Dış Politikanın Bir Aracı Olarak “Terör”

Uluslararası ilişkilerin tarihi ve gerçekleri bize gösteriyor ki, devletler birbirlerine karşı terörist örgütleri de dış politika aracı olarak kullanabiliyorlar.

Devamı
Dış Politikanın Bir Aracı Olarak Terör
Yeni Kavimler Göçü ve Mülteci Sorunu

Yeni “Kavimler Göçü” ve Mülteci Sorunu

Avrupa ülkeleri mülteci akınını kesmek için her geçen gün yeni tedbirler alıp sınırlarındaki duvarları ve dikenli telleri yükseltmesine rağmen “Kavimler Göçü”ne engel olamıyor.

Devamı

“Erdoğan gibi dönüşüm ve ilerlemeyi temsil eden bir lider statükocu güçleri huzursuz ediyor.”

Gerçekleşmesi çok zor olan köklü bir reform yapılana kadar bütün devletlerin, BM ve onun temsil ettiği uluslararası hukuka değil kendi güçlerine güvenmeleri gerekiyor.

Bu analizde DAİŞ terör örgütünün Libya’da ortaya çıkışı, güç kazanması, mevcut durumu, örgütle yürütülen mücadele ve örgütün Libya için yerel, bölgesel ve uluslararası dengeler bağlamında nereye tekabül ettiği değerlendirilmektedir.

Bush döneminde çok agresif, tek taraflı ve sert bir şekilde girilen Ortadoğu'da Amerika bugün bu maliyeti başkalarının üzerine yıkmaya çalışıyor.

DAİŞ'in Suriye'deki Avantajları ve Dezavantajları

DAİŞ’le mücadelenin metodu da DAİŞ’in hanesine bir avantaj olarak yazılmaktadır. DAİŞ’i var eden sebeplerle yüzleşilmeden DAİŞ’le gerçek manada mücadele edilebileceğini düşünmek naifliktir.

Devamı
DAİŞ'in Suriye'deki Avantajları ve Dezavantajları
65 Hükümet'i Bekleyen Dış Politika Başlıkları

65. Hükümet'i Bekleyen Dış Politika Başlıkları

Müstakbel Başbakan Yıldırım’ın terörle mücadele vurgusu oldukça yerinde; ve terör aynı zamanda bir dış politika başlığımız.

Devamı

Bir yandan geçmişiyle, bir yandan halkıyla, bir yandan kendi bölgesiyle helalleşme çabası içinde bir Türkiye var. Bu ortamda söz konusu imkanları fark etmek, özne olabilmeye cesaret edebilmek gerekiyor.

Yeni başkanın, Obama’dan çok farklı bir Ortadoğu politikası izlemesi kolay olmayacak. Zira Amerikan halkı Ortadoğu’da siyasi sorunların adeta çözülmesi imkânsız hale geldiğine ikna olmuş durumda. Yeni başkanın kamuoyunu yeni bir dış politika aktivizmine ikna etmesi çok zor.

Bölge ülkeleri bağımsız politikalar ürettikçe rahatsız edici bulunuyor ve bir anlamda onlara ayar verilmek isteniyor. S. Arabistan'ın kadın hakları sorunu hatırlanıyor. Türkiye için ise "basın özgürlüğü" sopası sürekli gündemde tutuluyor.

ABD- Suud ilişkilerindeki yapısal ayrışma Obama döneminde yerleşik hal aldı. Bu da Arap isyanlarını yönetemeyen Obama'nın ana ilgisini Ortadoğu'dan çekmesiyle irtibatlı.

Bugün Suriye’deki çözümsüzlüğü üreten sebep neyse, çözümü de o üretecektir. Suriye’deki çözümsüzlüğün kaynağı Amerika’nın kararsızlığı ve müdahaleden kaçınıyor oluşudur.

Dönem başkanlığını devralan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Zirve açılış konuşması İİT'ye yönelik beklentilerin tercümanı oldu. Hem de İİT'nin "gerçek bir birlik" olması için neler yapılması gerektiğine dair önerilerle dopdolu olarak.

Krize değil yeni bir başlangıca ihtiyacı olan Türkiye- ABD ilişkileri yeni ABD başkanına sorun alanı olarak bırakılmak isteniyor.

Avrupalılar çok ciddiymiş gibi görünmelerine rağmen bu terörün ciddiyetinin farkına varabilmiş değiller. Terörü Suriye'ye veya Libya'ya ait bir durum olarak görüyorlar.

Hasan Basri Yalçın, Libya’da yaşananların Batılı devletlerin Suriye’ye müdahil olmalarını engellediğini ve bugün Suriye’de yaşananların da aynı şekilde Libya’da yeni bir çözüm arayışının önünü tıkadığını belirtti.

Obama kendi stratejilerinin sorgulanmasını pek sevmiyor. Suriye’yi perişan eden Obama stratejilerini sorgulayan Erdoğan gibi liderler bu sebepten Obama için ‘hayal kırıklığı’ yaratmış.

Analizde Halife Haftar’ın darbe girişimine giden süreçte MGK içindeki siyasal kutuplaşmalar ele alınacak.

Suudi Arabistan izlediği yanlış politikalar ve aldığı ihmalkar tavırlar neticesinde iç istikrarın bile tehdit altında kaldığı bir noktaya geldi; potansiyel müttefikleriyle de ayrı düşerek müttefiksiz kaldı.

İran bölgede statükonun en büyük aktörü. Bu haliyle Mübarek’in veya Sisi’nin Mısır’ından, Kaddafi’nin Libya’sından, Ali Abdullah Salih’in Yemen’inden veya Bin Ali’nin Tunus’undan hiçbir farkı yok.