Destek Oldukça Er ya da Geç İsrail'in Yaptıkları Geri Döndürülecektir

Destek Oldukça, Er ya da Geç İsrail'in Yaptıkları Geri Döndürülecektir

SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, küresel siyasette Filistin meselesini ve bölgedeki mevut durumu değerlendirdi.

Devamı

SETA Güvenlik Araştırmaları Direktörü Murat Yeşiltaş, İsrail'in Filistinli sivillere yönelik saldırılarını ve bölgedeki stratejisini değerlendirdi.

SETA Avrupa Araştırmaları Direktörü Enes Bayraklı, İsrail'in Filistinli sivillere yönelik saldırılarını ve bölgedeki konumunu değerlendirdi.

SETA Güvenlik Araştırmacısı Ferhat Pirinççi, İsrail'in Filistinli sivilleri hedef alan saldırılarını değerlendirdi.

SETA Strateji Araştırmaları Direktörü Hasan Basri Yalçın, Filistin meselesine küresel bakış açısını ve çözüm stratejilerini değerlendirdi.

İsrail Uluslararası Hukukun Ölçülülük İlkesini Yıllardır Çiğniyor

SETA Güvenlik Araştırmacısı Murat Aslan, İsrail ordusunun abluka altındaki Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarını değerlendirdi.

Devamı
İsrail Uluslararası Hukukun Ölçülülük İlkesini Yıllardır Çiğniyor
İsrail Dünyanın Gözü Önünde Savaş Suçu İşliyor

İsrail Dünyanın Gözü Önünde Savaş Suçu İşliyor

İsrail’in saldırıları sistematik bir planın parçası. 19. yüzyıldan beri işletilen bu plan, bugün Kudüs’ün tamamen Müslüman nüfustan temizlenmesi ve Mescid-i Aksa’nın korunaksız kalarak yıkıma hazır hale gelmesi için son raddesine yaklaşıyor.

Devamı

İsrail devletinin kuruluşunun hukuki bir temeli var mı? İsrail’in kuruluşuna zemin oluşturduğu söylenen BM Genel Kurulu kararının niteliği nedir? İsrail devletinin ilanından sonraki gelişmelerin hukuki niteliği nedir? İsrail’in “kendini savunma hakkı”nın hukuki esası mevcut mu? İsrail’in hukuk ihlallerine karşı neler yapılabilir?

İsrail’in Filistinlilere yaptığı büyük zulüm Gazze’yi ekonomik anlamda da zorluyor. Eğer saldırılar ve abluka olmasaydı, Gazze’de kişi başına gelir bugünkü seviyesinden % 47 daha fazla olabilirdi

Bugün gördüklerimizi daha önce görmedik ve bu yaşananların önemli yansımaları olacaktır. İşgalci İsrail 1948'den beri bu kadar zayıf görülmemiştir.

İsrail barbarlığının elbette ki sonuçları olacaktır. Bu sürecin sonunda Netanyahu'nun seçim hesaplarının tutmadığını ve hatta Batı Şeria'daki statükoyu bozduğunu bile görebiliriz.

İsrail'in son saldırıları bütün zayıflığını yeniden göstermiş ve güvenlik krizini daha da derinleştirmiştir. Bu güvenlik krizi ya İsrail'i daha fazla zayıflatacaktır ya da İsrail tamamen kontrol dışına çıkan bir 'haydut devlete' dönüşecektir.

Elbette sorumluluk sıralaması İsrail zulmünü durdurmaz, acılarımıza da derman olmaz. Ancak meseleye doğru açıdan bakmayı ve gereksiz savrulmaları engeller.

Siyonist rejim ve radikal Yahudilerin Kudüs ve Mescid-i Aksa'ya yaptıkları sistematik saldırılar İsrail sorununun yeni bir aşamasıdır. Filistinli gençler bu kutsal mekanların korunması için güçlü bir 'murabıt ruhuna' sahip olduklarını haykırdılar.

Kudüs’te yaşananların arkasında ne var? Şeyh Cerrah olayı nasıl anlaşılabilir? Filistin davası bağlamında son Kudüs ayaklanması nasıl anlaşılmalıdır? Olaylar Kudüs’ten bütün tarihi Filistin’e nasıl taşındı? Bundan sonra neler olabilir?

1967 işgalinden itibaren İsrail, Doğu Kudüs'ü sistematik şekilde Filistinsizleştirme politikası yürütüyor.

Dünyanın büyük çoğunluğu, özellikle de batı toplumları İsrail tarafından açık hava hapishanesine çevrilmiş şehirlerde yaşayan, her gün evleri İsrailli yerleşimciler tarafından birer birer ellerinden alınan Filistinlileri terörist, azgın İsraillileri de mazlum zannediyor.

Gerçekler üzerinden hareket edilmezse felaketler er ya da geç patlıyor. Katlanarak üzerimize geliyor.

Bu antlaşmalar da bir barış öngörmemekte, aksine ABD ve İsrail tarafının birlikte hazırladığı tek taraflı bir dayatma sunmaktadır.

Uzun yıllardan sonra Ayasofya'da ilk Cuma ve bayram namazlarının kılınmasının büyük sevinci içerisindeyiz. Bu sevince ne yazık ki polemiklerin eşlik etmesi Türkiye siyaseti için hiç şaşırtıcı değil. "Hilafet kurumu geri getirilecek" ve "Atatürk'e lanet edildi" iddiaları üzerinden bir bardak suda fırtına kopartıldı. Siyasi spektrumun uçlarındaki çevrelerin radikal siyasi hayallerini biliyoruz. Kimileri hala sosyalizmin iktidara geleceğini tahayyül eder, kimileri de hilafet kurumunun geri dönmesinin Müslümanlar için çözüm olacağını savunur. Ancak iktidar cenahında en üst düzeyde yalanlanan bu iddiaların muhalefetin ana siyasi aktörlerini bu kadar meşgul etmesi normal değildi. Temel saik Ayasofya'nın yeniden camiye çevrilmesinin oluşturduğu atmosferin başka bir ortak değerimiz olan Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ün sahiplenilmesiyle bastırılma çabasıydı. Eğer son aylarda Batı medyasında köpürtülen ve hedefi Türkiye'yi sınırlandırmak olan "sultan, halife Erdoğan" kampanyası ile "dost ittifakı" kurulmadıysa.