Sosyal Medya Hukuku

Sosyal medyanın algılanış ve algılatılış biçiminde bir sorun var. Bu mecradaki özgürlüklerin sınırsız olması gerektiği gibi bir ima sürekli yapılıyor. Halbuki ister sosyal medyada olsun ister sokakta kimsenin kimseye küfür etme gibi bir hakkı olamaz. Örgütlenerek insanlara yönelik itibar suikastları yapılamaz. Tehdit edilemez. Ülkenin ulusal güvenliğini ilgilendiren meselelerde ülkeye operasyon yapılamaz.

Devamı
Sosyal Medya Hukuku
Perspektif Koronavirüs Krizi Bağlamında Çin in Almanya daki Algı Faaliyetleri

Perspektif: Koronavirüs Krizi Bağlamında Çin’in Almanya’daki Algı Faaliyetleri

Çin, koronavirüs salgını kapsamında Avrupa ve Almanya’da ne tür girişimlerde bulunmuştur? Çin’in Alman ve Avrupa kamuoyunu etkileme girişimleri nelerdir? Koronavirüsün çıkış sebebi tartışmalarına Almanya’nın yaklaşımı nasıl olmuştur?

Devamı

Türkiye gibi küresel iletişim akışı ile entegre ülkelerin bir taraftan ilgili şirketlerin çifte standardıyla uğraşırken diğer taraftan küresel enformasyon akışı ile bağlantılı kalma durumları devam edecektir.

Bu analizde koronavirüs (Covid-19) salgını sürecindeki medya paylaşımları ve haberler incelenmektedir. Özellikle Mart ve Nisan aylarını kapsayan zorlu sürecin Türkiye’de kendilerini 'muhalif' olarak kodlayan sol ve seküler referanslı medya organlarının söylemlerinde nasıl karşılık bulduğu araştırılmaktadır.

Muhalefetin 'sosyal medyama dokunma' veya 'özgürlükler kısıtlanıyor' tavrı sorunu çözmediği gibi tüm dünyanın gündemindeki bir meseleyi de ötelemek demek. Evet, tam da "bizim ailemizin başına gelenler 83 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının başına gelebilir" bilinciyle sosyal medya mecralarıyla ilgili yasal düzenleme yapılmalı. Bu platformlarının Türkiye'de ofis açma zorunluluğu getirilerek vergi vermeleri sağlanmalı. Sahte hesapların önüne geçilmeli. Bu şirketler, suç içeren paylaşımlar hakkında Türk yargısına hızlıca bilgi vermeli. Bunlara uymayan şirketler de tıpkı Fransa, Almaya ve İtalya'da olduğu gibi cezalandırılmalı. Regülasyon bu mecraları kapatma anlamına gelmiyor.

Twitter hala Türkiye ile işbirliği yapmıyor. ABD, Fransa, Çin, İngiltere, Almanya ve diğer bazı devletler bu Twitter'dan hesap sorabiliyor ama iş bize gelince nedense özgürlük meselesi haline dönüşüyor.

Yasa Gecikince Kötülük ve Saldırganlık Giderek Normalleşiyor

Türkiye’de sosyal medya ile ilgili düzenleme yapılmadığı müddetçe, sırayla her gün birileri nefret söylemi ve düşmanlıkla saldırıya uğrayacak. Düzenlemenin gecikmesi, sosyal medya alışkanlıklarında kötülüğün ve saldırganlığın normalleşmesini yaygınlaştırıyor.

Devamı
Yasa Gecikince Kötülük ve Saldırganlık Giderek Normalleşiyor
Algı ve Gerçeklik Arasında Türkiye

Algı ve Gerçeklik Arasında Türkiye

Türkiye'ye dair hem yurt dışında hem de yurt içinde algı uzun süredir Türkiye'nin "hakikati"nin önüne geçmiş durumda. Siyasetin ağırlığını her yerde hissettirdiği bir çağda "Siyasi güç karşısında hakikatin şansı pek azdır" diyen Arendt'i doğrulayan zamanlardan geçiyoruz.

Devamı

Hedef seçilen bir kişi ve onun ailesi organize kötülüğün hedefi hâline getiriliyor. Bir ülkenin Cumhurbaşkanına ve başka bir partinin liderine çevresi üzerinden nasıl zarar verilir diye planlamalar yapılıyor.

