Milli Eğitim Bakanlığının açıkladığı 2019 LGS yerleştirme raporunda öne çıkan bulgular nelerdir? 2019 LGS sisteminde yapılan yeni düzenlemelerin yerleştirmeye etkisi nasıl olmuştur? Yerleştirme sisteminin etkililiğinin artırılması için neler yapılabilir?
Devamı
Milli Eğitim Bakanlığının açıkladığı 2019 Ortaöğretim Kurumlarına İlişkin Merkezi Sınav raporunda temel bulgular nelerdir? Merkezi sınav sonuçları eğitim sisteminin yapısal sorunlarına dair neler söylemektedir? Ortaöğretim tercih ve yerleştirme kılavuzundaki değişiklikler nelerdir?
Devamı
2023 Eğitim Vizyon Belgesi yabancı dil eğitimini nasıl ele almaktadır? Yabancı dil eğitimi açısından belgenin söylem analizi nasıldır? Türkiye’nin yabancı dil eğitimi için izlemesi gereken yol nasıl olmalıdır?
Eğitim sistemi için de farklı cevaplar verilmektedir: Milli Eğitim Bakanlığı, okul müdürleri, öğretmenler, öğrenciler, küresel sisteme sahip güçler, oligarşik bürokratik yapı gibi çok farklı aktörler dile getirilmektedir.
2023 Eğitim Vizyon Belgesi, içerdiği başlıklar ve ortaya koyduğu hedefler bakımından eğitim sistemimizi iyileştirme adına umut verici bir adım olarak değerlendirilebilir. Ancak beyan edilen bu hedeflerin somut politikalara dönüşümü için güçlü eylem planlarına, bu planları uygulamaya koyacak nitelikli insan kaynağına ve kurumsal kapasiteye ihtiyaç var.
SETA bünyesinde, lisans ve lisansüstü öğrencilere yönelik seminer programları düzenlenecektir.
Sınavsız bir liseye geçiş sistemi mümkündür. Almanya, Şanghay, Singapur, Kanada ve Amerika'nın bazı eyaletleri gibi dünyadaki uygulamalar da bunu desteklemektedir.
Devamı
Liseye geçiş sınav sonuçları ve adrese dayalı yerleştirmeler açıklandı. Sınavla öğrenci alan okullar başarıya göre yerleştirme yaparken, diğer okullar ise adrese göre öğrenci kabul etti. Kriterler öğrencinin ikamet adres, ortaokulda bulunduğu yıl, tercih önceliği, okul başarı puanı, devam-devamsızlık ve yaş oldu.
Devamı
Liselere geçişte uygulanan yeni sistemin hedefi nedir, böyle bir sisteme neden ihtiyaç duyuldu? Yeni sistemde hedeflenen yerleştirme modeli gerçekleşti mi? Sistem veli ve öğrenci beklentilerini karşıladı mı? Yerleştirme sonuçlarına göre boş kalan kontenjanlar nasıl değerlendirilmelidir? Önümüzdeki süreçte ne yapılmalı?
Yeni sistemde öğrenci okul ilişkisini güçlendiren okul başarı notunun öneminin devam etmesi son derece olumludur.
Türk toplumu rekabetçi yapısıyla sınavları başarının ölçüm aracı olmaktan çıkartarak amaca dönüştürebilmektedir.
Rapor muhtemel yeni modelde kriter olabilecek hususların avantaj, dezavantaj, risk ve önlemlerini de analiz etmektedir.
Hiç şüphesiz ülkemiz şartlarında her bir modelin avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır ve yeni sistemin oturup aksaklıklarının giderilmesi sürekli izleme ve iyileştirme gerektirecektir.
18 milyon öğrencinin olduğu eğitim sisteminde adalet ve eşitlik merkezli istikrarın sağlanması, geçmişten gelen ve kökleşmiş yapısal sorunlar ile mücadele edip sistemi iyileştirmek gerçekten güç.
15 Temmuz akşamı darbe girişimi ile ilgili haberi aldığımız ana kadar Milli Eğitim Bakanlığının en önemli gündemi bölgedeki eğitim ve çocukların eğitime erişimi konusuydu. Haberi aldığımız anda toplantı sonlandırıldı ve otellerimize geçtik. Ertesi gün planlanan toplantı da iptal edildi. Doğal olarak 15 Temmuz gecesinden bu yana Bakanlığın ana gündemi darbe girişimi ve örgütün eğitimdeki yapılanması ile hesaplaşma oldu.
Başka mahalledeki başarılı ya da başarısız öğrencilerin olduğu okulu değil, bizim mahalledeki başarılı ve başarısız öğrencilerin de olduğu okulu hedeflemeliyiz.
Ortaöğretime geçiş sistemi yeniden yapılandırılırken, bundan doğrudan etkilenecek olan ailelerin ve öğrencilerin karar alma süreçlerinde bilgilendirilmesi, katılımcı ve daha demokratik bir eğitim sistemin kurulmasını sağlayacaktır.
OECD ülkeleriyle kıyaslandığında, Türkiye, okullar arası başarı eşitsizliğinin en yüksek olduğu ülkelerin başında gelmektedir. Bunun birinci nedeni liselere sınavla öğrenci alınmasıdır.
Sınavların özel dershanelere duyulan talebin yegâne nedeni olarak değerlendirilmesi gerçek sorunların gizlenmesine neden olmaktadır.
Analizde, özel dershanelerin neden rağbet gördüğü ve hangi faktörler üzerinden tartışıldığı ele alınıyor, politika önerileri geliştiriliyor.
ÖSYM’nin kurulması 1970’li yılların başlarında, İstanbul Üniversitesi tarafından merkezi olarak yürütülen üniversite giriş sınavında oluşan kopya kuşkuları ile gündeme gelmiştir. Bu kuşkulara bağlı olarak Üniversitelerarası Kurul 1974 yılında üniversite giriş sınavını merkezi ve bağımsız olarak yürütmek üzere Üniversitelerarası Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezini kurmuştur. 1981 yılına kadar bağımsız bir organ olarak üniversite giriş sınavını yürüten merkez, 1981 yılında Yükseköğretim Kurulunun (YÖK) bir alt kuruluşu haline getirilmiştir ve adı Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezini (ÖSYM) olarak değiştirilmiştir. ÖSYM uzun yıllar boyunca gerek yöntem gerek teknik donanım olarak üniversite giriş sınavlarında başvuru işlemlerinin organizasyonu, sınav sorularının hazırlanması, sonuçların değerlendirilmesi ve sonuçlara dayalı olarak yerleştirme işlemlerinin yapılması konularında ciddi deneyimler elde etmiştir. Bu deneyimlere ilaveten merkezi sınavlar sonrası yapılan yerleştirmelerin daha eşitlikçi ve adil olduğu, nepotizmi yani kayırmacılığı engellendiği yönündeki algıya bağlı olarak, ÖSYM hem toplumun hem de devletin nezdinde güvenli bir kurum olarak algılanmaya başlanmıştır. Bu güvene bağlı olarak zamanla üniversite giriş sınavının yanında, kamu kurum ve kuruluşlarına giriş için yapılan diğer birçok sınavın organizasyonu ÖSYM’ye verilmiştir.