NATO Zirvesi ve Sonrası

Litvanya'nın Başkenti Vilnius'ta gerçekleştirilen NATO Zirvesi haftanın öne çıkan gündemiydi. Zirvede alınan kararlar, ikili görüşmeler ve Türkiye'nin ilgi alanında olan hususlar incelemeye değer. Küresel ölçekte rekabet, kriz ve çatışma potansiyelleri dikkate alınırsa NATO'nun Vilnius Zirvesi kapsamlı sonuç raporuyla üye ülkelerin ortak güvenlik çıkarlarını 'asgari müşterekte' buluşturdu.

Devamı
NATO Zirvesi ve Sonrası
Batı ile İlişkilerde Yeni Fırsat

Batı ile İlişkilerde Yeni Fırsat

Batı ittifakının Yeni Türkiye gerçeğini kabullenmesi gerekiyor.

Devamı

Vilnius Zirvesi Sonrası NATO’nun Savunma Stratejilerinde Ne Değişti?

Bu analizde söz konusu hususların arka planı ve onları yönlendiren dinamikler ele alınmıştır. Buradan hareketle başta Avrupa’nın savunulması olmak üzere uluslararası güvenlik bakımından oluşabilecek sonuçlar değerlendirilmiştir. Bu kapsamda Türkiye’nin pozisyonu ve muhtemel öncelikleri tartışılmıştır.

Vilnius Zirvesi, NATO ittifakının Soğuk Savaş’tan beri tecrübe ettiği stratejik hedef belirsizliğini aşmaya başladığı bir dönemde gerçekleşiyor. ABD’nin 11 Eylül saldırılarının ardından “küresel teröre savaş” açması sonrasında NATO Afganistan’da görev aldı ancak ittifakın değişen uluslararası güvenlik sistemine uygun strateji geliştirmesi mümkün olmadı. NATO’nun 2010 Stratejik Konsept Belgesi, Rusya’yla iş birliğinden bahsederken Çin tehdidine atıf bile yapmıyordu. Kırım’ın ilhakına güçlü bir cevap veremeyen ittifak, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimiyle bir anda Avrupa’da nükleer savaş tehlikesini karşısında buldu. NATO’ya adeta asli misyonunu hatırlatan bu gelişme, Avrupa’nın güvenliğini sil baştan düşünmesi gereğini ortaya çıkardı. İttifak, 2022 Stratejik Konsept Belgesinde Rusya, Çin ve diğer küresel tehditler karşısında kapsamlı bir vizyon ortaya koymaya çalıştı.

Erdoğan’ın AB Çıkışının Arkasında Ne Var?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO'nun Vilnius Zirvesi'ne giderken yeni bir tartışma başlattı. İsveç'in NATO üyeliği ile ilgili olarak "Önce gelin Türkiye'nin Avrupa Birliği'nde önünü açın, ondan sonra biz de Finlandiya ile nasıl onun önünü açtıysak, İsveç'in de önünü açalım" mesajı verdi.

Devamı
Erdoğan ın AB Çıkışının Arkasında Ne Var
Türkiye Soğuk Savaş Dönemindeki Jeopolitik Önemini Tekrar Kazandı

Türkiye, Soğuk Savaş Dönemindeki Jeopolitik Önemini Tekrar Kazandı

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) ve Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesinden Prof. Dr. Murat Yeşiltaş, Terörle Mücadele Özel Koordinatörü ataması kararının Avrupa’daki PKK yapılanmasına yönelik farkındalık oluşturacağını söyledi.

Devamı

Dünya başkentlerinin dikkatleri yeniden Türkiye'ye çevrildi. Bu kez kritik seçimler için değil diplomatik aktivizm sebebiyle. Tahıl anlaşmasının süresinin bitmesine on gün kala Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski, dün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın davetiyle İstanbul'daydı.

