Erdoğan ve Putin'in liderlik inisiyatifleriyle ulaşılan İdlib mutabakatı dünya başkentlerinde memnuniyetle karşılandı. Rus-Esed güçlerinin İdlib operasyonundan vazgeçmesi beklenmiyordu. Mutabakatla insani bir felaket ve yeni bir mülteci akını önlendi. Bunun Türkiye'nin diplomatik bir başarısı olduğu aşikâr.
Devamı
SETA Strateji Araştırmaları Direktörü Hasan B. Yalçın Rusya’nın Suriye’de izlediği strateji hakkında değerlendirmede bulundu.
Devamı
SETA Araştırmacısı Dr. Özdemir, "Kudüs meselesi Obama'dan Trump'a devam diyor. Trump'ın Kudüs'te aldığı pozisyon aynı sertliği korudu. Hatta artarak da devam etti." dedi.
Suriye’deki bütün cepheleri kazansalar bile, bu kadar çok insanın acıları üzerine inşa ettikleri düzenlerini sürdürmeleri ve ülkede istikrarlı bir yönetim kurmalarının mümkün olmayacağını Irak tecrübesi açık bir şekilde gösteriyor.
ABD’nin Orta Doğu’daki hukuksuz saldırılarının yol açtığı radikalizmin zamanla nasıl terörizme evrildiği hatırlanırsa, Rusya’nın ağır insan hakları ihlallerine sahne olan bu saldırılarının çok daha ağır sonuçları olacağını tahmin etmek zor değildir.
Suriye iç savaşının kritik aşamalarından biri olan İdlib son birkaç haftadır gündemin merkezinde yer alıyor.
"Türkiye, Suriye'de saf tutmuyor" - Uluslararası Arap Akademisyenleri Derneği Onursal Başkanı Sımir Hafız: - "Suriye'de bulunan uluslararası aktörler, Türkiye'yi yanlarına çekmek istiyor.
Devamı
Mevcut düzlemde askeri bir operasyonun ayak sesleri gittikçe yaklaşıyor. Soru bu operasyonun ne kadar kapsamlı olacağı ve kimlerin kime karşı mücadele edeceği sorusudur.
Devamı
SETA Güvenlik Araştırmacısı Murat Aslan Suriye’de bulunan aktörlerin amaçları ve hedefleri hakkında değerlendirmede bulundu.
Tahran’daki zirvede Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdlib meselesinde Rusya ve İran’ın Astana ve Soçi süreçlerinde verdikleri sözlere aykırı davranıp Türkiye’nin güvenliğini de tehdit edecek sonuçlara yol açacak şekilde hareket etmelerinin bu üç ülke arasında son dönemde söz konusu olan yakınlaşmayı da riske edeceğini muhatapları Putin ve Ruhani’ye açık bir şekilde hissettirecektir.
Erdoğan'ın gösterdiği sabra ve iyi niyete rağmen, Trump, ABD'nin asimetrik ve nobran müttefiklik anlayışı ile Türkiye'ye yaklaşıyor. Kendisinin Erdoğan'a yaptığı jestleri aşırı önemsiyor. Yönetiminin Türkiye'ye karşı somut hatalı politikalarını ise görmezden geliyor.
Bölgesel anlamda İran karşıtı bir blok oluşurken, ABD yönetimi de Tahran’a karşı kendi enstrümanlarını devreye sokmuştur. Bu enstrümanların başında ekonomik yaptırımlar gelmiştir.
Azil konusunun ısındığı bir dönemde Trump'ın ihtiyaç duyduğu şey algı yönetimi değil, somut destektir. Fakat bunu tercih edeceğine dair elbette herhangi bir garanti yok.
Irak'ın kuzeyinde PKK'nın elebaşılarından 'Mam Zeki Şengali' kod adlı İsmail Özden'in etkisiz hale getirildiği MİT ve TSK'nın ortak operasyonu, gerek savunma sanayisinde gerekse kurumlar arası koordinasyonda gelinen başarılı noktayı gösteriyor.
Görevinin ikinci yılında olan ABD Başkanı Donald Trump, uyguladığı dış politika ve ticaret yaklaşımlarıyla ülkesini uluslararası arenada giderek yalnızlaştırıyor.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "AK Parti'nin önündeki mesele, ekonomik alanda adaleti merkeze alan bir siyaset izlemesidir. Şu anda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde yürütülen siyaset budur." dedi.
Amerika iki dönemdir uluslararası sistemde istikrarı korumak gibi bir siyasetle ilgilenmiyor. Kendisinin merkezinde bulunduğu uluslararası düzeni korumak bir kenara onun yıkılması için uğraşıyor bile denebilir.
2010 yılının haziran ayında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi İran’a karşı çok ağır yaptırımlar içeren 1929 sayılı kararı aldığında ABD, Avrupa, Rusya ve Çin bu yaptırımlar konusunda hemfikirdi.
Türk-Amerikan ilişkilerinde yaşanan gerilimi, aktör merkezli tek bir nedene indirgemek yerine ilişkilerin karşılıklı dış politika tercihlerinin yapısal sonuçları olduğunu bilerek hareket etmek daha doğru bir yaklaşım olur.
Türk-Amerikan ilişkilerinde ne zaman bir kriz baş gösterse 'bu sefer çok farklı, diğerlerine benzemiyor' değerlendirmesi yapılır.