Bu Asyalılara Dikkat

Son dönemde tempoda bir miktar yavaşlama kaydetmekle birlikte, Malezya %4,2'lik 2016 büyümesiyle kendi sınıfının makbulleri arasında yer alıyor. Büyümenin kaynağı ise, iç talep ve hassaten özel tüketim.

Devamı
Bu Asyalılara Dikkat
Pasifik te Matem

Pasifik’te Matem

Trump TPP'yi elinin tersiyle itti. TPP de böylelikle ölmüş oldu zira anlaşmanın devreye girebilmesi için içlerinde ABD ve Japonya'nın da bulunduğu en az 6 ülkenin onayı gerekiyordu.

Devamı

Bir kez daha altı çizilmesi gereken husus, yeni dönemin kazananlarının istikrarlı ve kararlı politika ortaya koyabilen, güçlü liderliklerle yönetilen ülkeler olacağıdır.

Hayatının bundan sonraki aşaması için Nasuh Bey'e kabul buyurursa bir tavsiyem olacak. Siyaset kötü, kerih bir iş değildir.

Kümedeki önemli bir eleman olan ve ülkenin para politikasını yöneten kurumun çaba gösteriyor olabildiği sinyaline ihtiyacımız var. Öte yandan kur meselesinde TCMB, ancak aktörlerden biri olarak konumlanabilir.

Eğer başkanlığı Erdoğan üzerinden tartışacaksak, söylenebilecek tek şey şu: Başkanlık sistemi olsa olsa Erdoğan’ın üzerindeki hukuki denetimi arttırır.

İslam Dünyasında “İş” Birliği Derken…

İİT ekonomileri ürün çeşitliliğinde sınıfta kalıyor. Eskiye göre bir ilerleme olabilir, kabul, ancak geldiğimiz noktada hala toplam ihracatın çok önemli bir bölümü mineral ürünler üzerine kurulu.

Devamı
İslam Dünyasında İş Birliği Derken
Erdoğan'ın Çağrısı ve İİT'nin Geleceği

Erdoğan'ın Çağrısı ve İİT'nin Geleceği

Dönem başkanlığını devralan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Zirve açılış konuşması İİT'ye yönelik beklentilerin tercümanı oldu. Hem de İİT'nin "gerçek bir birlik" olması için neler yapılması gerektiğine dair önerilerle dopdolu olarak.

Devamı

Türkiye, son 20 yılda laikliği temel bir mesele olmaktan çıkarmış ve birlikte yaşamı güçlendirecek değerleri üretmeyi başarmıştır. Laiklik artık siyaseti dizayn etmeye dönük bir araç değildir.

İİT ekonomileri ürün çeşitliliğinde sınıfta kalıyor. Eskiye göre bir ilerleme olabilir, kabul, ancak geldiğimiz noktada hala toplam ihracatın çok önemli bir bölümü mineral ürünler üzerine kurulu.

Dönem başkanlığını devralan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Zirve açılış konuşması İİT'ye yönelik beklentilerin tercümanı oldu. Hem de İİT'nin "gerçek bir birlik" olması için neler yapılması gerektiğine dair önerilerle dopdolu olarak.

Ekonomimizin parlak hedefleri doğrultusunda ilerleyebilmesi için, yetenek havuzumuza çok daha fazla özen göstermemiz ve bu anlamda uzun vadeli ve etkin tedavilere kapı açmamız şart.

Ankara, DAİŞ ile mücadelede yeni ve önemli adımlar atsa da hatta Başbakan Davutoğlu "DAİŞ'i topyekûn biz bitirebiliriz" tonunda bir söyleme geçmiş olsa da uluslararası medyada "DAİŞ'e destek" suçlaması hız kesmiyor.

Ülke ekonomisinin en can alıcı sorusu bu: “Türkiye yüksek gelir grubuna girebilir mi?”

Rusya'nın zengin enerji kaynaklarına sahip olması ve bu potansiyeli siyasi ilişkilerinde bir koz olarak kullanması yeni bir durum değil.

SETA Ankara, Türkiye-Malezya ilişkilerinin 50. Yıldönümünde, Malezya Başbakanı Necip Rezak ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu misafir etti.

Mahalle sözcüğü, belki de gerçek mahallelerin kaybolmaya yüz tutması nedeniyle, gittikçe zenginleşen çağrışımlar kazanmaya başlıyor sanki. Sözcüğün tekabül ettiği gerçekliğin silikleşmesi, mahallenin de sözcükle somut uyumunun belirsizleşmesi, onu zihinsel akrobasilere, spekülatif soyutlamalara alet olacak bir kıvama ve esnekliğe zorluyor. Son yıllarda “hakiki mahalle öldü madem; o zaman biz de bu güzel sözcüğü yaşatalım” gibi bir tavır epeyce yaygınlaşmıştı. Zaten mahallenin namusunu kollayan delikanlılar da, artık sadece mahalleliye güç yetirebilir hale düştüklerinden mahallenin belası olmuşlardı. Mesela Saddam Hüseyin Amerikalılar tarafından yakalandığında, “Mahallenin elikanlısı yakayı ele verdi” demiştik.  

