Enes Bayraklı, Türkiye'den Kıbrıs'a deniz altından boru ile su taşınmasına yönelik Asrın Projesi kapsamında değerlendirmelerde bulundu.
Devamı
Mustafa Akıncı Kıbrıs siyaseti için neler öneriyor? Cumhurbaşkanlığı seçiminde hangi görüş ve vaatler öne çıktı? Kıbrıs'ta müzakerelerin bundan sonra ne yönde ilerlemesi beklenebilir?
Devamı
Mehmet Uğur Ekinci, cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası KKTC'deki yeni dönemi değerlendirdi.
Kıbrıs ve İsrail açıklarını içine alan Levant Bölgesi, Suriye, Lübnan ve Filistin'in de kıyı ve açıklarındaki kaynakları da kapsayarak, en az 1,7 milyar varillik petrol ve 3,5 trilyon metre küp doğalgaza sahip.
SETA İstanbulda düzenlenecek panelde, KKTCnin mevcut uluslararası hukuktan kaynaklanan iddiaları tarihsel gelişim süreci çerçevesinde ele alınacak.
Görünen o ki, yeni doğalgaz boru hatları ve farklı ortaklıklarla, enerji masasındaki oyunu lehine çevirmek isteyen aktörlerin karşılıklı hamlelerine tanıklık edeceğiz.
Afrika'yı AK Parti dönemindeki dış politikanın en başarılı olduğu alan olarak adlandırmak abartı olmayacaktır.
Devamı
Analizde, Kıbrıs'taki müzakerelere etkisi olan aktörlerin pozisyonları incelenecek ve çözüm sürecinin geleceği üzerine değerlendirmelerde bulunuluyor.
Devamı
Kıbrıs'ta çözüm için yeni müzakere süreci nasıl başladı? Müzakere sürecinin içeriğini neler oluşturuyor? Yerel, bölgesel ve küresel aktörlerin tutumu, yeni süreçte nasıl görülmeli?
Türk dış politikasında Mayıs 2010 ile yeni bir dönem başladı. Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri bakanı olmasıyla birlikte dış politika ve iç politika arasında yeni bir denge kuruldu. Dış politika içerideki kısır çekişmelerin prangasından kurtularak, hareket alanını genişletti. Dış politika yapıcılar Türkiye’nin son on yıldaki müspet gelişmelerinden aldığı enerjiyi, pozitif bir gerilimle mücavir bölgelerle entegrasyon ve barış çabaları şeklinde dışarıya yansıtıyor. Türkiye’nin dış politika hamleleri komşularla sorunların çözümüne, bölgenin güvenliği ve istikrarına ve ülkenin uluslararası prestijinin artmasına katkıda bulunuyor.
Kıbrıs'ta yoğunlaştırılmış görüşmelerin yeni turu devam ediyor. Klişe bakış açısı ile bu görüşmeler yıllardır devam ediyor ve çıkmaz sokakta sona ermeye mahkûm. Annan Planı oylaması sonrası Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) AB nezdinde inisiyatifi ele geçirdi ve görüşmeleri oyalama mantığı ile gerçekleştiriyor. Kıbrıs sorununu iç siyasette muhalefet aracı olarak görenler, mevcut Kıbrıs politikasının başarısızlığından dem vuruyorlar. Zaten önümüzdeki aylarda Kuzey Kıbrıs'ta seçimler yapılacak ve görüşmeleri sürdürme yanlısı Cumhurbaşkanı Talat'ın başarısız olmasıyla diplomatik süreçler rafa kaldırılacak.Kıbrıs ile ilgili olumsuz perspektif yeni dış politikayı ve sorun çözme dinamiklerini anlamamaktan ya da kasıtlı göz ardı etmekten kaynaklanıyor. Annan Planı sonrası Türk dış politikası Kıbrıs sorununu Birleşmiş Milletler çerçevesi asıl olmak üzere çok boyutlu ve dinamik bir süreçle ele almaya başladı. BM planına "evet" demenin sağladığı etik ve psikolojik üstünlük hızla kullanıma sokuldu.
Türkiye'nin yoğun gündemi arasında Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, geçtiğimiz hafta Türkiye'ye gelerek bir dizi üst düzey görüşme gerçekleştirdi. Kıbrıs sorunu, AB ile ilişkileri yavaşlatan, Türkiye-NATO-AB ilişkilerini geren nitelikleriyle Türk dış politikasının öncelikleri arasında yerini korumakta. Bu sorun aynı zamanda Türkiye'nin bölgesinde geliştirdiği sivil / ekonomik güç imajına zarar veriyor. Öte yandan sorunla en fazla yüzleşenler, doğrudan sonuçlarına maruz kalanlar ise Kuzey Kıbrıs Türk toplumu.
Tren kazası, raydan çıkma, duraklama, dondurma, vs. derken Türkiye’nin AB üyeliği belirsiz bir istikamette ilerliyor. Kıbrıs meselesinden dolayı müzakere sürecinin yavaşlatılması, bundan sonraki dönemle ilgili önemli ipuçları veriyor. Bu belirsizlik ve gerginlik ortamında AK Parti hükümeti AB üyeliği konusunda eski heyecan ve kararlılığını muhafaza edebilecek mi? Bugün Kıbrıs diyen AB, yarın başka konularda ayak diretecek ve müzakere sürecini fiilen sona erdirecek mi?Limanların açılması ve dolayısıyla Kıbrıs meselesinden dolayı müzakerelerin askıya alınması iki ihtimali gündeme getiriyor: Ya AB, çok ilkeli ve tutarlı bir politika izliyor ve temel prensiplerden taviz verilmeyeceğini söylüyor ya da AB’nin, Türkiye’nin üyeliği konusunda hala büyük şüpheleri var.