Savaş Suçlusu Neoconların Türkiye Takıntısı

Dünyanın bir neocon küstahlığı sorunu var. Bir seri katilin kurbanlarını suçlamasına benzer bir psikoloji ile hala utanmadan tepeden bakabiliyorlar. Oysa ayar çekmeye çalıştıkları Türkiye, 28 Şubat Türkiyesi değil.

Devamı
Savaş Suçlusu Neoconların Türkiye Takıntısı
ABD nin Ortadoğu dan Geri Çekilmesi

ABD’nin Ortadoğu’dan Geri Çekilmesi

ABD Ortadoğu’dan geri çekilsin tabi ki ama Ortadoğu’da kendi ürettiği sorunları da beraberinde alıp gitsin. En azından geri çekilmeden bahsederken PKK’ya verdiği destek gibi giderayak yeni ve köklü sorunlar üretmeye çalışmasın.

Devamı

ABD açıkça Suriye’de hem muhalefetin hem de muhalefeti destekleyen Türkiye gibi aktörlerin başarısızlığını umarak sahada kendi gerçekliklerini yaratma çabası içerisine girdi. Kendi kendini doğrulayan kehanetleriyle Suriye’de önce DAİŞ’in sonra PKK’nın önünü açtı.

Türkiye’nin mülteci meselesi konusunda Avrupa’nın düştüğü acziyeti siyasi baskı aracı olarak kullandığını düşünen Merkel hükümeti Ankara’ya karşı bir güç gösterisinde bulunmak istiyordu.

Almanya'nın bu meseleyi gündeme getiriş biçimi ve zamanlaması, meseleyi bir siyasi manivela olarak kullanmak istediğinin kanıtıdır.

Müstakbel Başbakan Yıldırım’ın terörle mücadele vurgusu oldukça yerinde; ve terör aynı zamanda bir dış politika başlığımız.

Galat-ı Meşhur Olarak Sykes-Picot

Bölgesel aktörlerin çatışmalara son verme ve yeni bir düzen kurma noktasında sorumluluklarını yüklenme dönemi. Kendi aktörlüklerini, tercihlerini ve sonuçlarını gözden geçirme zamanı.

Devamı
Galat-ı Meşhur Olarak Sykes-Picot
SETA DC Konferansı ve ABD İle İlişkilerimiz

SETA DC Konferansı ve ABD İle İlişkilerimiz

PKK ve PYD arasındaki iç içe girmişlik artık Washington DC’de bile saklanamayacak bir vaziyet almış. İlk dönemlerde yaygın olan aynı örgütün iki farklı kısaltmasının iki farklı örgüte işaret ettiği yönündeki tezvirat büyük oranda tedavülden kalkmış durumda.

Devamı

Burhanettin Duran, Suriye’nin geleceği üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Ön seçim sürecinin başlamasından bugüne Trump'ın ırkçı ve ötekileştirici söylemleri ciddi şekilde eleştirildi. Eleştirilmeye de devam ediyor. Ne var ki, bu eleştiriler Trump'ın yükselişine engel olamıyor.

ABD, müttefik kavramını beş senelik Suriye krizi boyunca o kadar mutasyona uğrattı ki ortaya bir ucube kavram çıkardı.

Hâlâ, bütün arsızlıklarını takınıp bizlere "yargılanacaksınız" diye tehditler savuruyorlar. Ortada bir örgüt ve bu örgütün "kamuoyu önderleri" var. Ve bu "önderler" bu memleketin en temel meselelerinde bile birbirlerine karşıtlık içindeler.

Yeni başkanın, Obama’dan çok farklı bir Ortadoğu politikası izlemesi kolay olmayacak. Zira Amerikan halkı Ortadoğu’da siyasi sorunların adeta çözülmesi imkânsız hale geldiğine ikna olmuş durumda. Yeni başkanın kamuoyunu yeni bir dış politika aktivizmine ikna etmesi çok zor.

Bölge ülkeleri bağımsız politikalar ürettikçe rahatsız edici bulunuyor ve bir anlamda onlara ayar verilmek isteniyor. S. Arabistan'ın kadın hakları sorunu hatırlanıyor. Türkiye için ise "basın özgürlüğü" sopası sürekli gündemde tutuluyor.

ABD- Suud ilişkilerindeki yapısal ayrışma Obama döneminde yerleşik hal aldı. Bu da Arap isyanlarını yönetemeyen Obama'nın ana ilgisini Ortadoğu'dan çekmesiyle irtibatlı.

ABD-Suudi Arabistan ilişkilerinin bugünden sonra asla bir daha eski yakın müttefik ve dostluk ilişkisi seviyesine çıkmayacağını söylemek mümkün. Menfaat ilişkileri devam edecek, ancak taraflar arasındaki güven ciddi bir şekilde zedelendi.

Filistin her şeyin merkezinde duruyor fakat Filistin dışında sorunlar da oldukça çok.

Türkiye, bugün "yeniden kazanılmaya çalışılan" bir aktör konumunda. Bunun nedeni bölgemizdeki farklı aktörlerin giderek derinleşen iç mücadeleleri. Türkiye için esas olan ise, bu süreci kendi milli menfaatleri namına değerlendirmek.

Obama yönetiminin ikili ilişkilerdeki "yorgunluğu" ve kurumlar arasındaki "dağınıklığı" bir kenara bırakarak sahanın gerçeklerine odaklanmasının zamanı.

Cumhurbaşkanı’nın kısa bir süre sonra koltuğu bırakacak olan Obama ile görüşmesinin sembolizmi, ziyaret trafiğinin diğer ayaklarının reel getirilerinden kat be kat daha önemsiz. Sembolizmi aşıp reel getirilere yoğunlaşmalıyız.

Paralel yapı bileşenleri, elbette Washington'daki ziyaretimiz süresince her fırsatı bir manipülasyon imkânı olarak görüp kamuoyunu zehirlemeye çalışacaklardır. Fakat siz siz olun manipülasyona gelmeyin. İşler yolunda, Erdoğan da işinin başında!