Türkiye, Doğu Akdeniz'deki 'milli enerji' politikası ve diğer bölgesel adımları kapsamında dün Libya'ya çok önemli bir ziyarette bulundu. 'Libya Çıkarması'nda meşru hükümete destek bir kez daha yinelendi. Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki yeni hamleleri, Enerji Savaşları ve Mısır ile normalleşme adımları konusunda SETA Enerji Araştırmaları Direktörü Sakarya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal İnat sabah.com.tr'nin sorularını yanıtladı. Kemal İnat, Yunanistan ve Fransa'nın Doğu Akdeniz'de istediğini alamadığını belirtti. İnat, ABD ve Rusya ile ilgili de dikkat çekici açıklamalarda bulundu.
Devamı
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 57. sayısı çıktı.
Devamı
SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Muhittin Ataman, Türkiye-Mısır ilişkilerinde normalleşme sürecini değerlendirdi.
Libya’nın toparlanması ile Türkiye-Libya ilişkilerinin derinleşmesi birbirini besleyen iki süreç olarak ilerledi. Gerek uluslararası gerekse Libya içindeki üçüncü tarafların provokasyonlarına rağmen, Libya toparlandıkça ilişkiler ivme kazandı.
Ziyarette hangi konular öne çıkmıştır? Milli Birlik Hükümetinin Türkiye yaklaşımı nasıl değerlendirilebilir? Ziyaretin ikili ilişkiler ve ötesinde ne tür etkileri olacaktır?
AB liderlerinin Trablus'a üşüşmelerine karşılık Libya hükümeti Ankara'ya verdiği özel önemi gösterircesine geniş bir heyetle geldi.
Uzmanlar, Dibeybe'nin Türkiye ziyaretinin, Türkiye ile Libya arasında 2019'da imzalanan deniz yetki alanları anlaşmasının meşruiyetini yenilediğini ve ikili ilişkilere gerek siyasi gerek ekonomik açıdan yeni bir ivme kazandırdığını kaydetti.
Devamı
AB çevreleri AB Konseyi Başkanı Michel ve AB Komisyon Başkanı Leyen'in Ankara seyahatini 'koltuk krizi' iddiasıyla gölgelemeye çalışıyor.
Devamı
Yeni yönetimin görevi devralmasıyla neredeyse bütün Avrupa dışişleri bakanları Trablus'u ziyaret etti ve kapalı olan birçok büyükelçilik açıldı. Avrupa dışişleri bakanları "Libya'dan yabancı askerlerin çekilmesi gerektiği" yönünde açıklamalar yaptı fakat bu açıklamanın altını dolduramadılar.
Mısır'da 3 Temmuz 2013’te Mursi iktidarına karşı gerçekleşen askeri darbeye Türkiye’nin gösterdiği tepki ikili ilişkilerin hızlıca gerilemesine yol açmıştı.
Bölgemizde herkes için yeni bir stratejik değerlendirme zamanı.
Dubeybe zor iş başardı. Uluslararası güçler belirli bir düzeyde mutabakata varmasaydı Libyalı aktörlerin anlaşması, Siyasi Diyalog Forumu'nun yol haritasını belirlemesi ve ardından hükümetin kurulması da kuvvetle muhtemel mümkün olmazdı. Yine de Dubeybe'nin hükümet için uygun isimleri seçmesi ve çatışan tarafların da süreci kabullenmelerini sağlaması da dikkate değer.
Türkiye'nin bölgede sorun yaşadığı ülkelerle ilişkilerinin iyileşmesi tabii ki sevindirici bir gelişme.
Birçok ülkenin dış politikası yeniden şekillenmeye başladı. Yeni dizilişler karşımıza çıkıyor.
Türkiye-Mısır ilişkilerinin tarihsel arka planı nasıl bir seyir izlemiştir? Türkiye-Mısır ilişkileri neden gerilmiştir? İki ülke arasında temel anlaşmazlık noktaları nelerdir? Türkiye-Mısır ilişkilerinin yumuşamasına etki eden faktörler nelerdir? İkili ilişkilerdeki yumuşama Doğu Akdeniz’e ve bundan sonraki sürece nasıl yansır?
Ortadoğu, müthiş bir hareketlilik içinde. Bir dizi olay ve tartışma iç içe geçiyor. Küresel ve bölgesel güçlerin rekabet, kapışma ve işbirliği alanlarını gözden geçirdiğine dair işaretler ardı ardına geliyor. Aktörler Ortadoğu'da yeniden konumlanıyor.
Doğu Akdeniz'deki enerji kaynaklarından faydalanmak isteyen herkes öyle ya da böyle Türkiye'nin rızasını almak zorunda olduğunu anlamaya başladı. Mısır'daki yönetim ile Ankara arasındaki gerginliğe rağmen Mısır, Türkiye'nin formülünü benimsemek durumunda kaldı.
Türkiye-Fransa ilişkilerinin daha önce hiç olmadığı kadar gerilmesinin temel sebebi, Türkiye’nin kendisine çizdiği yeni dış politika vizyonuyla ilgili.
Orta Doğu, Kafkasya, Balkanlar, Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika gerek bölgesel gerekse küresel aktörler arasında yoğun güç mücadelesinin yaşandığı bölgeler.
Aslında bütün Avrupalı siyasetçiler Rusya’nın gerek Kırım ve Ukrayna gerekse Navalny ve içerideki muhalefete yönelik politikalarının asıl sorumlusunun bizzat Devlet Başkanı Putin olduğunu biliyor. Ama doğrudan Putin’e yönelik yaptırım kararı almaktan imtina ediyorlar. Aksine Putin ile ilişkilerini korumak için ellerinden geleni yapıyorlar. Zira başta Almanya olmak üzere birçok AB ülkesinin Rusya ile yakın ekonomik ilişkileri var ve bu ilişkileri riske atmak istemiyorlar.