Dün AK Parti Genel Merkezi'nde 1 saat 35 dakika süren Cumhurbaşkanı Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Özel görüşmesi ile yeni bir siyasi süreç başladı.
Devamı
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın heyetiyle dün Bağdat ve Erbil'deydik. Erdoğan, Bağdat'ta Cumhurbaşkanı Reşid ve Başbakan Es Sudani'yle, Erbil'de de IKBY Başkanı Neçirvan Barzani ve IKBY Başbakanı Mesrur Barzani ile görüştü. Cumhurbaşkanımızın 12 yıl sonra gerçekleştirdiği bu ziyaret Türkiye ve Irak arasında yeni bir dönemin kapılarını açtı.
Devamı
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Irak ziyareti, Türkiye’nin bölgede aktif ve etkili bir diplomasi yürüttüğünün ve stratejik etkileşimini artırma niyetinin açık bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 14 Şubat'ta Kahire'yi ziyaret etmesiyle Türkiye Mısır arasında yeni bir sayfa açılırken, geriye dönüp baktığımızda Mısır'da yaşanan askeri darbe ile ilişkiler kopma notasında gelmiş her iki ülke birçok mesele de karşı karşıya gelmiş adeta bir kaybet-kaybet sarmalının içine düşmüşlerdi. Ancak gerek ülkelerin kendi özel durumları gerekse bölgesel meydan okumalar ve tehditler, bir noktada tarafların yeniden işbirliği yapmasını beraberinde getiren yeni bir süreci başlattı.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 86. sayısı raflarda yerini aldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın heyetiyle dün Budapeşte'deydik. Bu ziyaret Erdoğan'ın 2023'te Macaristan'a ikinci ziyareti. Önceki ziyaret 20 Ağustos'ta Macaristan'ın kuruluş günü kutlamalarına katılım için yapılmıştı. Yine, Macar Cumhurbaşkanı Novak ve Başbakan Orban da bu yıl Türkiye'yi ziyaret etmişlerdi. Dünkü ziyaret 18 Aralık 1923'te Türkiye ile Macaristan arasında imzalanan Dostluk Anlaşması'nın yüzüncü yılına denk geldi. Ziyarette Erdoğan'ın Novak ve Orban ile ikili görüşmelerinin yanı sıra 8 bakanın katılımı ile 6. Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konsey toplantısı gerçekleştirildi. 2024 Türk-Macar Kültür Yılı'nın açılışı yapıldı. Macar tarafı at, Türk tarafı Togg hediyesi sundu. 2013'teki ilk YSDK Toplantısı'ndan itibaren Ankara ile Budapeşte arasında birçok konuda güçlü bir işbirliği perspektifi öne çıktı. İkili ilişkiler "geliştirilmiş stratejik ortaklık" aşamasına vardı.
Son zamanlarda Türkiye ve Yunanistan arasındaki yumuşamanın ve tekrar kurulmuş olan üst düzey diyalog sürecinin iki ülke arasındaki sorunların çözümüne dair bir ilerlemeye yol açıp açmayacağı en çok sorulan soruydu.
Devamı
Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi'nin 5. toplantısı için Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın heyetiyle dün Atina'daydık. Pozitif gündemi ilerletme amacıyla Atina'ya giden Erdoğan'ın Yunanistan Cumhurbaşkanı Sakelaropulu ve Başbakanı Miçotakis ile görüşmeleri olumlu bir atmosferde gerçekleşti. Ziyarete verilen önem, konsey toplantısına Türk tarafından 8, Yunan tarafından 11 bakanın katılmasından anlaşılabiliyordu. Aslında bu ziyaret öncesinde iki taraftan da jestler gelmişti.
Devamı
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 85. sayısı raflarda yerini aldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Berlin ziyaretinde yaptığı İsrail ve Batı eleştirileri hala medyanın gündeminde.
Alman Şansölyesi'nin, 5 bini çocuk olmak üzere 13 bin Filistinliyi öldüren, 10 binlercesini yaralayan, milyondan fazlasını yerinden eden; hastaneleri vuran, elektriğini kesen, gıda ve su girişine engel olarak insanları açlığa mahkum eden İsrail’i savunan sözleri yadırganmadı. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Holokost geçmişiniz sizi bugün İsrail’in suçlarına ortak etmesin." anlamındaki sözleri tuhaf karşılandı. Halbuki dünyanın her yerinde sokaklara çıkıp İsrail’in katliamlarını protesto eden, ateşkes talep eden ve çocuklar başta olmak üzere sivillerin öldürülmesine isyan eden milyonlarca insanın oluşturduğu dünya kamuoyu neyin yanlış neyin doğru olduğunu söylüyor.
Bu ziyaretin planlanmasındaki olumlu zeminde Erdoğan'ın "AB ile yeni sayfa açma" çağrısı ve tekrar genişleme dönemine giren AB'nin Türkiye ile ilişkilerin geleceğine ilişkin "ileriye dönük ve stratejik" rapor hazırlama sürecini başlatması vardı...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Berlin ziyaretinin sebebi ve anlamı nedir? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyareti öncesinde Alman kamuoyunun tutumu nasıl? Türk-Alman ilişkilerini yakın gelecekte neler bekliyor?
