Gözlerini 15 Temmuz’a Diktiler

Almanya, Türkiye halkının üzerinde birleştiği iki düşmanı (PKK ve FETÖ) Türkiye'ye karşı kullanırken, 15 Temmuz gecesi verilen demokratik direniş yeni Türkiye'nin kimliğinin kurucu harcı oldu.

Devamı
Gözlerini 15 Temmuz a Diktiler
Avrupalılar Niçin Referandumdan Hayır Çıkmasını İstiyor

Avrupalılar Niçin Referandumdan “Hayır” Çıkmasını İstiyor?

Avrupa, 1990’lardaki AB’nin her dediğine “evet” diyen Türkiye’nin Erdoğan sonrası tekrar mümkün olabileceğini düşünüyor.

Devamı

16 Nisan'da gerçekleşecek referandum vesayetçi alışkanlıkların karşısına halkın iradesini çıkarmaktadır. Bu, anayasal şiddeti bugüne kadar kullanan aktörler için önemli bir meydan okumadır.

CHP’nin Suriyeli mülteciler üzerinden giderek artan bir göçmen karşıtlığına savrulduklarına bakıldığında Avrupa’da radikal sağ siyasetin yöntemlerini izlediği kolayca fark edilebilir.

Almanya bir yandan kendi topraklarındaki Türkleri referandumda hayır oyu kullanmaları için endoktrine etmek için uğraşıyor. Öte yandan Türkiye'deki hayırcılara moral motivasyon sağlamak için uğraşıyor.

Referanduma gidilen süreçte AK Parti'nin söylem ve eylemleri dikkate alındığında referandum stratejisinin üç ana husus etrafında şekillendiği görülmektedir.

Kitap: Milletin Zaferi 15 Temmuz

15 Temmuz’un doğru bir şekilde anlaşılması ve hafızalarımızda her daim canlı kalması için daha çok çalışmaya ihtiyaç olduğu açık. Bu kitap, anlamlandırma sürecine önemli bir katkıda bulunacak.

Devamı
Kitap Milletin Zaferi 15 Temmuz
Yeni Sistem İle Egemenlik Tam Manasıyla Milletin Olacak

Yeni Sistem İle Egemenlik Tam Manasıyla Milletin Olacak

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, SETA’da düzenlenen “Cumhurbaşkanlığı Sisteminin Anayasal Tasarımı” başlıklı konferansta konuştu.

Devamı

Kendi seçmenini tahkim edebilen AK Parti öyle ya da böyle sandıktan evet çıkartabilir. Bu nedenle AK Parti ne yaparsa yapsın öncelikle kendi seçmenini tahkim etmeye odaklanacaktır.

Bu referandumda, seçmenleri sandığa götürebilen taraf, kazanmaya daha yakın olacaktır.

Türkiye gibi ülkelerde seçmen davranışlarının şekillenmesinde sosyal medya ön sıralarda değil. Sosyal medya üzerinden siyasallaşma daha çok “siyasal temsilin” yetersiz olduğu toplumlarda etkili.

Ortalıkta sadece dedikodular var. Herkes yarım yamalak bilgi sahibi. Trump tamamıyla kendine has özellikleriyle ortaya çıktığından neye benzeteceklerini de bilemiyorlar.

Trump’tan bir balkon konuşması bekleyenler hayal kırıklığına uğradı, çünkü Trump bir nevi seçim kampanyası konuşması yaptı.

Kimileri Trump'ın bir Rus ajanı olduğunu bile iddia ediyor. Tabii bunlarda medyanın itibarsızlaştırma gayretlerinin büyük payı var. Ama Trump'ın da öngörülmesi zor bir başkan olacağını da kabul etmek gerek.

CHP sadece AK Parti ile kavga etmedi. MHP'yi de abartılı biçimde hedefe koydu. Halbuki MHP kendi konumuna uygun bir siyaset izliyor.

Türkiye’nin terörle mücadele kapsamında ülke içinde ve dışında yaptığı operasyonlar meşru ve doğrudur. FETÖ/PDY gibi kökü dışarıda tehlikeli bir örgüte karşı mücadele de aynı şekilde meşru ve zorunludur.

Milliyetçi seçmene yönelik kurguladığı “bölünme” söylemi tutmayan CHP, bu sefer çekmecede her zaman yedekte tuttuğu “rejim” tartışmasını gündeme getirdi.

İçinden geçtiğimiz süreç, devleti kuruluşundan itibaren tahakküm altına alan ve topluma kapatan oligarşik rejimin tasfiyesi ve ülkenin gerçek anlamda cumhuriyete doğru yol almasıdır.

CHP’nin Cumhurbaşkanlığı sistemine yönelik siyasetinde, parti adına Baykal’ın konuşması en önemli taktiksel hatalardan biriydi. Çünkü 367 krizinin mimarlarından biri olan Deniz Baykal’la ilgili toplumsal hafızamız daha çok taze.

CHP yine siyaset üretemiyor. Halbuki MHP oldukça esnek bir tavır sergilemek kaydıyla siyaset yapıyor. Değişimin içinde yer alarak pazarlık şansı kazandı.

Geldiğimiz noktada küreselleşme paradigması dünya siyasetindeki karşılığını yitirmiş durumda. Ufukta küresel alanı şekillendirecek yeni bir tasavvur, liberal öğretinin yerini alacak yeni bir söylem de gözükmüyor.