Türkiye'nin PYD ile İmtihanı

Cenevre-3 görüşmelerine katılamaması durumunda PYD temel stratejisinde ciddi bir kayıp yaşayacak. Suriye krizinin başından itibaren kendini Esed rejimi yanında konumlandırarak iç savaşın fırsatçısı konumunda tuttu.

Devamı
Türkiye'nin PYD ile İmtihanı
Kürt Milliyetçilerinin 'Statü' Arayışı

Kürt Milliyetçilerinin 'Statü' Arayışı

HDP, demokratik parti siyasetinin imkanlarını kullanmakta çok ileri gitti. Demokratik bir ülkede şiddeti, savaşı ve Türkiye karşıtı dış ittifakları bir araya getirerek "statü" elde etmek mümkün değil.

Devamı

Türkiye'nin İsrail yönetimine getirdiği eleştiri de ideolojik olamaz. Ankara ile Tel Aviv arasındaki ilişki değerler ile çıkarların sentezlendiği bir düzlemde yürütülmek durumunda.

Kürt milliyetçiliğinin önde gelen aktörlerinden PKK- HDP çizgisi Türkiye'de kan kaybediyor.

Ankara, Başika adımıyla daha da sıkışacak Irak denkleminde yerini sağlamlaştırmaya çalışıyor.

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde (IKBY) yaşanan krizin kökenleri nelerdir? Başkanlık krizi sırasında neler yaşandı? Krizin geleceği ile ilgili neler söylenebilir?

CHP Milletle UzlaÅŸabilir mi?

CHP'nin seçim yenilgisini açıklamak için ileri sürdüÄŸü gerekçeler, tam da mevcut kadrolarından beklenen türden. Oktay EkÅŸi'ye bile "Bunlar bizi enayi mi sanıyor?" dedirten bu evlere ÅŸenlik "izahlar", CHP için seçim sonrası ikinci bir yenilgidir.  

Devamı

İşgalin 6. Yılında Kuzey Irak

SETA KONFERANS KonuÅŸmacı:  Rebwar Kerim Weli  Hewler Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni, Erbil Tarih: 17 Mart 2009 Salı  Saat: 16.00 – 17.30 Yer: SETA Vakfı, Ankara

Devamı

ABANT Platformu’nun Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin baÅŸkenti Erbil’de düzenlediÄŸi ‘Barışı ve GeleceÄŸi Birlikte Aramak’ adlı konferans bir ilke imza attı ve Türkiyeli Türk ve Kürt aydınlarla Iraklı Kürtleri bir araya getirdi

PKK terörünün yükselmesiyle baÅŸlayan süreç, Türkiye’yi yeni tercihlerin eÅŸiÄŸine getirdi. Amerikalı senatör Joe Biden’ın Irak’ı ‘yumuÅŸak bir ÅŸekilde’ üçe bölelim önerisi hakkındaki tartışmalar sona ermeden Türkiye, Irak’ın giderek karmaşıklaÅŸan siyasi yapısıyla yüz yüze geldi. Buna kısaca muhatap bulma sorunu diyebiliriz. Irak’ın iÅŸgal edildiÄŸi 2003 yılından bu yana Irak’ta herkese eÅŸit mesafede durmaya çalışan Türkiye, simdi Kürt liderlerle bir hesaplaÅŸma sürecine girmiÅŸ durumda. BaÄŸdat’ı kendimize tek muhatap kabul etmek, Irak normal bir ülke olsaydı ÅŸüphesiz anlamlı olurdu. Fakat merkezin zayıfladığı, güç paylaşımını kimsenin kontrol edemediÄŸi, etnik-sekter siyasetin milli aidiyetin üzerinde olduÄŸu ve üstelik halen iÅŸgal altındaki Irak’ta sadece ‘BaÄŸdat’ı muhatap kabul ediyorum’ demek, ilkeli bir davranış olabilir ama sorunlarımızı çözmeye yetmez.

Amerika’nın 2007 itibariyle Irak’taki durumunun, bir çok uzman tarafından “bataklığa düÅŸtüÄŸü” ÅŸeklinde tarif edilmesi oldukça aceleci bir okumadır. Amerika’nın Irak’ta “baÅŸarılı” olmasından ne anlıyoruz?Amerika, Irak iÅŸgalini ne yapsaydı baÅŸarıyla tamamlamış olurdu? Amerika’yı baÅŸarısız bulan okumaların bu suallere çok net cevapları olduÄŸunu zannetmiyorum. Önümüzde tam tersi bir tablo söz konusu. Amerika’nın Irak iÅŸgaliyle birlikte elde ettiÄŸi en önemli kazanım, OrtadoÄŸu politikasına tek küresel güç olarak el koyması oldu. Artık Ä°ran, Suriye, Türkiye ve Suudi Arabistan zaten sorunlu olan bölgesel politikalarını Amerikasız bir denklem içerisinde kurgulama ihtimalinden ciddi ÅŸekilde uzaklaÅŸtılar. Irak iÅŸgaliyle birlikte Kürt Sorunu bir Kürdistan sorunu, Iraklı Åžiiler ise bölgesel Åžii KuÅŸağı baÄŸlamında ele alınma potansiyeline kavuÅŸtular.

