Türkiye'nin 'Kürt Meselesi', PKK'nın 'Kürt Meselesi'

30 Eylül 2013'te açıklanan demokratikleşme paketi Kürt meselesi ve PKK açısından yeni bir dönüm noktası oldu. Ortaya çıkan paketi elinin tersiyle iten Barış ve Demokrasi Partisi'nin demokratikleşmeye katkı vermediği ortada. Kürt siyasi hareketi yıllar içinde kendisine bir 'Kürt meselesi dünyası' yarattığının farkına varamadı. Bu dünyanın en temel özelliği Kürt meselesinin adeta hiç bitmeyecek, hiç normalleşmeyecek bir sorun olarak algılanması var. Özellikle sıradan bir Kürt bireyin sadece Kürt olmaktan kaynaklı şikâyetleri ortadan kalkmaya başlayınca Kürt siyasi hareketi ciddi bir boşluğa düşüyor. Tam da bu sebepten, Kürt sorunu çözüldükçe PKK vesayetinden kurtulması beklenen Kürt siyasi hareketi daha fazla PKK'nın dipnotuna dönüşüyor.

Devamı
Türkiye'nin 'Kürt Meselesi' PKK'nın 'Kürt Meselesi'
SETA 2012 Yıllığı

SETA 2012 Yıllığı

SETA'nın faaliyetlerinin tamamının birarada toplandığı SETA yıllığı, toplumun her kesiminin ilgilisine ufuk açıcı bir kaynak olmaya ve 2012 yılını kuşbakışı değerlendirmeye imkan veriyor.

Devamı

Kürt meselesinin kalıcı çözümünü amaçlayan 2005 ve 2009 açılımlarının akim kalmasının ardından, bu kez Türkiye yeni ve tarihi bir fırsatın eşiğinde. “2013 Çözüm Süreci” olarak adlandırılan bu yeni dönem, meselenin çözümü noktasında silah ve şiddetin neden olduğu çatışma ortamını ortadan kaldırarak, diyaloga, siyasete, huzur ve barışa zemin hazırlamayı amaçlıyor. İmralı'da bulunan Abdullah Öcalan ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan arasında gerçekleşen görüşmelerle başlayan süreç, Türkiye'nin yeniden küresel bir aktöre dönüşmesi noktasında hayati ve tarihi bir öneme sahip olmakla birlikte, dikkatle ve adım adım izlenmesi gereken stratejik bir yol haritasını da ortaya koyuyor.

SETA Hukuk ve İnsan Hakları Direktörü Yılmaz Ensaroğlu, TRT1'de yayınlanan Enine Boyuna programında ‘2013 Çözüm Süreci' kapsamında oluşturulan ‘Akil İnsanlar Komisyonu'na dair değerlendirmelerde bulundu.

“Akil İnsanlar Heyeti daha önce oluşan heyetlerin sahip olduğu birtakım dezavantajları karşılayarak işe başlıyor. Bir; karar alıcıların, bu heyeti muhatap alacaklarını teyit etmiş olmaları, teminat vermiş olmaları. Çünkü heyetler muhatap alınmadıkları zaman yalnızca bir kamusal ilgi uyandırır. İkincisi; politikanın ciddiye alacağını söylemesi doğal olarak medyatik ilgi de uyandırdı.

SETA Siyaset Direktörü Hatem Ete, TRT1'de yayınlanan Enine Boyuna programında çözüm sürecindeki son gelişmeleri değerlendirdi.

Ana Muhalefetin İmralı İkilemi

2013 başından itibaren ortaya çıkan diyalog ortamı, İmralı tutanaklarının sızdırılmasına yönelik tepkilerin ardından daha önce PKK tarafından kaçırılan sekiz kamu görevlisinin serbest bırakılmasıyla devam etti. Son gelişmeler, aslında ana muhalefet partisinin İmralı sürecine karşı açıkça tavır alarak ciddi bir zamanlama hatası yaptığını gözler önüne serdi.

Devamı
Ana Muhalefetin İmralı İkilemi
Çözümün İletişim Stratejisi

Çözümün İletişim Stratejisi

İmralı tutanaklarının tutulamaması ya da zabıtların zapt edilememesi bize nelere mal oldu? Öncelikle taraflar arasında Paris cinayetlerinin bile gerçekleştiremediği bir güven bunalımının izleri görülüyor. Oysa çatışma çözümü, güven ilişkisi tesis edilmeksizin ilerleyemeyen bir süreçtir. İkinci olarak, farklı toplumsal kesimlerin çözüm sürecini yürüten aktörlere verdiği kredi aşınma riskiyle karşı karşıya kaldı. Ve son olarak, iyi niyetli kesimlerin olumlu gelecek öngörüleri zaafa uğrarken, art niyetlilerin kötümser öngörüleri küstah bir cesaretle ortalarda dolanmaya başladı. Bütün bunlar, sadece bir iletişim kazasının sonuçları olarak az şey midir?

Devamı

Kürt sorunu yıllardır çözül(e)miyor ancak çözümden yana umutlar zaman zaman çok azalsa da hiç kaybolmuyor. Kürt sorunundan yana yeniden umutlandığımız günler yaşıyoruz. Tabii, bu dalgalanmalar, karşılıklı olarak sorunun aktörleri/tarafları arasında ve aktörlere/taraflara karşı toplumda ciddi bir güvensizliği de beraberinde getirdiğini belirtelim.

