşısındaki tavrı da “dehşet dengesi” kavramındaki duruma benziyor. Meselenin geldiği hassas nokta, bir yandan barış ve çözüm umutlarını güçlendirirken, diğer yandan düşük yoğunluklu savaşın sürmesine yol açıyor. Son günlerde BDP, DTK, Abdullah Öcalan, Murat Karayılan ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’yle süren yoğun görüşme trafiği çözüm umutlarını yeniden güçlendirdi. Devletin çatışma yerine müzakereyi seçmesi, Ankara’da yaşanan önemli bir değişime işaret ediyor. Bu görüşmelerden neyin çıkıp neyin çıkmayacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ancak 1993 inisiyatifinden sonra ilk defa sorun karşısında mutabakat sağlanmış görünüyor. Anlaşıldığı kadarıyla referandum sonuçlarının sağladığı özgüvenle hükümet, devleti de yanına alıp amaçsız taktik manevralardan vazgeçerek doğrudan meselenin üzerine gidiyor. Hükümetin beklentileri doğru biçimde yönetmesi durumunda başarı sağlamaması için herhangi bir neden yok.
Türkiye’de “evet” ve “hayır”ların birbiriyle yarıştığı ve “evet”lerin üstün geldiği anayasa referandumu süreci yaşanırken yanıbaşımız Ortadoğu’da Filistinli ve İsrailli evetçilerle hayırcılar genelde barışa, özelde ise bağımsız bir Filistin Devleti’nin kurulmasına yönelik bir “EVET” çıkarabilme umuduyla bir araya getirildiler. İsrail’in 2008’deki Gazze saldırısı nedeniyle kopan İsrail ve Filistinli liderler arasındaki direkt görüşmeler, yaklaşık iki senelik bir aranın ardından 2 Eylül’de Amerikan sponsorluğunda tekrar başladı. Beyaz Saray ve Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nda yürütülen ilk tur görüşmelerde İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu (Bibi) ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas (Ebu Mazen), birbirlerinin barış konusundaki ciddiyetlerini test ettiler. Bu hafta Mısır’ın Şarm el-Şeyh kentinde devam edecek görüşmelerde ise iki tarafın öncelikli “evet” ve “hayır”ları masaya yatırılacak.
Siyasi partilerin AK Parti’yi kuşatmak üzere bir araya gelmiş olmaları ve bürokrasinin perdenin önünden çekilmesi, rekabetin demokratikleştiği anlamına gelmiyor.
Hukukun üstünlüğünü esas alan gelişmiş demokrasilerde yargının yeri nedir? Koruduğu değerler nelerdir? Türkiye’de yargı bu açıdan ne durumdadır? SETA PANEL Oturum Başkanı: Yılmaz Ensaroğlu SETA Hukuk ve İnsan Hakları Koordinatörü Konuşmacılar: Ali Bayramoğlu, Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Mithat Sancar, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Vahap Coşkun, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Tarih: 9 Nisan 2010 Cuma Saat: 16.00 - 18.00 Yer: SETA, Ankara
Dış politika yapım süreçleri büyük oranda uzun vadeli ve makro hedefleri gözetir. Belli dönemlerde ve durumlarda ise kısa veya orta vadeli menfaatlere yoğunlaşır. Genellikle kullanılan metotlar dinamik; prensipler ise statiktir. Prensiplerin hızlı şekilde değiştiği dönemlerde politika yapımı zorlaşır. Geçen hafta ‘futbol diplomasisi’ ile başlayan sürecin Erivan, Bursa ayaklarından sonra ‘üçüncü maçımıza’ dönüştürülen Washington ayağını kaybettik. Bu durum karşısında merkez medyada bakanın istifasını isteyen kalemlerden, komşularla sıfır problem yaklaşımının ‘mavi boncuk’ dağıtarak iflas ettiğini dile getirenlere; ABD Ankara elçisinin ‘Türkiye’de yeni bir iktidar arayışı içerisine girdiğini’ söyleyecek kadar ileri gidenler de oldu. Öncelikle ‘istifa etmeli’ şeklindeki müthiş yaklaşıma göre 1980’lerden bu yana neredeyse her sene bir dış işleri bakanını ‘ermeni soykırımına’ kurban vermemiz gerekirdi. Çünkü hali hazırda 20’ye yakın ülke, ABD’de 41 eyalet bir şekilde bu iddiaları kabul etti.
Ermeni lobisinin tezleri tüm açıklığıyla ve tüm siyasi aktörlerce tartışılmadıkça Türkiye bu tasarı kamburundan kurtulamayacak.