Türkiye, 2006 yılına kadar Kuzey Iraktaki gelişmeleri değerlendirmekte nasıl tökezlediyse, bugün de Suriyedeki gelişmelerden tedirgin oluyor.
Devamı
İran siyasal aklı, kısa vadeli stratejiler yerine uzun vadeli bölgesel düzeni hedefleyen adımlar atarsa Batı'nın hesaplarını boşa çıkarabilir.
Devamı
11 Eylül Amerikan sosyal ve siyasal dünyasının ‘genesis’inde bulunan yegâne kimliğin bir kez daha takdir edilmesiyle sonuçlanmıştır.
11 Eylül sonrası dünyada korkuyu siyasi bir güç olarak her gün yeniden keşfediyoruz. Korkunun yarattığı sosyal travma, siyasilerin kısa dönemli manipülasyonlarından daha derin etkilere sahip. Düne kadar teknolojik olarak üstün ama barbar uzaylıların ülkelerini işgal edeceğini düşünen Amerikalılar, 11 Eylül’den sonra bu kehanetin gerçekleştiğine inanmaya başladılar. Yani hayal, fantazi, kurgu, korku hepsi gerçek oldu. Amerikan siyasi aklı, şimdi bu korkuyu kaybetmekten korkuyor.Danimarka’daki karikatür krizi, farklı gibi görünse de Avrupalıları benzer korkulara sevketti. Avrupa’nın derin aklı, “Müslüman öfkesi” karşısında Avrupa medeniyetinin temellerinin sarsılmakta olduğunu düşünüyor. En azından sokaktaki insanin bu korkuyu içinde hissetmesini istiyor. Çünkü korku kadar maliyeti düşük ama siyasi gücü yüksek bir kapital henüz bulunabilmiş değil. Asırlık korkuların esiri olan Türkiye de bu süreçten nasibini almaya devam ediyor. Batı’nın ‘barbar öteki’ korkusunun yerini bizde ‘iç tehditler’ alıyor. Türkiye’nin modern siyasi aklı, bu iç tehditleri herhangi bir nükleer saldırıdan da bölgesel anarşiden de daha acil görüyor. Türkiye’nin din ve millet kavramlarından duyduğu korkular, ‘apokalips’ korkularından daha derin etkilere sahip. Türkiye’nin 21.nci yüzyılda rasyonel ve kendine özgün bir varlık iddiasında bulunması bu korkuları aşmasına bağlı.