Ortadoğuya Kemalist genleri sebebiyle tiksinerek bakanlar, artık ilkokullarda da kullanılan bir dünya atlasını bile ellerine almış mıdır acaba?
Devamı
Enerji konusunda 2015 yılının en önemli olayı nedir diye sorarsak, kuşkusuz bu sorunun cevabı, petrol fiyatlarındaki dramatik düşüş olacaktır.
Devamı
Antalya'da, ekonomik problemlerin içine mülteci akınını zor da olsa entegre ederek küresel işbirliğine davet yapan bir platformun içinde, koca bir dönem sonunda bir sabah aniden terörün en ön sıraya gelip konduğu bir konjonktür oluşmuş oldu.
G-20nin güçlü sanayi ülkeleri, mülteci sorunu, Suriye ve Irak iç savaşları ile bu savaşlar bağlamında bölgede güçlenen terörizm dolayısıyla yaşanan insanlık trajedilerini görmeyip terör örgütlerini yanlış çıkar algıları çerçevesinde bir araç olarak değerlendiren politikalarını sürdürmeleri durumunda uluslararası sistemdeki düzen kurucu pozisyonlarını sürdüremeyeceklerdir.
Gezi eylemleri, demokrasi talebinin yaşam tarzı kaygılarına feda edilmesini sembolize etmektedir.
19. yüzyıl Avrupa ve 20. yüzyıl Amerikan çağı olsa da, 21. yüzyılın Asya'nın öncülüğünde daha global bir çağa dönüşeceği öngörülmektedir.
Türkiye yükseköğretim sisteminin ihtiyaç duyduğu reformun kritik noktası, yükseköğretimi topluma hesap verebilir kılacak mekanizmaların oluşturulmasıdır.
Devamı
MEB’in, zorunlu eğitim süresini uzatarak, sekiz yıllık kesintisiz eğitim sonrasında karşılaşılan problemlerin bir benzeri ile yeniden yüzleşmek yerine, eğitimde niteliği artıracak çalışmalarda bulunması daha yerinde bir adım olacak.
Devamı
SETA’nın hazırladığı raporda, Libya'da rejime karşı düzenlenen “Öfke Günü”yle başlayan ve Kaddafi’nin öldürülmesiyle sonuçlanan ayaklanma öncesi ve sonrasıyla ele alınıyor.
Alman kamu yayın kuruluşu ARD'nin İstanbul muhabirlerinden Steffen Wurzel kaleme aldığı analizinde,Türkiye'nin Libya operasyonunda takındığı tavırla uluslararası arenada prestij kazandığını belirtiyor.
Türkiye’deki stratejik araştırma merkezlerinin dış politİka ve güvenlik kültürünün belirlenmesindeki rolleri
Lübnan Başbakanı Rafik Hariri’ye düzenlenen suikastin üzerinden 5 seneyi aşkın bir süre geçti.
Sonuç kısmında dillendirilmesi adet olanı başta söyleyim; medyatik (araçsal) görüntüde söz konusu olan, varlığın gerçekliğini kendi iradesiyle ortaya koyması değil, onun gerçekliğinin kendisi dışındaki araçlar tarafından elde edilmiş görüntüsünün yeniden sunumudur. İHH’nin Gazze ablukasına yönelik “insani yardım” girişimi gayri insani bir karşılık görerek “kahraman” İsrail komandoları tarafından püskürtüldü. Gerçi karşılarında plastik sandalye gibi hiç de alışık olmadıkları bir mukavemet aracını gören “seçkin birlikler” kısa süren bir bocalama dönemi yaşadılar; ama bütün dünyanın şahit olduğu gibi bu bocalama kısa sürdü ve ardından doğal savaşçı refleksin harekete geçmesiyle tam otomatik silahların tetiğine davranan parmaklar insani yardımı yarıp geçti.