Yeni anayasa tartışmasının temelinde Türk siyasî sisteminin eski bir sorunu yatıyor: Özgürlük. Büyük ve şanlı bir istiklal harbinden sonra Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran kadrolar için özgürlük, öncelikler listesinin alt sıralarında yer alıyordu.   

İslam dünyası tarihinin önemli dönüm noktalarından birini yaşıyor. Küresel sisteme entegre olmakla kendisi kalmak arasındaki gerilim, çağdaş Müslüman toplumların siyasi ve kültürel tercihleri üzerinde doğrudan bir etkiye sahip. Türkiye, Mısır ve İran gibi ülkelerin modernleşme serüvenleri, aynı zamanda derin çelişkilerin tarihi. Modernleşme adına büyük bedeller ödemeyi göze alan Müslüman toplumlar ne modernleşebildiler ne de kendilerine has bir zaman-mekan telakkisi geliştirebildiler. Öte yandan modernleşmenin nimetlerinden bugüne kadar siyasi elitler ve onlara yakın duranlar faydalandı. İslam toplumları modernleşmeyi merkeze karşı çevreyi zayıflatan bir süreç olarak tecrübe etti ve bu fiili durum bugün de devam ediyor. Çevrenin siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarda yaşadığı marjinalleşme, İslam dünyasında farklı gerginlik alanlarının doğmasına neden oluyor. İslam coğrafyasının yer yer askerî, çoğu zamansa siyasi, ekonomik ve kültürel işgal altında olması, bu gerilim noktalarına yeni bir boyut katıyor. Avrupa’nın 19. yüzyıldaki modernleşme tarihinin sömürgecilikle atbaşı gittiğini İslam dünyası unutmuş değil. 19. yüzyılın ikinci yarısında Mağrib’den Endonezya’ya kadar İslam coğrafyasının yaklaşık yüzde 80’inin fiili işgal altında olduğu gerçeği, kolektif hafızada yaşamaya ediyor

Geçen iki yazıda İslam dünyasındaki temel gerginlik alanlarına temas etmiş ve zaman ve mekan telakkilerinden merkez-çevre ilişkisine kadar bir dizi sorunun bu gerginlikten kaynaklandığını söylemiştik. İslam dünyası bu sorunlara çözüm bulabilmek için yoğun bir fikri çabanın içerisinde bulunuyor. İKÖ’nün 9-11 Eylül tarihleri arasında düzenlediği Mekke toplantısı bu sorunların ele alındığı önemli platformlardan biriydi. Malezya’dan Pakistan’a, Türkiye’den Senegal ve Bosna’ya İslam dünyasının pek çok ülkesinden gelen alım ve aydınlar, siyaset, ekonomi ve kültür-düşünce başlıkları altında pek çok sorunu ele aldılar. Paralel olarak yapılan panellerde sorunlar özgür bir ortamda ve eleştirel bir dille tartışıldı. İKÖ Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun başkanlığını yaptığı konferans, hem geliştirdiği yeni vizyon hem de sunduğu çözümler açısından benim beklentilerimin üzerinde bir başarı elde etti. Toplantıya Ahmet Davutoğlu, Ali Bardakoğlu, Lahdar Brahimi, Kemal Hasan, Hurşit Ahmed, Osman Bugaje, Enes Karıc, Ali Cuma gibi İslam dünyasının önde gelen alim ve aydınları katıldı.

Asıl sorun, alınan kararların nasıl ve nereye kadar uygulanacağı. İKT üyesi ülkelerin zirvede alınan kararları uygulamasının önünde pek çok sorun bulunuyor. İslam ülkeleri küresel gelişmelerin merkezinde oldukları halde bu süreçte belirleyici bir rol oynamaktan uzaklar. Oysa bölgesel işbirliği programları, küreselleşmenin bölge üzerindeki menfi etkilerinin kontrol altına alınmasına önemli bir katkıda bulunabilir...     İslam Konferansı Teşkilatı’nın Üçüncü Olağanüstü Zirvesi, 7-8 Aralık tarihleri arasında Mekke’de yapıldı. Geçtiğimiz yıl hac sırasında Suudi Arabistan Kralı Abdullah ibn Abdulaziz’in daveti üzerine toplanan zirvede, İslam dünyası için yeni bir vizyon çağrısı yapıldı. Devlet ve hükümet başkanlarının katıldığı zirvede, İslam dünyasının öncelikli sorunlarını ele alan Mekke Bildirgesi kabul edildi. Bunun için İKT’nin yeni bir yapıya kavuşturulmasını öngören 10 Yıllık Eylem Planı da onaylandı. Zirveye ev sahipliği yapan Suudi Arabistan Kralı Abdullah, açılış konuşmasında İslam dünyasının birlik ve dayanışmaya ihtiyaç duyduğunu ve tekfir ve terörizm gibi aşırı akımlara karşı mücadele edilmesi gerektiğini söyledi. Bunlar, aynı zamanda zirvenin ana gündem maddelerini oluşturuyor. Zirvede Türkiye’yi Meclis Başkanı Bülent Arınç ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül temsil etti.