Washington ile Tahran arasındaki gerilim, çatışma ve müzakere seçenekleri arasında bir sarkaç gibi gidip geliyor. 2020 başkanlık seçimlerine giderken İran gerilimi Trump için sürekli gündem maddesi olacak.
Devamı
Trump'ın Ortadoğu'ya bin beş yüz kişilik yeni bir askeri güç gönderme kararı bölgedeki tansiyonu yükselten yeni bir adım olarak değerlendirildi.
ABD, Irak işgalinden bu yana bölgede muhtelif suçlar işliyor ve ne getireceği meçhul politikalar izliyor. Son yıllarda ABD’nin (özellikle de Suriye’yle ilgili yaptığı tercihler) çok büyük ölçüde CENTCOM'un nüfuzu altında belirlendi ve tatbik edildi.
İran'a yönelik olarak ABD tarafından uygulanmakta olan ekonomik yaptırımlar her açıdan daha da genişletilerek sürmekte.
Beyaz Saray, İran'dan petrol ithalinde 8 ülkeye tanıdığı yaptırım muafiyetlerini yenilemeyeceğini açıkladı. Bu karar Washington'ın tek taraflı olarak nükleer anlaşmadan çekildikten sonra Tahran'a ambargosunda üçüncü aşama.
Dünya siyaseti 1930'lu yıllara çok benziyor. Güç boşluğundan doğan gevşeklik tüm devletlerin güvenlik değerlendirmelerini etkiliyor..
Devamı
ABD’nin bu yeni çevreleme siyasetinin öncekilerden en önemli farkı, bu defa müttefiklerine yeterince değer vermemesi olarak göze çarpıyor.
Devamı
ABD’ye gerek ekonomik, gerekse askerî açıdan en büyük meydan okumanın Çin’den geldiği açık..
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) "2018'de Türkiye" yıllığını yayımladı. Siyaset, Dış Politika, Güvenlik, Ekonomi, Enerji, Hukuk, Yargı, Eğitim, Sosyal Politikalar ve Medya gibi ana başlıklardan oluşan 440 sayfalık raporda 2018 yılının önemli olayları analiz edilirken 2019'a da projeksiyon tutuluyor. İşte bu önemli rapordan bazı başlıklar…
Türkiye’nin 2013’ten beri giderek artan bir şekilde maruz kaldığı saldırıları, ekonomik ve askerî alanda attığı başarılı adımlar ve bu başarının verdiği güvenle dış politikasını bağımsız bir çizgiye taşımasından ayrı düşünmek mümkün değildir.
Analiz Arjantin dönem başkanlığında gerçekleşen G20 zirvesinin 2018 ajandasını, sorunları çözmede ne derece başarılı olduğunu ve G20 ile ilgili yaşanan hayal kırıklıklarını ele almaktadır.
Ortadoğu’da gerilim düşmek yerine sürekli artmaktadır. Bu artışı bölgede mayalanmakta olan değişim sancılarının sinyali olarak okumak da mümkündür. Ulus-devletlerin ve halklarının kendilerini hem askeri hem de politik-ekonomik açıdan güvende hissetmeleri her geçen gün daha da zorlaşmaktadır. ABD, Çin, Rusya ve AB gibi bölge-ölçekli ya da kıta-ölçekli devletler-arası uluslararası sistem, diğer bölge devlet ve halklarını da benzer bir siyasi düzene geçme konusunda baskılamaktadır.
Her ne kadar Türkiye’nin AB’ye üye olması durumunda Gümrük Birliği sebebiyle ortaya çıkan olumsuz etkilerin yok olacağı bilinse de fasıllara yönelik uygulanan siyasi blokajlar sonucu üyelik müzakerelerinin ilerlememesi, AB’nin ticaret strateji belgesinde birinci nesil olarak nitelendirilen GB’nin çok daha elzem bir şekilde ele alınmasını ve güncellenerek yeni nesil anlaşmalara dahil edilmesini gerektiriyor.
ABD tarafından İran'a uygulanan yaptırımların ikinci aşaması başlıyor. Ağustos ayında ilan edilen ilk aşamada yaptırım kalemleri İran ve ticaret yaptığı ülkeler açısından ikincil öneme sahipti
SETA Genel Koordinatör Yardımcısı Prof. Dr. Kemal İnat, ABD-Türkiye ilişkilerini değerlendirdi.
Bugün ABD'nin İran'a ikinci tur yaptırımları başlıyor. Böylece, 2015 nükleer anlaşması ile kaldırılan yaptırımlar geri dönüyor. Başkan Trump'ın 'emsali görülmemiş' diye tanımladığı yaptırımlarla İran'ın taşıma, finans ve enerji sektörleri hedefleniyor.
Erdoğan, mevcut uluslararası düzendeki statü dağılımından rahatsızlığını açıkça belirtirken, Türkiye’nin büyük güç olarak tanınması gerektiğini net bir şekilde ortaya koydu. “Büyük güç statüsü elde etmeyi” Türkiye’nin yeni dış politika doktrinin ilanı olarak değerlendirebiliriz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “dünya beşten büyüktür” söylemi, Almanya ve Japonya’nın istediği gibi, beş daimi üyenin sayısının artırılıp kendisine de veto hakkı verilmesi talebini ifade etmiyor. Aksine Türkiye, bütün BM üyelerinin barışın korunması için hak ve sorumluluk üstleneceği veto engelinin olmadığı adil bir BM sistemi istiyor.
Trump, uluslararası siyasal sistemi "America first" anlayışıyla yalnızca ABD'nin çıkarları doğrultusunda yeniden dizayn etmeye çalışıyor. Halbuki Türkiye, bütün ülkelerin çıkarlarının gözetildiği bir uluslararası sistem kurulması çağrısında bulunuyor.
Görünen o ki ABD, Türkiye ile ilgili siyasi hedeflerini gerçekleştirebilme noktasında finansı ve doları bir silah olarak kullanmaya çalışıyor ve artık bunu gizleme gereği de duymuyor.