İsveç, bayramın birinci günü kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim'in polis koruması altında yakılması ile yeniden gündemde. Ocak ayındakine benzer şekilde Stockholm'deki bir cami önünde işlenen bu menfur eylemin özgürlükle uzaktan yakından bir alakası yok. Aksine Müslümanların kutsallarına karşı işlenen bir nefret suçu ve apaçık bir tahrik. Meselenin Batı ve Müslümanlar boyutundan önce Türkiye ve İsveç kısmına bakalım. Malum, PKK ve FETÖ mensuplarına İsveç'te örgütlenme, finans bulma ve gösteri yapma alanında tanınan serbestlik Türkiye tarafında eleştiriliyor. Ankara, Stockholm'ün NATO üyeliğini onay vermek için terörle mücadelede verdiği sözleri tutmasını bekliyor. Bu konuda yeterli ilerleme sağlamayan Stockholm hem PKK'lıların gösterilerine hem de polis korumasında Kuran yakılmasına izin veriyor. Her ikisi de ya aymazlık ya provokasyon. Ya da gerçekte İsveç'in NATO üyeliğini istemediğini düşündürüyor. Menfur eylemin Avrupa ve İslam karşıtlığı boyutu daha az sorunlu değil.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yılında en önemli seçimlerden birine tanık olurken, Insight Turkey, seçimleri titizlikle değerlendiren ve sonrasında Türkiye'nin dış politikasının nasıl şekilleneceğini incelediği özel sayısını gururla sunarken, bu konudaki ufuk açıcı tartışmaların okuyucularımıza faydalı olacağını umuyor ve inanıyoruz.

Türkiye’nin çekincelerinin hafife alınması, NATO ittifakının uluslararası terörün Avrupa’daki tezahürlerine karşı kapsamlı bir tavır geliştiremediğini gösteriyor. İsveç’in üyeliğinden bağımsız olarak Türkiye her uluslararası platformda olduğu gibi NATO içinde de uluslararası terörle mücadelenin ortak hedeflerden biri haline getirilmesinde ısrarcı olmaya devam etmelidir.

Biden yönetimi F-16 meselesinde sembolik ancak önemli bir adım attı.

Daimi Ortak Mekanizma'nın üçüncü toplantısı içeriğinden ziyade müzakere sürecinin tekrar canlanması açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bundan sonraki süreçte sorumluluk İsveç karar alıcılarındadır. Türkiye üzerindeki baskılar devam edecektir ancak süreci somut kararlar ve taraflar açısından ortak kazanımlarla yürütmek tüm tarafların menfaatine olacaktır. Türkiye'nin varoluşsal güvenlik kaygıları konusunda esneklik göstermeyeceği tekrar tekrar vurgulanması gereken bir husustur. Türkiye'nin NATO'nun genişlemesini desteklediği vurgusu ise bir diğer önemli köşe taşıdır. Her iki vurgunun da dengeli ve eş zamanlı olarak yapılmaya devam etmesi gerekmektedir.

Askeri imkanları oldukça mütevazı ülkeler tarafından F-16V kolaylıkla tedarik edilebilirken, NATO'nun en büyük ordularından TSK'ya kazandırılması hususunda engeller çıkarılması genel manada durumu özetler nitelikte.

İki büyük deprem diplomasiyi de hareketlendirdi. 88 ülke doğrudan yardım yaparken 11 302 yabancı personel arama kurtarma ve yardım faaliyetlerinde yer aldı. Bu yardımlar için ilgili ülkelere ve uluslararası topluma müteşekkiriz

İsveç'te bulunan terör örgütü ile doğrudan veya dolaylı bağlantılı kesimler Batı kamuoylarının itibar ettiği kavramları kullanarak ve bu ülkelerin diplomatik ve siyasi çerçevesinin verdiği ferahlıkla yaptıkları yasadışı birçok faaliyeti rahat bir şekilde sürdürdüler.

İsveç’in NATO’ya üyeliğine dair Türkiye ile imzaladığı mutabakatın kapsamı nedir? İsveç, mutabakata ne derece uygun tavır sergilemektedir? İsveç’te gerçekleştirilen dini değerlere saldırı eylemlerini ya da terör örgütü yandaşlarının faaliyetlerini ifade özgürlüğü ile bağdaştırmak mümkün müdür?

Danimarkalı aşırı sağcı siyasetçi Paludan'ın Kur'an-ı Kerim yakma alçaklığı çok yönlü bir "İslam karşıtlığı, Batı ve Türkiye" tartışması başlattı. Öncelikle İsveç devleti, Stockholm'deki Türk büyükelçiliği yakınında gerçekleştirilen bu nefret suçuna BM ve Avrupa Konseyi Sözleşmeleri'ne aykırı olarak izin vermiştir. Özgürlükler ve demokrasi ile ilgisi olmayan bu tavır Avrupa'da son yıllarda ana akım siyaseti dönüştüren İslam karşıtlığını teşvik etmektedir.