SETA Avrupa Araştırmaları Direktörü Enes Bayraklı Avrupa siyasetinde yükselen aşırı sağ hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Devamı
Avusturya seçimlerinde de muhafazakâr- aşırı sağ partilerin öne çıkması AB'deki içe kapanma eğilimini güçlendiriyor. Ve Türkiye tartışmasının da "sertleşeceğini" gösteriyor.
Devamı
Aşırı sağın Avusturya'da normalleşmesi bir tehlike olmaktan çıkarak bir realiteye dönüşmüş durumdadır.
Avusturya erken genel seçimi sürecinde öne çıkan siyasal söylemler nelerdir? Avrupa’nın yeni merkez gücü haline gelen aşırı sağın ülkedeki Müslümanlara yönelik politikalar üzerindeki etkisi nedir? Seçim sonuçlarının Avusturya’nın Türkiye ve AB politikalarındaki yansımaları nasıl olacaktır?
Fransa ve Almanya’nın yeni nesil savaş uçağı programını başlatma kararı, gerek Avrupa siyaseti gerekse Avrupa savunması açısından önemli etkiler ve sonuçlar yaratacak nitelikte görülüyor.
Katalan milliyetçiliği yeni bir durum değil. On yıllardır ortada ve canlı. Fakat ulus-üstü siyasal örgütlenmeye olan inanç düştüğü için tekrar harekete geçtiler.
Batı siyasetini bekleyen esas tehlikenin aşırı sağın yükselişini durdurmak isteyen ana akım siyasetçilerin aşırı sağın gündemine teslim olarak aşırı sağcılaşmaları olduğu açıktır.
Devamı
Bireysel ve dini özgürlüklerin sonuna kadar genişletilmesi taraftarı olan bazı Avrupa ülkeleri iş Müslümanlara gelince savunduklarını iddia ettikleri değerleri çekinmeden çiğnemektedirler.
Devamı
Bütün resim bize, Almanya'da aşırı sağcı bir partinin meclise girmesinin, bazılarının inanmak istediği gibi bir yol kazası olmaktan ziyade batı siyasetinde ortaya çıkan yeni bir trend ile alakalı olduğunu göstermektedir.
Almanya'nın Türkiye siyasetinin maalesef korkuların şekillendirdiği duygusal ve irrasyonel bir noktaya savrulmuş olduğunu tespit etmemiz gerekmektedir.
Geçtiğimiz pazar günü Almanya'da yapılan seçimler bir ibret vesikası. Kim ne derse desin Alman siyaseti tam bir kriz yaşıyor. Siyasi daralma ve tutulma hali bu.
Seçimler öncesi açıkça kendini belli eden yükselişine rağmen AfD’nin zaferi, sanki beklenmeyen bir gelişmeymişçesine, "Almanya’da bu nasıl olabildi?” kabilinden şaşkınlık ifade eden sorular eşliğinde tartışılıyor.
Bu çalışma tarihi çok eskiye dayanan, köklü Almanya-Türkiye ilişkilerini tüm boyutlarıyla analiz etmektedir.
Çalışmada Almanya Federal Cumhuriyeti’nde 24 Eylül 2017 tarihinde gerçekleştirilecek olan Federal Meclis seçimleri kapsamlı bir şekilde analiz edilecektir.
Yakın bir geleceği bırakalım, uzun vadede bile kıta Avrupası’nda dindar bir Müslümanın ulusal parlamentolarda kendine yer bulması neredeyse imkânsız gözükmektedir.
Göçmenler üzerinden normatif bir düzlemde yürütülen güvenlik odaklı seçim vaatleri, aşırı sağın elini kuvvetlendirmekte ve Alman kamuoyunu aşırı sağcı söylemlere karşı duyarsızlaştırmaktadır.
Türkleri, Müslümanları ve hatta diğer göçmenleri de kapsayan bir partinin inşa edilmesi Almanya'daki Türklerin hak arama mücadelesi için kaçınılmaz hale gelmiştir.
Almanya'nın bir tür "çevreleme" taktiğine dönüşen yeni "Türkiye politikası" AB içinden önemli tepkiler almaya devam ediyor.
Almanya’yla İlişkiler Seçim Sonrasında Düzelir mi?
Geçtiğimiz bir yıl içerisinde defalarca Ankara'ya gelen Merkel Türkiye'nin üyelik müzakerelerini durdurmaktan, diplomatik ilişkileri yavaşlatmaktan bahsediyor.
Alman meclisine girecek bütün partilerin hepsi Alman hükûmetinin Türkiye’ye yönelik müdahaleci politikalarına destek veriyor, Türkiye’nin AB üyelik sürecinin sonlandırılmasını istiyor.