Gülen Hareketi ve 17 Aralık Muhasebesi

Gülen Hareketinin radikal muhalefeti ve 17 Aralık süreci ile yükselen sert dini söylem, Türkiye'deki din-siyaset ilişkisi ve demokratik kültürün dönüşümü üzerinde önemli etkileri olacak yeni bir dönemin habercisidir.

Devamı
Gülen Hareketi ve 17 Aralık Muhasebesi
Yoksa Radikal Laikler Haklı mı

Yoksa Radikal Laikler Haklı mı?

Devlet şeffaflaşırken, toplumsal ve dini hareketler de şeffaflaşmalı. Şeffaflaşabilmeli. Ama devletin dini alanla ilgili yasal mevzuatını tekke ve zaviyelerle ilgili kanunun belirlediği bir ortamda bunu sağlamak mümkün değil.

Devamı

Türkiye'de sıhhatli bir siyasal alan ve kültürün varlığını teminat altına alabilmek adına, diğer düşünce akımları ve siyaset teklifleriyle birlikte İslamcılığı da kavramsal dolayımı, tarihsel birikimi ve düşünsel zenginliği ile birlikte ele almak durumundayız.

Türkiye demokrasisi büyük bir badireyi daha atlatmış oldu. Onca manipülasyona, illegal kampanyaya, kışkırtmaya, etik-dışı müdahaleye rağmen siyaset kazandı.

Onca dezavantaja rağmen Ak Parti'nin kaybetmemesinin, muhalefetinse kucakladığı onca avantaja rağmen kazanmamasının en önemli nedeni, siyasi partilerin cari pozisyonlarını revize etmemeleridir.

SETA Ankara Siyaset Araştırmaları Direktörü Hatem Ete, muhalefet partilerinin Yeni Türkiye'nin değişim sürecine direnç göstermemeleri gerektiğini belirterek, laiklik ve milliyetçilik ilkesinin yumuşatılmasına destek vermelerinin oy oranlarını artıracağını da belirtti.

Çatı Adayının Siyasal Rasyonalitesi

Muhalefetin Türkiye gibi siyasetin sahici bir zeminde yapıldığı bir ülkede "toplumsal kucaklayıcılık veya toplumsal mutabakat" gibi muğlak bir söylem ile aday arayışına girmesi garabettir

Devamı
Çatı Adayının Siyasal Rasyonalitesi
İhsanoğlu İsmi CHP'ye Fazla Geldi

İhsanoğlu İsmi CHP'ye Fazla Geldi

SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Hatem Ete, CHP ve MHP'nin Cumhurbaşkanlığı Seçimi için 'çatı aday' olarak Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu'nu göstermesini değerlendirdi.

Devamı

CHP ve MHP, cumhurbaşkanlığı seçim propagandalarında yeni bir işbölümüne yönelecek gibi görünüyor. Ana strateji Erdoğan ve AK Parti karşıtlığına dayalı kutuplaştırıcı dili İhsanoğlu'nun adaylığı ile yeni bir evreye taşımak.

Muhalefet ilk defa halkın direkt olarak seçeceği Cumhurbaşkanlığı için neden toplumsal karizması böylesine düşük ve siyasi temsil kabiliyeti zayıf birisini aday gösterdi?

Erdoğan karşıtlığı temelinde öne sürülen uzlaşmacı bir proje olarak İhsanoğlu'nun adaylığı yeni bir döneme işaret ediyor.

Kemalist ulus-inşa projesinin mağduru olmuş iki büyük toplumsal aktörün -Kürtler ve dindarlar- ittifakı, eski Türkiye'nin çöküşünü de yeni Türkiye'nin kuruluşunu da hızlandıracaktır.

Meclis'te temsil edilen siyasi partiler, sahici bir toplumsal tabana sahipler. Seçimlere katılımın ve seçmenlerin parti sadakatinin yüksekliği buna işaret ediyor.

Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına adaylığı "yeni Türkiye" karşısında direnen yapıların "eski rejimi" restore etme çabalarını ve beklentilerini geri dönülemez şekilde kesintiye uğrattı

Son bir kaç haftadır, laik kesimlerin ilgisini çeken, sol-liberal kesimleri ise bir kez daha heyecanlandıran Demirtaş görüntüsünün neyi, kimi ve ne kadar sahih temsil ettiği önemli bir sorun.

İhsanoğlu'nun Erdoğan-karşıtlığı üzerinden kendisine bir imaj inşa etme sürecini bırakıp, bunun yerine kim olduğu, neyi temsil ettiği ve nasıl bir Türkiye vizyonuna sahip olduğunu Türkiye toplumuna anlatması gerekir.

Felsefi bir derinliğe ve soyutlama kabiliyetine ihtiyaç duymaksızın, sadece modern Türkiye tarihinde davaların ‘ne işe yaradığını' anlayacak basiretleri olsaydı, iş bu denli raydan çıkmazdı.

İhsanoğlu, toplumsal rızaya neye karşı olduğu, neyin değişmesine müsaade etmeyeceği, ne tür korku ve tehditlerin Türkiye'yi beklediği gibi bilindik eski anlatıya vurgu yaparak talip oluyor.

Gülen hareketi ya tekrar Türkiye merkezli hale gelecek ve sivilleşecek ya da yarı mistik -radikal bir cemaat olarak kamu vicdanında mahkûm edilecek.

Türkiye'de Modernleşme, bir toplumsal değişim süreci olmadı. Bir laikleşme ve kapitalistleşme sürecinin yaşanması arzulanıyordu. Ülkenin elitleri ve liderlerinin politika ve söylemlerinde modernleşme bir hedef olarak öne çıkıyordu.

Cumhuriyet'in kurucu ideolojisine olan mesafelerine göre siyasal yelpazede konumlanan iki Türkiye tahayyülünün değişim ve statüko temelinde giriştiği bu mücadele Cumhurbaşkanlığı seçiminin de temel dinamiğini teşkil ediyor.