Analizde Halife Haftar’ın darbe girişimine giden süreçte MGK içindeki siyasal kutuplaşmalar ele alınacak.
Devamı
Tüm manevraların CHP açısından tek bir hedefi olduğunu belirtmeliyiz: AK Parti öncülüğünde yeni ve sivil bir anayasa yapılmasını engellemek.
Devamı
Bölgede artan gerginlik, dinsel temelli bir mezhep çatışması değil, İran’ın bölgesel stratejik hırsı ile Suudi Arabistan’ın siyasi korkularına dayalı siyasi bir çatışmadır.
Başkanlık sistemi tartışmalarını yürütürken, siyasal kültürün demokratik ve istikrarlı bir yapıyı ortaya çıkarabilecek yönüne yoğunlaşmalıyız.
Ankara, DAİŞ ile mücadelede yeni ve önemli adımlar atsa da hatta Başbakan Davutoğlu "DAİŞ'i topyekûn biz bitirebiliriz" tonunda bir söyleme geçmiş olsa da uluslararası medyada "DAİŞ'e destek" suçlaması hız kesmiyor.
Ufuk Ulutaş, Türk dış politikasının 2015 performansını değerlendirdi.
Mezhepsel fay hatlarının harekete geçmesi ve bölgenin bu durum üzerinden kutuplaşmasının Türkiyenin istemediği bir durum olduğunun altını çizen Talha Köse: Ne İranı ne de Suudi Arabistanı böyle bir kutuplaşmadan vazgeçmeye Türkiye ikna edemedi. Amerikanın sessiz kalması ve kutuplaşmaya göz yumması (memnun olması) da durumu hızlandırdı.
Devamı
Körfez ülkelerindeki Şiiler de İran'ın "yayılmacı" siyasetinden destek buluyor. Zira 11 Eylül sonrası ABD'nin Afganistan ve Irak işgalleri ile önü açılan İran, Arap isyanlarının bölgeye getirdiği kaostan en çok istifade eden ülke oldu.
Devamı
Libyada devrim sonrasında yaşanan çatışmaları ve kutuplaşan Libya siyasetine bölgesel aktörlerin müdahalelerini yorumlayan Ufuk Ulutaş, Libyada yaşananları Ortadoğunun genelinde gördüğümüz kutuplaşmanın Libyaya yansımış bir hali ifadesiyle özetledi.
Libyalı tarafların anlaşması tek başına ülkedeki krizi çözme yeterliliğine sahip görünmüyor. Aynı zamanda bölgesel aktörlerin de Libya üzerinde asgari müştereklerde buluşması gerekiyor.
Sorun öfkesini kendilerini on yıllardır baskı altında yaşamaya zorlayan Ortadoğu ve Kuzey Afrika halklarında değil; iktidarlarını ülkelerinin yıkımı pahasına korumaya çalışan diktatörlerde ve bölgesel ihtirasları ve statükoyu korumak için mezkûr diktatörlere tüm ikiyüzlülükle arka çıkan devletlerdedir.
Önümüzde devletin milletiyle helalleşirken, kötülükle hesaplaşmaya devam edeceği bir dönem var.
1 Kasım istisnai bir seçimdi, sonucu da sürpriz oldu. Bu seçimler yepyeni bir dönemin kapılarını açtı.
Evet, beklediğimiz gün geldi çattı. Türkiye kararını verdi. Zor bir ortamda girdik seçime. Her şeyden önce illegal yapıların, yasadışı terör örgütlerinin siyaseti zehirlemeye çalıştığı bir ortamda sandığa gittik.
Muhalif aydınların öfkesi ve "tiranlık," "faşizm," "ya darbe ya iç savaş" şeklinde ürettikleri aşırı söylemler söylenecek söz kalmadığı hissiyatını beslemekte.
Türkiyenin radikal sol ve liberal sol çevreleri, AK Parti iktidarından rahatsızlar. Son birkaç senede ise bu rahatsızlıklarını eyleme dökecek ve uluslararası networklerini kullanarak Türkiyeyi Batılı entelektüeller nezdinde mahkûm ettirecek bir konjonktüre sahip olduklarını düşünüyorlar.
1 Kasım akşamı sandıktan tekrar parçalanmış bir meclis yapısı ve dolayısı ile bir koalisyon hükümeti çıktığını düşünelim.
Dış ilişkilerin karşılıklı bağımlılık dünyasında Suriye krizi, Türkiye-Avrupa ilişkilerinde yeni bir hareketlenmenin de müsebbibi oldu.
Burhanettin Duran, Türkiyenin toplumsal, siyasal sorunlarını çözmede ortaya koyduğu iradenin bizzat kendisinin dahi takdire şayan olduğunu, özcü bir yaklaşımla Türkiye sorunlarını çözemiyor söylemi arkasına sığınılmaması gerektiğini belirtti.
Burhanettin Duran: Niteliği muğlak olan bu terörün çok net amacı; toplumsal kutuplaşmayı fail olmasa her kesime yayacak şekilde büyük bir infial uyandırmak.