SETA PANEL Oturum BaÅŸkanı:     Ä°brahım Kalın     SETA KonuÅŸmacılar:     Doç .Dr. Sedat Laçiner     USAK BaÅŸkanı     Ä°smail Küçükkaya     AkÅŸam Gazetesi Ankara Temsilcisi     Tarih: 18 Haziran 2007 Pazartesi Saat: 16.00   Yer: SETA, Ankara

Türkiye son dört yılda dış politikada belli açılımları gerçekleÅŸtirdi. Türk dış politikasının son dönemdeki hareketli seyrinin Irak’ın iÅŸgali ile oluÅŸan yeni durumun dayattığı mecburi gündem ve imkânlarla da doÄŸrudan alakası var. Mesele Türkiye’nin bu yeni imkanların ne kadarını kendi iradesi dahilinde, ne kadarını ise ABD’nin oturtmaya çalıştığı “yeni güçler dengesi” çerçevesinde kullanabildiÄŸidir.

Mavi emzikli bebek cesedi, yıkık binalar, Nasrallah posterleri, Arap ülkelerinde öfkeli kalabalıklar, Condi Rice’ın yapay gülümseyiÅŸi, Arap BirliÄŸi'nin ölüm sessizliÄŸi, Türk basınında Ä°srailci köÅŸe yazarlarının küstah tavırları ve Ä°srail’in uluslararası kamuoyunu hiçe sayan hâli; Lübnan fırtınası dindiÄŸinde muhayyilemizde kalan kareler olarak kayda geçecek. Her krizin kaybedenleri ve kazananları olacağı gibi krizlerde yıldızı parlayan veya güvenilirliÄŸini yitiren liderler ve kurumlar olur. Krizler âdeta turnusol kağıdı gibidir; gizli hesapları ve bilinçaltındaki karanlık düÅŸünceleri ortaya çıkarır, biriken negatif enerji açığa çıkar ve yıkımın ardından bazı hesaplar yeniden gözden geçirilir

Bir siyaset adamının görüÅŸlerinde, düÅŸüncelerinde ya da hayat tarzında deÄŸiÅŸim emareleri göstermesi kamuoyunda iki farklı ÅŸekilde algılanır: Siyasetçinin taraftarları böyle bir deÄŸiÅŸimden memnun olmazken, muhalifleri her deÄŸiÅŸimin kendilerine yaklaÅŸmak olduÄŸunu varsayan narsist bir yanılsamayla sevinirler. BaÅŸbakan’ın yıllar içinde birkaç defa “deÄŸiÅŸtim” dedikten sonra, geçenlerde “deÄŸiÅŸmedim, deÄŸiÅŸmeyeceÄŸim” demesi Türkiye’de bu iki farklı algılamaya dair vazıh örnekler saÄŸladı.

Ä°ran ile ABD arasındaki nükleer kriz tırmandıkça, Türkiye’nin muhtemel geliÅŸmeler karşısında izleye(bile)ceÄŸi politikalar ve karşı karşıya kalabileceÄŸi açmazlar hakkındaki yorumlar da her geçen gün artıyor. Son 20-25 yılda siyasi ve askeri elitlerimizin Türk-Ä°ran iliÅŸkileri konusunda verdikleri demeçlere baktığımızda birbiriyle zıt iki temel söylemle karşılaşırız. Bir kesim ‘son 400 yıldır’ devam eden ‘ebedi’ Türk-Ä°ran dostluÄŸundan bahsederek, 1639 Kasr-ı Åžirin antlaÅŸmasından bu yana sınırımızın hiç deÄŸiÅŸmediÄŸini,

30 Ocak 2005 Irak seçimleri ile birlikte hiç ÅŸüphesiz Irak tarihinde yeni bir sayfa daha açıldı. Bütün aksaklıklarına ve eksikliklerine raÄŸmen bu seçimlerin yapılabilmiÅŸ olması bile Irak’ın (geçmiÅŸi ve) geleceÄŸi açısından önemliydi. Tarih geri çevrilemeyeceÄŸine, Irak’ta eskiye dönülemeyeceÄŸine göre, bütün olumsuzluklarına raÄŸmen seçimin yapılabilmiÅŸ olmasıyla birlikte, ABD’nin iÅŸgal ve ‘demokratikleÅŸtirme’ (?) takvimi bakımından da bir aÅŸama daha geçilmiÅŸ oldu.