21. Yüzyıl Sancısı ve Ortadoğu

21. yüzyılın en ağır sancılarından biri, 20. yüzyıl boyunca hem Batı'ya hem de onlar adına bölgesel düzenin nöbetini tutanlara konforlu bir jeopolitik dünya vermiş olan Ortadoğu'da statükonun çözülmesi olacak.

Devamı
21 Yüzyıl Sancısı ve Ortadoğu
Esed-Sisi Ekseni

Esed-Sisi Ekseni

Suriye krizinde Rusya'nın pozisyonu ile Mısır darbesinde ABD'nin rolü; Baas katliamlarına verdiği destekle İran'ın pozisyonu ile Mısır darbesine kesenin ağzını açan Körfez'in rolü nevzuhur ekseni anlamamız için kilit rol oynayacak.

Devamı

Müslüman Kardeşler Cemaati, ilk kez darbeye karşı sivil direnişi başlatıp sürdürerek, başta Mısır olmak üzere tüm İslam dünyası adına, yeni bir sınav vermekte ve yeni Mısır'ın geleceğini inşa etmektedir.

Tunus, son yaşanan gelişmelerle istikrarsızlığa sürüklenme riskiyle karşı karşıya kaldı. Son aylarda tansiyonun iyice arttığı ülkede, anayasa çalışmaları iktidarda bulunan muhafazakârlar ile laik kesim arasında yeniden bir diyalog kuruluncaya kadar askıya alındı.

Gülşah Neslihan Akkaya: Hiçbir Körfez ülkesinden Suriye'ye olası bir askeri müdahaleyi destekleyeceği yönünde resmi açıklama gelmemesine rağmen, Suriye muhalefetine en fazla silah yardımında bulunan Suudi Arabistan ve Katar'ın müdahaleye destek vereceği açık.

Darbe karşıtları verdikleri mücadele ile darbecileri devirememiş olsalar da darbeciler için mevcut durumu sürdürülebilir olmaktan çıkarmış durumdalar.

Suriye Müdahalesi: Batı'nın Hegemonya Korkusu

Geçilmedik kırmızı çizgi bırakmayan Esed'in kimyasal silah kullanması sonrasında ABD ve diğer küresel güçlerin müdahaleyi tartışmaları, daha çok uluslararası sistemin meşruiyetini devam ettirme veya güçlendirme kaygısını yansıtmaktadır.

Devamı
Suriye Müdahalesi Batı'nın Hegemonya Korkusu
Radikalizm Siyaseti Ele Geçirememeli

Radikalizm Siyaseti Ele Geçirememeli

Tumhaber.com'dan İbrahim Baran'a ODTÜ'de yaşananlar üzerine değerlendirmelerde bulunan SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Hatem Ete, “Bu vahim olayın, beslendiği bir siyasal vasat var. Olayın failleri, siyasal ortamdan cesaret alarak böyle bir davranışta bulunmaya cüret ediyorlar. Bu cüretin bir yüzü, Gezi eylemleriyle ilişkili.” dedi.

Devamı

Dört yıl aradan sonra tekrar sandığa giden Almanya, merakla 22 Eylül Pazar günü yapılacak federal seçimleri bekliyor. İktidardaki Hıristiyan Demokratlar Birliği (CDU) ve anamuhalefetteki Sosyal Demokrat Parti (SPD)'nin oy oranları seçim öncesi yapılan tüm anketlerde sabit görünürken, seçim sonucunu belirleyecek liberaller, yeşiller ve solcuların sandıktan hangi oy oranlarıyla çıkacakları merak konusu. Bunların yanı sıra, seçimlerin bir de büyük bir bilinmeyeni var: Kriz sürecinde Almanya'da mevcut düzeniyle Avro'ya ve Merkel başkanlığındaki hükümete karşı ciddi bir toplumsal tepkinin oluşmasıyla birlikte kurulan “Almanya İçin Alternatif Partisi” (AfD)'nin, özellikle iktidardaki Hıristiyan muhafazakârlar ve liberallerden oy çalarak barajı aşabileceği ve dengeleri değiştirebileceğinin çok da uzak bir ihtimal olmaması.

Darbeciler, İhvan'ı yasaklamak ve darbe yönetimi altında darbenin komutanının aday olduğu bir seçimle Sisi'yi Cumhurbaşkanı seçmek planlarıyla aslında Türkiye modelini uygulamak istiyorlar.

Gezi eylemleri, demokrasi talebinin yaşam tarzı kaygılarına feda edilmesini sembolize etmektedir.

Mısır'da Devlet Başkanı Muhammed Mursi'yi devirmeyi planlayanlar, marjinalleştirilmiş ve yalnızlaştırılmış İhvan'ın yönetilebilir mukavemeti dışında ciddi bir direnişle karşılaşacaklarını hesap etmemişlerdi. Batı'nın yeşil ışığı ve Körfez'in 12 milyar dolarlık sponsorluğu ile ‘yeni devrim' diye sundukları darbeyi hayata geçirip ‘yol haritasını' uygulayacaklardı. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Darbe sonrası beklenmeyen ölçüde bir direnişin ortaya çıkması ve İhvan dışında geniş bir kesimin bu direnişin bir parçası olması tüm oyun planını bozdu. Ülke bir çatışma ortamına sürüklenirken, ekonomi de tam bir çöküş içine girdi.

Darbe her geçen gün faşizan yüzünü gösterirken, İhvan ve Devrimci Gençlik Hareketleri geçmişi kenara koyup darbeye karşı birlikte hareket etmelidirler. Her iki tarafın da faşist rejimi ve aktörlerini daha iyi tanımaları ve siyaseten önemli bir tecrübe kazanmaları maslahatlarınadır.

Taraflar Cenevre-2'ye çok uzun süredir hazırlanıyor. Bu hazırlık sürecinde ortaya çıkan kitle imha silahlarının yok edilmesi, İran'ın uluslararası sistemle arasını yumuşatması gibi etkenler müzakerelerde farklı bir motivasyon oluşturabilir.

Bir toplumsal hareketin başına gelebilecek en büyük bela, onun esasında bünyesinde "milis güçler barındırdığı" yahut "gizli bir yapılanma" ile işbirliği yaptığı intibaıdır.

Suriye'nin asli muhalefeti masaya Baas rejiminden daha güçlü oturmadığı müddetçe Suriye'de diplomasi yoluyla gerçek barış gelmez.

SETA İstanbul Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin Duran, 22 Ocak'ta gerçekleşecek Cenevre 2 Konferansı öncesi Suriye ve gündemdeki Gülen Cemaati merkezli son tartışmalarla ilgili olarak Sabah gazetesine değerlendirmelerde bulundu.

Küresel ekonomide söz sahibi olabilmek için yapılması gereken yatırımların çoğu ‘sanayinin kaptanları' olan TÜSİAD çevrelerinin kapsama alanında. Fakat bu çevrenin Gezi ve 17 Aralık süreçlerinde genetik yapılarına uygun olarak ekonomik baskı grubundan muhalif bir siyasal pozisyona nasıl hızla sürüklendikleri de ortada.

Cenevre 2'de uzun dönemli ucu açık bir takvimin belirlenmesi muhalefetin bölünmüşlüğünü artıracak ve El-Kaide ve türevlerinin faaliyetlerini artırmasına yol açacaktır.

Star gazetesinden Fadime Özkan'a konuşan SETA Ankara Dış Politika Direktörü Ufuk Ulutaş, IŞİD'in Suriye'ye sokulmuş bir Truva atı ve arkasında Baas, İran ve Rusya'nın olduğu düşüncesinde.