İran Dış Politikası ve Ortadoğu’da Güç Mücadelesi

İran’ın son dönemdeki politikalarından ziyadesiyle rahatsız olan bölge siyasetinin önemli iki aktörü Suudi Arabistan ve Türkiye’nin, Tahran’ın bu dış politika aktivizmi karşısındaki işbirliğini sürdürmesi bir zorunluluk.

Devamı
İran Dış Politikası ve Ortadoğu da Güç Mücadelesi
Türkiye Cumhuriyete Dönüşüyor

Türkiye Cumhuriyete Dönüşüyor

Mevcut anayasa değişikliği teklifinde öngörülen sistem cumhuriyet rejimine geçiş için gerekli sosyolojik şartları mümkün kılacak siyasi zemini hukukileştirmeyi vaat etmektedir.

Devamı

Teklif, “cumhurbaşkanlığı sistemi” olarak tanımlansa da, içerik tamamıyla başkanlık sistemine göre dizayn edilmiştir.

SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran cumhurbaşkanlığı sistemi üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Avrupa'nın İkinci Dünya Savaşı sonrasında inşa ettiği mülteci hakları, çok kültürlülük ve insan hakları gibi liberal değerlerin hepsi büyük bir sınamadan geçiyor.

Şimdi militanlar ülkede ekonomik kriz çıkarmaya çalışıyorlar. Ah bir kriz çıksa, ülke alt üst olsa, işyerleri kapansa, ocaklar tütmese, babalar işsiz evlatlar aç kalsa...

Ortadoğu’ya Demokrasiyi Faşist PKK’lılar mı Getirecek?

Avrupa her ne kadar Türkiye ile müttefik olsa da bu ittifak sadece kendi düşmanları söz konusu olduğunda devreye sokulmaktadır. Türkiye’yi hedef alan diğer tehditler Avrupa’ya yönelmedikçe ittifak göz ardı edilmektedir. Diğer taraftan siyasi gösteriler sırasında gerçekleşen en ufak şiddet olaylarına müsamaha göstermeyen Avrupa, şiddet ve terör eylemlerini siyasetlerinin temel hedefi yapmış PKK ve onun siyasi uzantısı HDP’yi meşru görmeye devam etmektedir.

Devamı
Ortadoğu ya Demokrasiyi Faşist PKK lılar mı Getirecek
MHP nin Başkanlık Hamlesi

MHP’nin Başkanlık Hamlesi

AK Parti hazırladığı teklifi Meclis Genel Kurulu’na getirecek. MHP bu dönüşüm sürecine katkı vereceğini ifade ediyor. Ne yazık ki CHP, üzerindeki “ana muhalefet partisi” etiketine rağmen tartışmanın içeriğine girmeyi reddediyor, HDP’nin kuyruğuna takılıp gitmeyi tercih ediyor.

Devamı

Türkiye’nin şimdiye kadar Musul konusundaki tutumu işe yaramış gibi görünüyor. Fazla endişeye kapılmadan ve geri adım atmadan uygulanan “bekle gör” yöntemi önümüzdeki dönemde de tercih edilebilir bir tutum olarak karşımıza çıkmakta.

Fırat Kalkanı Harekatı başladığında “Zor Oyunu Bozdu” manşetini atmıştık Kriter’e. Türkiye’nin müdahalesi neredeyse bütün aktörlerin oyunlarını bozdu. Suriye’den başlamak üzere bölgeyi şekillendirmek isteyen bütün aktörler Türkiye’nin oyun dışı kalacağı varsayımını esas almışlardı. Bunun için de ellerinden geleni artlarına koymadılar.

Gazeteci İsmet Berkan, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi ve devletin yeniden yapılandırılmasını Kriter‘e değerlendirdi.

AB’nin Türkiye ile ilgili politikasını “Dostunu yakın tut ama düşmanını daha yakın tut” politikası olarak nitelendirmek mümkündür. Diğer taraftan Türkiye haklı olarak yıllar boyunca derinleşmiş olan ekonomik ve teknolojik bağımlılıklardan dolayı AB ile köprüleri atmamaya özen gösteriyor. Böylece ortaya sürekli krizler ve iniş çıkışlarla malul tuhaf bir ilişki biçimi çıkıyor.