Uluslararası Antalya Üniversitesi ve SETA Vakfı işbirliğinde 14 Nisan 2012 tarihinde Antalya'da düzenlenen “Anayasa Sempozyumu” bildiri metinleri kitaplaştı.

Mit ile PKK arasında yapılan görüşmeyle ilgili tartışmalar, on gündür medyanın ve siyaset dünyasının gündemini meşgul ediyor. Kamuoyuna yansıyan değerlendirmelerin neredeyse tamamında, devletin PKK'yla görüşmesi olumlu bulunuyor, hatta gerekli görülüyor. Bununla birlikte, görüşmeyi kimin sızdırdığına ilişkin spekülasyonlar daha çok öne çıkıyor. Siyasilerin açıklamalarında ise, görüşmelerin hükümet tarafından gizlenmesi, inkâr edilmesi üzerinde duruluyor.

Kürt siyasetinin önündeki önemli engellerden biri de militan veya dağ kadrosunun siyasi sürece eklemlenmesi ile ilgili. Bu kadronun son zamanlarda protesto eylemlerinde çocuk-yaşlı, kadın-erkek geniş kitleleri harekete geçirme noktasında son derece etkili olduğu söylenebilir.

Son yirmi beş yılda yaşanan şiddet, terör, kışkırtma ve iki kesimi birbirinden soğutma çabaları sosyolojik sonuçlar doğurmamış, yani Türk ve Kürt halkı birbirinden koparılamamıştır. Türkiye bunu neye borçludur? Bunun cevabı Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Arap ve Boşnakları bir arada tutan unsurların yani toplumun ortak paydalarının ne olduğu sorusuna verilecek cevapta gizlidir. Araştırma, vatandaşlık, (% 86,2) ortak inanç, tarih, coğrafya, kardeşlik duygusu ve kültürel değerlere (% 84,1) Türkiye'de bütün toplumsal kesimlerin önem atfettiğini göstermektedir. Bu bulgular ortak bir gelecek idealinin de paylaşıldığına işaret etmektedir.

Türkiye, bugüne kadar, Kürt sorununun ekonomik, siyasal, psikolojik ve güvenlik dinamiklerini hesaba katan bütünlüklü ve kapsamlı bir çözüm stratejisi geliştiremedi. Farklı zamanlarda sorunu oluşturan farklı dinamiklerin tekil olarak öne çıkarılmasıyla geliştirilen çözüm önerileri, sorunu bütünüyle kapsayamadığı için bir ilerleme sağlanamadı. Sonuçta bu eksiklikler bugün fark edilmiş ve sorun bütün yönleriyle tartışmaya açılmış durumdadır. Soruna taraf olan bütün aktörler, üzerinde anlaştıkları bir stratejiden yoksun olsalar da niyet düzeyinde çözümün gerekliliği ve aciliyeti yönünde bir mutabakata varmış gözüküyorlar.

24 SAAT Kürtçe yayın yapacak TRT 6 (Şeş)'nın faaliyete geçmiş olması, devletin Kürt sorununa yaklaşımında bir kırılma noktasıdır. Bir fiilî durum olarak ortaya çıkan bu adım aracılığıyla, devletin Kürt politikası yeni bir dönemece girdi. Bu açılım, Kürtçe yayınla ilgili bugüne dek varlığını sürdüren yasağın gereksizliğini ortaya çıkardığı gibi, Kürtçenin kullanımıyla ilişkili halen devam eden birçok yasağı ve kaygıyı da anlamsızlaştıracak. Cumhuriyet'le beraber neredeyse Kürtçeyi kullanan herkesin maruz bırakıldığı suçluluk ve isyan arasında değişen duygular, anadili Kürtçe olan halkı devlete yabancılaştırdı.

Türkiye'de en geniş anlamda ‘Kürt meselesi' kavramsallaştırmasıyla ifade edilebilecek bir sorunun varlığına inanan bütün kesimlerin, birçok çevrenin Kürt meselesi ile ilgili bir önerisi ve bu önerilerin beslendiği bir söylemsel formasyonu mevcuttur. Ancak sorunun bugün aldığı biçim ve boyutta soruna yönelik tanımları ve çözüm önerileri bağlamında en fazla katkısı olan iki genel yaklaşım üzerinde özellikle durmak gerekir. Bu yaklaşımları güvenlik perspektifi ve etno-seküler yaklaşım başlıkları altında ele almak mümkündür.

Kürt sorunu, Irak'ın işgalinden sonra bölgesel bir sorun haline geldi. PKK terörü ve Kürt sorununun yönetilebilir bir hal alamamasının nedeni ise Türkiye'nin hesap ve çıkarlarının ABD, Avrupa, İsrail, İran ve Kuzey Irak Kürt yönetimin çıkarlarıyla çelişiyor olmasıdır. Bu noktalarda yapılması gereken, öncelikle diplomatik yöntemlerle meseleyi uzun vadeli bir müzakere süreci olarak görerek, en azından ABD ve Avrupa ülkelerinden bir kısmının Türkiye'nin yanında yer almasını sağlayabilmek, diğer bölge ülkeleriyle de bu konuyla ilgili uzlaşı alanlarını artırmak ve çok boyutlu bir diplomasi sürdürmektir.