ABD Tek Taraflılığı ve Türk-Amerikan İlişkileri

Türkiye – ABD ilişkileri, YPG ile ilgili gelişmeler sonucu 13 sene sonra en krizli noktasında. Gelinen noktada, ABD’nin durumu, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu ABD müttefiklerini ciddi bir biçimde düşündürüyor. Çok dramatik bir değişim yaşanmazsa, 2016 da tıpkı 2003 gibi ikili ilişkiler için kayıp bir yıl olabilir.

Devamı
ABD Tek Taraflılığı ve Türk-Amerikan İlişkileri
Küresel Koşullar Faiz İndirimini İşaret Ediyor

Küresel Koşullar Faiz İndirimini İşaret Ediyor

Yüksek faizin de sebep olduğu düşük büyüme oranı, düşük yatırım ve üretim maliyeti ve rekabet gücünün azalması ekonomi için olumsuz göstergelerin oluşmasına neden olmaktadır.

Devamı

Ekonomimizin parlak hedefleri doğrultusunda ilerleyebilmesi için, yetenek havuzumuza çok daha fazla özen göstermemiz ve bu anlamda uzun vadeli ve etkin tedavilere kapı açmamız şart.

Türkiye’deki başkanlık sistemine getirilen eleştirilerin bağlamını başkanlık sisteminin ontolojisinden çok dizaynı üzerine odaklamak, hükümet sistemi tartışmalarının önyargılara teslim edilmesini engelleyebilir.

Suriye'de birbirini düşman belleyen S. Arabistan ve Rusya'nın kalkıp aynı masada ümitsiz bir petrol anlaşmasına yeltenmesi, savaş cephesindeki güçlerle mi ilgili?

İş yaşamına katılım kadar iş yaşamında kalıcı olarak bulunmayı sağlayacak önlemler de gerekiyor.

PYD'yi Vurmanın Anlamı

İç savaşın başından beri Türkiye hariç her aktörle işbirliği yapan PYD/YPG en azından "otonom bir Kürt bölgesini" garantiye almak için bütün gücünü seferber etmeye devam edecek.

Devamı
PYD'yi Vurmanın Anlamı
Zor Ortaklık

Zor Ortaklık

Bugün Amerika eğer sorumsuz bir biçimde müttefikini terk etmiş olma görüntüsü vermekten çekinmiyorsa, Türkiye de benzer bir şekilde Amerika’yı sürükleyebilme mekanizmasını devreye sokabilir.

Devamı

Akkuyu’nun akıbetini tartışmak yerine, belki yeni nükleer projelere yelken açmalıyız. Küresel rekabet gecikme kabul etmiyor.

Erdoğan, Türkiye'nin pozisyonu ile ilgili olarak da kritik cümleler sarf etti: "Irak'ta düşülen hataya Suriye'de düşmek istemiyorum.”

Yaşanan sadece insani bir kriz değil, bir insanlık krizi. Bu bir bakıma modern Batılı insanlık tasavvurunun çöküşü.

Finansal gelişimin büyümeye katkıda bulunduğuna ve yoksulluğu azalttığına dair bulgulara ampirik çalışmalarda bolca rastlıyoruz. Ve bir ülkede finansal gelişmişliğin önemli ayaklarından biri de, özellikle son yıllarda adından sıkça bahsettiren “finansa erişim”.

Doğu-Güney ve Güneydoğu Asya, Latin Amerika, Sahra-altı Afrika gibi bölgesel havzalar Türkiye’nin hem kamusal hem de özel aktörler üzerinden çok daha görünür olması gereken coğrafyalar.

Suriye'nin geleceğinin nasıl kurulacağı konusunun bir sahibi yok. BM ümit vermiyor zira ABD bu işi sonuca götürecek sağlamlıkta konuya yaklaşmıyor.

Habur ile ötesindeki yol güvensizliği, dün TİM tarafından açıklanan Ocak verilerinde de izlerini taşıyor.

Küreselleşme ve görece hızlı zenginleşmenin getirdiği kültürel hazım sorunları, etik problemler, piyasa çarpıklıklarını meşru görme anlayışı ve aşırı pragmatizm, muhafazakar girişimcileri de etkiliyor.

Kuveyt, BAE, S. Arabistan gibi üreticilerde varil başı 10 doların hemen altı ve üstü ortalama üretim maliyetleri görülürken, Libya, Venezuela ve Cezayir'de bu rakamlar en az ikiye katlanıyor.

Dünya genelindeki bolluk, talepteki gerileme ve İran'ın yaptırımların kaldırılması sonrasında sahneye girecek bir aktör olması petrolün düşüşünde önemli faktörler arasında yer alıyor.

Türkiye, sahip olduğu ekonomik ve siyasi istikrar ile doğrudan yabancı yatırımların yönleneceği, yabancı yatırımlar için merkez olacak ülkelerin başında gelmektedir.

İster psikiyatri/psikoloji alanını, ister mimari alanı, isterse de siyasal sistemlerin karşılıklı incelenmesini ele alalım; hem evrenseli hem de yerele şartlara eş zamanlı dikkate almak zorunluluk gibi görünüyor. Bu sebeple Türkiye tipi başkanlık sistemi arayışı sahici bir mesele.

Enerji konusunda 2015 yılının en önemli olayı nedir diye sorarsak, kuşkusuz bu sorunun cevabı, “petrol fiyatlarındaki dramatik düşüş” olacaktır.