15 Temmuz başarısız darbe girişimi FETÖ’nün kendi vesayetini kurmak için hiçbir hukuki ve ahlaki sınırlamayı kabul etmeyen cuntacı bir terör örgütü olduğunu apaçık ortaya koydu. FETÖ’nün paralel devlet yapılanmasına girişen bir terör örgütü olduğu 17-25 Aralık yargı darbe girişiminden itibaren özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümeti tarafından ısrarla dillendirilmekteydi.

11 Eylül saldırılarının üzerinden tam on beş yıl geçti. Bu süre zarfında dünya 11 Eylül’dekinden çok daha büyük yıkımlarla, çok daha ağır krizlerle karşı karşıya kaldı. Özellikle İslam dünyasında devasa kayıplar verildi, şehirler tarumar edildi, milyonlarca insanın canı yandı, devletler çöktü, ülkeler bölündü.

FETÖ yapılanması kırk yılı aşkın bir süredir tüm devlet kurumlarına sızarak, bu kurumlarda mevcut kamu hiyerarşisi dışında ve örgütün amaçları doğrultusunda faaliyetler yürüttü. FETÖ’nün varlığı ve hukuk dışı faaliyetleri devlet organlarının kurumsal kültürleri ve geleneklerini zedelediği gibi temel yapısı ve işleyişini de bozdu. Bunun sonucunda toplumda birçok devlet kurumuna yönelik güvensizlikler doğdu.

Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de insan, aklını kullanmaya yani toplumun köhneleşmiş değerlerini körü körüne takip etmemeye davet edilmektedir. Aydınlanmanın temel sloganı ise “sapere aude” idi. Bu slogan da insanı akletmeye, dogmalardan bağımsız bir şekilde düşünmeye ve eylemeye çağırıyordu. Yine içerikten bağımsız olarak her düşünce geleneği, insanı insan yapan şeyin otonom hareket edebilmesi olduğunun altını çizer.

15 Temmuz akşamı darbe girişimi ile ilgili haberi aldığımız ana kadar Milli Eğitim Bakanlığının en önemli gündemi bölgedeki eğitim ve çocukların eğitime erişimi konusuydu. Haberi aldığımız anda toplantı sonlandırıldı ve otellerimize geçtik. Ertesi gün planlanan toplantı da iptal edildi. Doğal olarak 15 Temmuz gecesinden bu yana Bakanlığın ana gündemi darbe girişimi ve örgütün eğitimdeki yapılanması ile hesaplaşma oldu.

Amerika’daki kurumları aynen getirip Amerikan modelini getirdim deseniz de o Amerikan modeli olmaz. Türkiye modeli olur. Çünkü her toplumun sosyokültürel ekonomik yapısı, tarihsel özellikleri ve uluslararası ilişkilerde konumlanması farklı olduğu için o sistemin işleyişi de kendine özgü olacaktır.

Özellikle tarafların motivasyonlarında dönemlere ve iktidarlara göre önemli değişiklikler gözlense de Türkiye’nin üyelik hedefinin iktidarlara göre çok fazla değişmediği ancak bu hedefe ulaşma yöntemlerinin ve Brüksel’den gelen taleplere karşı tutumların önemli farklılıklar gösterdiği görülmektedir.

14 yıllık mazide 2002 ve 2007 yılları arasındaki dönemde yapılan atılımlar en dikkat çekicileridir. Dikkat çekiciliğin nedeni, hangisine el atılsa kısa sürede başarılı ve fark yaratan sonuçlar alınabilecek el değmemiş sorunların varlığıdır.

20. yüzyıl Türkiye modernleşmesi, ikilemlerin, karşıtlıkların, birbirini dışlayan ötekilerin siyasetten gündelik hayata her alanda karşımıza çıktığı bir modernleşmedir. 20. yüzyılda Türkiye, devlet-toplum, din-devlet, halk-aydın, gelenek-modernlik, Batı-Doğu, kurum-birey, formel-enformel vb. birçok ikilemin arasına sıkıştı.