Körfez Ziyareti İlişkileri Nasıl Etkiler?

SETA Dış Politika Araştırmacısı Ferhat Pirinççi, A Haber ekranlarında yayınlanan Gündem Özel programında, Türkiye’nin Körfez Ülkeleri ile ilişkilerinin geleceği üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Devamı
Körfez Ziyareti İlişkileri Nasıl Etkiler
Körfez Ülkeleri İle Yeni Dönem

Körfez Ülkeleri İle Yeni Dönem

SETA DIş Politika Araştırmacısı Murat Aslan, NTV ekranlarında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın körfez turu ve Türkiye’nin Körfez Ülkeleri ile ilişkileri üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Devamı

Bu seyahatin ekonomiden daha fazlasına karşılık geldiği ve Türkiye- Körfez ilişkilerinde yeni bir döneme geçişin işareti olduğu söylenebilir.

2013'te Yeni İpek Yolu Projesi'nin ilanıyla Çin-Arap dünyası arasındaki ilişkiler daha stratejik hale gelmiştir. Çin'den başlayıp Avrupa'ya uzanan projenin geçiş güzergâhında olan Arap dünyası mevcut girişimle 100 milyar doların üzerinde yatırım almıştır.

Almanya Federal Başbakanı (Şansölye) Olaf Scholz’un Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Katar ziyareti Alman dış politikası açısından önemli arayış ve dönüşümlere işaret ediyor.

Kitapta 21. yüzyılda iz bırakmış Afganistan meselesi farklı ülkelerden akademisyenler ve gazetecilerin perspektiflerinden ele alınmaktadır.

Biden’ın ‘Zaruri’ Ortadoğu Gezisi

Trump döneminde başlatılan İsrail'in Arap ülkeleriyle normalleşmesine desteğini devam ettiren Biden'ın Suudi Arabistan'la normalleşmeyi sağlamaya yönelik sembolik çabası da gezinin önemli gündemlerinden biri oldu.

Devamı
Biden ın Zaruri Ortadoğu Gezisi
ABD nin Ortadoğu ile Yeni Bir Angajmanı Mümkün mü

ABD’nin Ortadoğu ile Yeni Bir Angajmanı Mümkün mü?

ABD'nin Ortadoğu'da Rusya ve Çin'i sınırlandıracak, İran'ın İsrail ve Körfez ile sorunlarını ortadan kaldıracak bir yeni angajman türü üretmesi mümkün görünmüyor. Türkiye'nin dengeleyici ve istikrar/güvenlik sağlayıcı rolünü bile görmekten uzak Washington'ın bölgedeki yeni diplomatik çabalarının zaman kaybı olması kuvvetle muhtemel.

Devamı

2009 yılında yayın hayatına başlayan Türk Dış Politikası Yıllığı, bu eser ile birlikte on üçüncü kitabına ulaştı. Alanında yetkin ve söz sahibi araştırmacıların katkı verdiği eserimiz Türk dış politikasının nabzını tutmaya devam ediyor. Dış politika gelişmelerinin yanı sıra etkileri daha geniş bir zaman aralığına uzanan konular da bağımsız makaleler kısmında inceleniyor.

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 66. sayısı çıktı.

Analizde, Körfez ülkelerinin izlediği Ortadoğu siyasetinin temel parametreleri ve bu parametrelerin bölge yeniden şekillenirken ne yönde etkilendiği üzerinde duruluyor.

Büyük güçlerin rekabetinin yoğunlaştığı ve İran'ın hırslı, yeni bir nüfuz arayışına girmesinin beklendiği Körfez'deki güç ve güvenlik boşluğu İsrail ile doldurulamaz. 'İstikrar ve güven sağlayıcı' rolü ile Türkiye, Körfez'in dengeleyici, başat aktörü olmaya adaydır.

Türkiye, tüm Körfez ülkeleriyle ilişkisini geliştirme niyetinde. Bunu yeni bölgesel denklemin zorunluluğu olarak görüyor. BAE ile normalleşme, hatta Suudi Arabistan'la yeni bir döneme geçme, Türkiye'nin stratejik ortağı olarak gördüğü Katar'la ilişkilerini olumsuz yönde etkilemez. Aksine Körfez'deki güç denkleminde Katar'ın lehine olur.

Gelişmeler perspektifinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Katar ziyaretinin ne anlama geldiğini ve Ankara-Doha ilişkilerini etkileyip etkilemeyeceğini bu konunun uzmanlarına sorduk.

Analizde Suudi Arabistan, BAE ve Katar’ın Afganistan politikaları incelenmektedir. Üç ülkenin farklı yoğunlukta olmakla beraber temkinli pragmatist bir Afganistan siyaseti izlediği görülmektedir

Türkiye ve Körfez ülkelerini yakınlaşmaya iten birçok siyasi, güvenlik ve ekonomik unsur bulunmaktadır. Gerçekten olumlu bir hava mevcuttur. Bununla birlikte, güven hala düşük seviyelerdedir ancak pratik önlemler ve sahadaki karşılıklı adımlarla ilişkiler geliştirilebilir. Bu gidişat devam ederse devlet başkanlığı seviyesinde bir görüşme gerçekleşebilir.

Neredeyse bütün cephelerde geniş bir karşı blokla mücadele eden Türkiye, kararlı duruşu ve caydırıcılığı sayesinde kazanımlarını muhafaza edebildi ve yeni kazanımlar elde etti. Bununla beraber bu kazanımlar bedelsiz değildi ve mücadele sürecinin Türkiye ve özellikle Türkiye karşıtı blok için ciddi maliyetleri oldu.

Mevcut siyasi kriz halk tarafından seçilmiş siyasiler arasında başlayan ve devam eden bir sorun olduğu için çözümü de yine siyasiler tarafından bulunacaktır. Bu tür siyasi krizleri kan dökmeden ve ülkeyi kutuplaştırıp iç savaşa sürüklemeden çözme becerisi aynı zamanda Tunus halkının on yıl önce karar verdiği yeni sürecin de bir sınavıdır.

Arap devrimlerinden geriye kalan tek demokrasi olan Tunus derin bir krizde.

Tunus’ta ne yaşandı? Tunus’ta siyasete yönelik darbe süreci nasıl şekillenmiştir? Meclisin askıya alınması ve başbakanın görevden alınması ile birlikte neler yaşanmıştır? Ulusal ve uluslararası aktörlerin tepkileri nelerdir? Tunus’taki süreç bölgesel açıdan ne anlam ifade etmektedir?