Biden yönetimi İsrail konusunda iyice köşeye sıkışmış durumda. Gazze’de 4 bini çocuk olmak üzere 10 binden fazla sivil hayatını kaybetti ve İsrail’in sivil ayırt etmeyen saldırıları devam ediyor. Bu durumun İsrail’in istediği üzere terörle mücadele olarak savunulacak bir tarafı kalmadığı için Biden yönetimi sivillerin korunmasına daha fazla vurgu yapmaya başladı. Ancak retorik değişikliğinin işe yaramayacağı belli zira Biden Netanyahu’yla samimi poz vermekle kalmamış, yönetim yetkilileri İsrail’e herhangi bir kırmızı çizgi çekmeyeceklerini söylemişlerdi. Netanyahu da son iki haftadır Washington’dan gelen sivillerin korunmasına özen gösterilmesi yönündeki uyarıları dinlemeyeceğini gösterdi. Biden hem ulusal hem de uluslararası tepkiler karşısında çaresizlik görüntüsünden kurtulmak için adeta Netanyahu’nun merhametine kalmış durumda. 7 Ekim saldırısının hemen sonrasında ciddi bir Amerikan başkanı tavrı koymak yerine İsrail yanlısı lobinin etkisiyle hareket eden bir senatör refleksi veren Biden, Netanyahu’yu sıkı kucaklayarak kontrol edebileceği hesabında yanılmış görünüyor.
Vatan muharebesinden sonra elde edilen zaferle Azerbaycan, işgal altındaki topraklarını kurtarmasıyla elde ettiği başarıyı bölgesel istikrara dönüştürmek konusunda açık bir şekilde niyetini ortaya koymuştur. Bölgede istikrarın sağlanması amacıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in önerisi ile oluşturulan, üç bölge ülkesi (Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan) ve üç komşu ülkeyi (Türkiye, Rusya ve İran) içeren platformun hayata geçmesi durumunda bölgenin birçok sorunu Batının ya da bölge dışı ülkelerin müdahalesine gerek kalmadan çözüme kavuşabilecektir. İlki Aralık 2021 tarihinde Moskova'da gerçekleşen platform toplantısının ikincisi Türkiye'nin girişimiyle Rusya, Azerbaycan, Ermenistan, İran ve Türkiye dışişleri bakanlarının katılımıyla 23 Ekim'de Tahran'da gerçekleşti. Bu platformun hayata geçmesi halinde bölgesel sorunların bölge ülkelerinin katılımıyla çözülmesine katkı sağlayacağı için bölge barış ve istikrarına hizmet edecektir.
Türkiye'nin reaksiyoner bir dış ve güvenlik politikasından aktif ve aksiyon alan bir dış ve güvenlik politikasına geçmesi tecrübelerle ve tedrici bir şekilde gerçekleşti.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 84. sayısı raflarda yerini aldı.
İç siyasetin gündemini hareketlendirecek iki önemli haber dün medyada yer aldı. İlki, AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nın önümüzdeki cumartesi günü Büyük Filistin Mitingi düzenleyeceği, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhur İttifakı liderlerinin de mitinge katılacağı SABAH Gazetesi'nde yer aldı. İkincisi de İletişim Başkanlığı'nın İsveç'in NATO'ya Katılım Protokolü'nün Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından imzalanarak TBMM'ye sevk edildiğini açıklamasıydı. Bu iki haber Türkiye'nin uluslararası sistemdeki yeri, ne yapmak istediği, Batı ile ilişkileri ve İsrail-Filistin çatışmasına dair nasıl bir politika izlediği üzerine yaygın bir tartışmanın bizi beklediğini gösteriyor. Erdoğan'ın çarşamba günkü grup toplantısında Gazze ve İsveç konularında vereceği mesajların gündemi belirleyeceği anlaşılıyor.
İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısının 15. günü geride kalırken, bu çatışmayla bağlantılı insani kriz de derinleşmeye devam ediyor. ABD'nin ve Batılı ülkelerin önemli bir kısmının İsrail'in saldırgan askeri kampanyasına verdiği sarsılmaz destek, İsrail'in eylemlerinin kontrolsüz kalmasına izin veren istisnai bir durum yaratıyor. ABD'nin de kararlı desteğiyle toplu cezalandırmanın bir savaş stratejisi olarak İsrail tarafından benimsenmesi, bölgeyi istikrarsızlaştırma ve küresel güvenliği daha önce görülmemiş bir ölçekte tehlikeye atma tehdidinde bulunmaktadır.
Türk dış politikasının bölgesel ve küresel dengelere göre pragmatik adımlar atarak kendine alan açma çabasının yeterince anlaşıldığı söylenemez. Batı ittifakından ‘koptu kopacak’ şeklinde yapılan analizler, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını rasyonel biçimde tespit edip ona göre hareket edemeyeceği yanılgısına dayanıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Transatlantik İttifakı ötesinde geliştirdiği her ilişki ya Batı’ya alternatif ya da Batı’dan uzaklaşma olarak sunulunca, Türkiye’nin dış politikasıyla ilgili temelsiz önyargılar oluşuyor. Türkiye analizleri Batı’yla Doğu arasında sıkışmış ve sürekli gelgit yaşayan bir ülke algısının farklı varyasyonları haline gelince, Türk dış politikasına ilişkin sorunlu perspektifler yaygınlık kazanıyor. Türkiye’nin meşru ulusal çıkarları ve öncelikleri olduğu varsayımından hareket edilmedikçe bu analizlerin derinlikli bir izah sunma imkanları da ortadan kalkıyor.