SETA Toplum ve Medya Araştırmaları Direktörü İsmail Çağlar, sosyal medya platformları aracılığıyla yapılan provokasyonlar üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Tüm dünyada olduğu gibi sosyal medyada bilgi kirliliği, yalanın sıradanlaşması, iftira konusu Türkiye'nin de gündeminde. Bunu son olarak Ankara'da Barış Çakan cinayetinde gördük. CHP, HDP ve FETÖ'cü hesaplar bunun bir Kürtçe şarkı cinayeti olduğunu iddia etmişti. Bununla ilgili sosyal medyada bir yalan haber bombardımanı başladı. Oysa gerçek çok farklıydı. Barış Çakan "ezan okunuyor müziğin sesini kısın" demişti. Çalınan şarkı Kürtçe değildi. Ayrıca uyarılan kişi değil uyaran Barış Çakan öldürülmüştü. Ancak hiçbiri paylaştıkları bu yalan haberi sosyal medyadan silmedi. Hala bu yalan haber sosyal medyada yaygınlaşıtırılmaya devam ediliyor...

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 47. sayısı çıktı.

Twitter, Facebook ve Instagram başta olmak üzere dijitalleşmenin hayatımıza yerleştirdiği yeni iletişim ortamları enformasyon ve dezenformasyon ikileminde kalmış durumda. Giderek güven verici normalden uzaklaşılıyor. İnandırıcılık oranı düşüyor. Doğal olarak böyle bir tablo içinde devlet aygıtı, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ve bireylerin temel gündem maddelerinden biri sosyal medya nasıl kullanılmalı sorusu bağlamında şekilleniyor.

Geçtiğimiz hafta Türkiye'nin sosyal medya gündeminde iki konu vardı: Türkiye'de koronavirüs salgınına yönelik hasta taşan yoğun bakımlar; 600 bine varan ölümler "öngören" "analiz haber" ve Türkiye'nin İngiltere'ye sattığı sağlık malzemelerinin kullanışsız olduğuna yönelik ama sonradan bu ülkenin Ankara Büyükelçisi'nin yalanladığı "haber."

Uzun süredir algı operasyonlarına maruz kaldığımız için toplum olarak ciddi bir gerçeklik sorunu yaşıyoruz. Bir yönüyle komplo teorileriyle boğuşuyoruz diğer yönüyle gerçeğin siyasi kutuplaşmaya kurban edildiğini görüyoruz. Tüm dünyada gerçekliğin eğilip büküldüğü ve manipülatif biçimde üretilmeye çalışıldığı bir dönemde ortak bir zemin yaratmak kolay değil.

İngiltere dünya genelinde en çok vaka sayısının görüldüğü ilk on ülke arasında altıncı sırada ve en çok ölümün yaşandığı ilk on ülke arasında beşinci sırada yer alıyor.

Mütekabiliyet kelimesinin anlamı Türk Dil Kurumu sözlüğünde "karşılıklılık" şeklinde belirtilmiş. Bu karşılıklı olma durumu ülkelerarası ilişkilere uyarlandığında iki farklı ülkenin bir hususta eşit şartlara göre süreç yönetimini sürdürmesi olarak yorumlanabilir. Mesela 1923 Lozan Anlaşmasına göre azınlık hakları gibi bazı konularda Türkiye mütekabiliyet yaklaşımını muhataplarına uygulatmıştı.

Türkiye bu küresel platformlara, güvenlik tehdidi oluşturan içeriklerin silinmesi için başvurduğunda “ifade özgürlüğü” diyerek buna yanaşmadılar. Terör örgütü üyelerinin hesaplarını dondurmadılar. Şimdi, tehdit kendilerine de zarar verecek boyuta gelince “bilgi kirliliğinin önüne geçilmesi için ortak küresel mücadelenin gerekliliği”nden bahsediyorlar.

Koronavirüs sürecinde sosyal medya odaklı ne tür manipülasyonlar yapılmaktadır? Dünyada virüsün medyatikleşmesi ve ülkelerin tutumu nasıldır? Koronavirüsle mücadelede sosyal medya şirketleri ne tür önlemler alıyor? İnfodemi ile mücadelede neler yapılmalı?

Bugün için her ülke kendi derdine düşmüş durumda. Küresel bir liderlik yok. Uluslararası kurumlar kendi geleceklerinin ne olacağı ile meşguller. AB şimdiden çatırdıyor. Birlik ülkeleri arasında beklenen dayanışmanın gösterilememesi, Güney Avrupa ülkelerini çileden çıkardı. Şimdi İspanyol ve İtalyanlar, İngilizlerin AB’yi terk etmekle iyi bir iş başardığını düşünüyorlar.

Belçika’nın genel Koronavirüs bilançosu nedir? Türk toplumu Koronavirüs krizinde nasıl günah keçisi haline getirilmiştir? Türk toplumunun hedef gösterilmesine ne tür tepkiler verildi? Sağ popülizm bu durumdan nasıl faydalanmaya çalıştı? Belçika’daki Türk toplumu Koronavirüs krizine karşı nasıl bir tutum sergiledi?