Uluslararası ilişkilerin tarihi ve gerçekleri bize gösteriyor ki, devletler birbirlerine karşı terörist örgütleri de dış politika aracı olarak kullanabiliyorlar.
Devamı
Avrupa ülkeleri mülteci akınını kesmek için her geçen gün yeni tedbirler alıp sınırlarındaki duvarları ve dikenli telleri yükseltmesine rağmen “Kavimler Göçü”ne engel olamıyor.
Devamı
“Erdoğan gibi dönüşüm ve ilerlemeyi temsil eden bir lider statükocu güçleri huzursuz ediyor.”
Gerçekleşmesi çok zor olan köklü bir reform yapılana kadar bütün devletlerin, BM ve onun temsil ettiği uluslararası hukuka değil kendi güçlerine güvenmeleri gerekiyor.
Bu analizde DAİŞ terör örgütünün Libya’da ortaya çıkışı, güç kazanması, mevcut durumu, örgütle yürütülen mücadele ve örgütün Libya için yerel, bölgesel ve uluslararası dengeler bağlamında nereye tekabül ettiği değerlendirilmektedir.
Bush döneminde çok agresif, tek taraflı ve sert bir şekilde girilen Ortadoğu'da Amerika bugün bu maliyeti başkalarının üzerine yıkmaya çalışıyor.
DAİŞle mücadelenin metodu da DAİŞin hanesine bir avantaj olarak yazılmaktadır. DAİŞi var eden sebeplerle yüzleşilmeden DAİŞle gerçek manada mücadele edilebileceğini düşünmek naifliktir.
Devamı
Müstakbel Başbakan Yıldırımın terörle mücadele vurgusu oldukça yerinde; ve terör aynı zamanda bir dış politika başlığımız.
Devamı
Bir yandan geçmişiyle, bir yandan halkıyla, bir yandan kendi bölgesiyle helalleşme çabası içinde bir Türkiye var. Bu ortamda söz konusu imkanları fark etmek, özne olabilmeye cesaret edebilmek gerekiyor.
Yeni başkanın, Obamadan çok farklı bir Ortadoğu politikası izlemesi kolay olmayacak. Zira Amerikan halkı Ortadoğuda siyasi sorunların adeta çözülmesi imkânsız hale geldiğine ikna olmuş durumda. Yeni başkanın kamuoyunu yeni bir dış politika aktivizmine ikna etmesi çok zor.
Bölge ülkeleri bağımsız politikalar ürettikçe rahatsız edici bulunuyor ve bir anlamda onlara ayar verilmek isteniyor. S. Arabistan'ın kadın hakları sorunu hatırlanıyor. Türkiye için ise "basın özgürlüğü" sopası sürekli gündemde tutuluyor.
ABD- Suud ilişkilerindeki yapısal ayrışma Obama döneminde yerleşik hal aldı. Bu da Arap isyanlarını yönetemeyen Obama'nın ana ilgisini Ortadoğu'dan çekmesiyle irtibatlı.
Bugün Suriyedeki çözümsüzlüğü üreten sebep neyse, çözümü de o üretecektir. Suriyedeki çözümsüzlüğün kaynağı Amerikanın kararsızlığı ve müdahaleden kaçınıyor oluşudur.
Dönem başkanlığını devralan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Zirve açılış konuşması İİT'ye yönelik beklentilerin tercümanı oldu. Hem de İİT'nin "gerçek bir birlik" olması için neler yapılması gerektiğine dair önerilerle dopdolu olarak.
Krize değil yeni bir başlangıca ihtiyacı olan Türkiye- ABD ilişkileri yeni ABD başkanına sorun alanı olarak bırakılmak isteniyor.
Avrupalılar çok ciddiymiş gibi görünmelerine rağmen bu terörün ciddiyetinin farkına varabilmiş değiller. Terörü Suriye'ye veya Libya'ya ait bir durum olarak görüyorlar.
Hasan Basri Yalçın, Libyada yaşananların Batılı devletlerin Suriyeye müdahil olmalarını engellediğini ve bugün Suriyede yaşananların da aynı şekilde Libyada yeni bir çözüm arayışının önünü tıkadığını belirtti.
Obama kendi stratejilerinin sorgulanmasını pek sevmiyor. Suriyeyi perişan eden Obama stratejilerini sorgulayan Erdoğan gibi liderler bu sebepten Obama için hayal kırıklığı yaratmış.
Analizde Halife Haftarın darbe girişimine giden süreçte MGK içindeki siyasal kutuplaşmalar ele alınacak.
Suudi Arabistan izlediği yanlış politikalar ve aldığı ihmalkar tavırlar neticesinde iç istikrarın bile tehdit altında kaldığı bir noktaya geldi; potansiyel müttefikleriyle de ayrı düşerek müttefiksiz kaldı.
İran bölgede statükonun en büyük aktörü. Bu haliyle Mübarekin veya Sisinin Mısırından, Kaddafinin Libyasından, Ali Abdullah Salihin Yemeninden veya Bin Alinin Tunusundan hiçbir farkı yok.