ABD Başkanı Barack Obama’nın Türkiye ziyareti, 2003’te 1 Mart Tezkeresi’yle tam anlamıyla kopma noktasına gelen Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir dönemin başladığına işaret ediyor. Kanada hariç tutulursa ilk resmî dış ziyareti için Türkiye’yi seçen ABD’nin yeni başkanı, böylelikle Türkiye ile ilişkilere verdiği önemi gösterdi ve ziyareti süresince verdiği mesajlarla da bu tavrını destekledi. Ziyaretin Avrupa bağlamına oturtulması ise Obama yönetiminin Türkiye algısının ipuçlarını ortaya koydu.
OLDUKÇA çalkantılı geçen sekiz yıllık George W. Bush döneminin ardından, Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir dönemin kapısının açıldığını söylemek yanlış olmaz.
ANAYASA Mahkemesi’nin şaşırtmayan başörtüsü kararının ardından siyasetin üzerine ölü toprağı tam anlamıyla serpilmiş oldu. Mahkeme pozitif hukuk açısından, hukuki tartışmaları anlamsız hale getiren bir karara imza attı.
BATI’DAKİ çoğulculuk tartışmalarının 11 Eylül’den sonra yeni bir boyut kazanacağına ve bu saldırıların ardından güvenlik merkezli yaklaşımların yükselişe geçeceğine herkes kesin gözüyle bakıyordu. Fakat Avrupa ve Amerika’daki çoğulculuk ve çok kültürlülük tartışmalarının Müslüman topluluklar üzerinden yapılıyor olması, yeni ve endişe verici bir eğilime işaret ediyor
Moderniteye hususi bir tarihi tecrübe olarak baktığımızda pek çok temel özelliğinden bahsedebiliriz. Bu tecrübeyi oluşturan ekonomik ve siyasi şartlar, Batı medeniyetinin Greko-Romen ve Yahudi-Hıristiyan kökleri, Reformasyon sonrasında yaşanan gelişmeler, Avrupa sömürgeciliği ve yeni kıtaların keşfi, kapitalizmin ortaya çıkısı, ulus-devlet gibi unsurlar, herhangi bir modernite tartışmasının değinmek zorunda olduğu konulardır.Biz burada modernitenin iki kurucu unsuru olan özgürlük ve rasyonalite kavramları üzerinde duracağız. Bu iki unsur, moderniteyle ortaya çıkan yeni yaşam biçimlerinin de temelinde yer alır.
Kaba Güce Karşı İnce Güç “İnce güç” kavramını ilk olarak 1980’li yıllarda kullanan Harvard’ın Kennedy Hükümet Fakültesi dekanı Joseph Nye, uluslararası ilişkilerde ekonomik ve askeri yığınak yapmanın ötesinde farklı güç biçimleri bulunduğu düşüncesinden hareket ediyor. İstediğiniz bir şeyi elde etmenin üç temel yolu var: Karşınızdakini kaba kuvvetinizle tehdit etmek ve gerekirse savaşmak; karşınızdakini çeşitli biçimlerde satın almak; ve “ince güç” kullanarak ikna etmek. Nye’a göre ince güç, “istediğiniz bir şeyi, kaba güç kullanarak değil, başkalarının sizin hedeflerinizi kabul etmesini sağlayarak elde etmeniz”dir. Bu, karşı tarafı inandırıcı argümanlar ve rasyonel politikalarla ikna ederek mümkündür. Burada inandırıcılık ve ikna kaabiliyeti temel güç unsurlarıdır. “İnce güç” tabirini, Amerikanın dış politika alternatiflerini anlamak ve anlatmak için kullanan Nye, Amerika’nın inandırıcılık, ikna kaabiliyeti ve cazibesini kaybettiğini, bunun maliyetinin ise hiç bir ekonomik göstergeyle ölçülemeyeceğini düşünüyor. Ona göre Amerika’nın soğuk savaş dönemindeki başarısını devam ettirebilmesi, Afganistan ve Irak gibi yeni ülkeler işgal etmesine değil, kaybettiği ince gücünü yeniden kazanmasına bağlı. Amerikan karşıtlığının küresel bir olgu haline geldiği bir dünyada Amerika’nın tercih edilen ve güvenilen bir siyasi güç olması artık mümkün değil. Amerikanın ince gücü, önemini her gün yitiriyor.