Türkiye'nin tercihini belirleyecek olan şey Suriye'nin toprak bütünlüğü olacaktır. Esedsiz ve tek parça bir Suriye en iyi sonuçtur.
Devamı
Bu çalışma Türkiye-ABD ilişkileri açısından yeni yönetimin karşısına çıkabilecek risk ve fırsatları değerlendirerek gerilimli atmosferden çıkış için olası politikaları analiz etmektedir.
Devamı
2017'ye baktığımızda FETÖ, PKK ve DEAŞ terörünün hedefi haline gelen AK Parti ve Türkiye devleti arasındaki bağlar güçlenerek devam edecektir.
Bu anlaşma ile Suriye iç savaşında terörle mücadele konsepti daha da öne çıkacak. Aktörlerin rekabeti bitmeden Deaş ile etkin mücadele zaman alacak. Nusra'nın nereye evrileceği çok kritik.
Halep’teki yıkımın müsebbiplerinden şimdilerde ise Doğu Guta’yı gözüne kestirmiş Rusya ile fikir ve siyasa ayrılıklarımız çok. Yine de Rusya kendini Suriye’de ABD’den daha makul bir muhatap olarak tesis etti.
PKK, eylemlerin ardından oluşacak infialde Türkiye’nin batısında yaşayan Kürtlere yönelik her tepkiyi, propaganda malzemesi olarak kullanabileceğini düşünüyor.
Çok şükür, devletimiz ve milletimiz her şeyin farkında. Saldırılar bizi daha fazla birbirimize kenetliyor. Devleti daha akıllıca ve etkin hamleler yapmaya sevk ediyor.
Devamı
Baştan beri bir proje olduğu için, meşruiyetini seçmenden değil terör örgütünden aldığı için, siyaset yerine PKK'nın halkla ilişkilerini yürüttüğü için, Demirtaş bir siyasetçi olarak unutuldu.
Devamı
Kıyametin habercisi acıların yaşandığı bir coğrafyada, insanlığa ait ne varsa, dünyanın 'bu düzeniyle' yerle yeksan oldu.
15 Temmuz sonrası iç politikada Yenikapı sürecini yaşayan Türkiye'nin, güvenlik ve dış politikadaki yeni tasavvurunun ise El-Bab merkezli olması kaçınılmazdır.
Bütün olağanüstülüklere rağmen normal akışını bozmayan bir ülkenin devamlı krizlere, bunalımlara, çıkmazlara, iç savaşa, bataklığa, diktatörlüğe yuvarlandığını söylerseniz siyaset yapamazsınız.
Türkiye için El-Bab, Arap dünyasına açılan kapı anlamına geliyor, çünkü Irak’tan Cerablus’a uzanan sınır boyunca Türkiye Arap dünyasıyla olan sınır bağlantısını fiilen kaybetmiş durumda.
Ortadoğu'da istikrarsızlığın ortadan kaldırılması için atılan adımlar en az problemin kendisi kadar sorun üretmekte ve mevcut krizin çözümü yolunda istenileni vermemektedir.
Bu siyasi gidişat geriye kalan HDP'lilere tek bir seçenek sunuyor: PKK'dan kopacak ve Türkiye merkezli siyaset yapacak yeni bir siyasi parti oluşturmak. İspanya örneğinde olduğu gibi.
1 Kasım Seçimleri tek başına iktidar çıkardıysa da siyasetin suları durulmadı. İç ve dış siyasetin gündemindeki bir dizi sorun sebebiyle çok uzun bir yıl yaşadık. İki Kasım arasındaki bir yılın muhasebesini dört başlıkta yapmak mümkün.
Türkiye’nin şimdiye kadar Musul konusundaki tutumu işe yaramış gibi görünüyor. Fazla endişeye kapılmadan ve geri adım atmadan uygulanan “bekle gör” yöntemi önümüzdeki dönemde de tercih edilebilir bir tutum olarak karşımıza çıkmakta.
Irak’tan Suriye’ye gelen DEAŞ, Suriye devrimini alt üst etmişti. Şimdi de Musul’dan, Tel Afer’den kaçacak DEAŞ’lılar Suriye’ye yönlendirilecek.
HDP ve PKK'ye karşı bölge halkında oluşan korku duvarları birer birer yıkılmakta. Devletin uzun dönemli kendi yanlarında olduğunu bilmeleri, özgüvenlerini pekiştirmekte.
ABD ve Rusya’nın Suriye krizindeki bundan sonraki tutumları savaşın ne kadar daha devam edeceği konusunda belirleyici olacaktır. Çünkü bölgesel ve yerel aktörlerin uzun süren iç savaşta birbirlerine üstünlük sağlayamadıkları görülmüş ve giderek artan bir şekilde Rusya ve ABD’nin meseleye dahil olmaları söz konusu olmuştur.
Suriye devriminin başladığı 2011 yılından günümüze giderek artan bir ölçekte Suriye temelli tehditlerle yüzleşen Türkiye, oyun değiştirici bir hamle yaparak 24 Ağustos’ta Fırat Kalkanı Harekatı’nı başlattı. İlk aşamasında Suriye’nin Halep eyaletine bağlı Cerablus kentini DAEŞ unsurlarından arındırmak için icra edilen Fırat Kalkanı Harekatı, ana unsurunu Suriyeli muhaliflerin oluşturduğu, TSK öncülüğünde bir askeri operasyon niteliği taşıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilk resmi ziyaretini Rusya’ya düzenledi. Yüksek düzeyli diplomatik ilişkilere geçişi simgeleyen bu ziyaret esnasında birçok uzlaşıya varıldı. Ekonomik alandan güvenlik ve enerji alanlarına kadar farklı meselelerde planlamalara gidildi. Ziyaretin, zamanlaması ve içeriği nedeniyle hem içeride hem de dışarıda ciddi yankılar bulduğu söylenebilir.