İsrail’in ‘Reset’ Stratejisi ve Washington’ın Tercihleri

İran İsrail’e karşı gerçekleştirdiği füze saldırısıyla Hizbullah lideri Nasrallah’ın öldürülmesinin cevapsız kalmayacağını göstermeye çalıştı. Aynı zamanda saldırının belli bir süreyle sınırlan-dırılması ve muhtemelen Amerikan tarafına da bildirilmiş olması, İran’ın tam bir savaştan kaçındığına işaret ediyor. Bir yandan İsrail’in bir süredir kışkırtmaya çalıştığı topyekûn savaştan uzak durmaya kararlı görünen İran, bir yandan da İsrail’in oluşturmaya çalıştığı tam hareket özgürlüğünü sınırlandırmaya çalışıyor. İran’ın füze saldırısını nükleer altyapısını yok etmek için fırsata çevirmek isteyen İsrail ise Washington’ı ikna etmekte zorlanıyor. BM kürsüsünden Ortadoğu’da ulaşamayacakları bir hedef olmadığı tehdidini savuran Netanyahu, hem Hizbullah hem de İran’a karşı şiddeti tırmandırma stratejisinden vazgeçmeyecek görünüyor.

Devamı
İsrail in Reset Stratejisi ve Washington ın Tercihleri
Türkiye nin Hedefte Olmasından Ne Anlamalıyız

Türkiye’nin Hedefte Olmasından Ne Anlamalıyız?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Meclis'i açış konuşmasında "Vaat edilmiş topraklar hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan'dan sonra gözünü dikeceği yer, açık söylüyorum, bizim vatan topraklarımız olacaktır. Şu anda bütün hesap bunun üzerinedir" açıklaması farklı açılardan tartışılıyor.

Devamı

İsrail'in Gazze'de Filistin halkına yaptığı katliama karşı "İslami ortak bir duruş ve eylem geliştirme" amacıyla toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT) olağanüstü zirvesi için Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın heyetiyle Riyad'dayız. Zirve öncesi İİT'den yapılan açıklamada bu zirvenin "İslam ümmetinin merkezi davası olan Filistin meselesi ve Kudüs kentine ilişkin tehlikeli gelişmeler" üzerine düzenlendiği vurgulandı. Bu açıklama İİT'nin kuruluş gayesi olan Kudüs'ün korunmasını Gazze'deki katliamın önlenmesi ile bir arada dile getiriyor. 8. Olağanüstü Zirve Suudi Arabistan'ın çağrısıyla toplansa da Türkiye, İİT'nin Gazze'de ateşkes ve iki devletli çözüm süreci için inisiyatif alması için ciddi bir gayret gösteriyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, Taşkent dönüşü Riyad'daki zirveyi çok önemsediğini şu cümlelerle belirtti: "Buraya katılan ülkelerin her biri ne yapabilir? sorusuna odaklanacağız... İslam ülkelerinin Filistin davası ile ilgili hassasiyeti malum ve hem ateşkesin sağlanması hem kalıcı barış ile ilgili yapabileceğimiz çok şey var. Adımlarımızı sağlam, etkin ve barışa hizmet edecek şekilde atmalıyız. Stratejisi oluşturulmamış, iyi planlanmamış adımlar en başta Filistin davasına zarar verir."

İsrail ordusu Gazze işgalini kademeli olarak yürütürken Başbakan Netanyahu, Filistinlilerin katliamını Tevrat'tan alıntılarla meşrulaştırmaya çalışıyor.

Dini inançların kimliğin değerli bir parçası olması sebebiyle kimi zaman devletlerin politikalarına etki etmesine tanıklık ediyoruz. Ancak yayılmacı, işgalci ve savaş odaklı söylemlerin ve ideolojilerin devletlerin temel belirleyici tercihi olması durumunda işte o tehlikeli teo-politik durumuna geliniyor. 7 Ekim Hamas saldırısını savunma hakkı diyerek destekleyen Batı ülkeleri bilerek ya da bilmeyerek Netanyahu hükümetinin "aşırı dinci, Siyonist ve kıyametçi" söylemini cesaretlendiriyor. "Ortak gücümüz ile haklılığımıza ve Yahudi halkının ebediliğine olan derin inancımızla Hamas'a karşı Yeşaya kehanetini göreceğiz" diyen Netanyahu, kendisini zaten Yahudi devleti olarak tanımlayan İsrail'i daha ileri bir yayılmacı ideolojik söyleme taşıyor. Gazze'yi imha politikasını Tevrat'taki "büyük İsrail devleti" ve "vaat edilmiş topraklar" teolojisi ile irtibatlandırıyor. Bush'un Irak işgalini "haçlı savaşı" olarak nitelediği, Trump'ın Evanjelik söylemlerde bulunduğu, Biden'ın "Siyonistim" dediği ve Blinken'ın "Yahudi olarak" İsrail'i desteklediğini söylediği bir arada düşünülürse bu teolojik radikal söylemlerin insalık için ne kadar tehlikeli bir zemin oluşturduğu daha iyi anlaşılır. İşte bu tehlikeyi gören Erdoğan, Papa Fransuva ile İsrail-Filistin çatışmasını durdurmak için görüşüyor ve Batı dünyasını hilal-haç (kavgası) anlayışını terk edin diyerek uyarıyor.

İran’daki protestoların arkasında yatan sebepleri, protestocuların taleplerini, Tahran yönetiminin tavrını, protestoların muhtemel geleceğini ve bu ülkeye etkilerini Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen İran uzmanlarından değerlendirmelerini istedik. Uzmanlar Cevaplıyor çalışmasının bu bölümünde İran uzmanlarının bu konudaki değerlendirmelerini sunuyoruz. 

Tüm Gözler NATO Zirvesinde, Bu Olağanüstü Toplantıdan Neler Beklenmeli?

Bu çalışmada alanında önde gelen uzmanlar NATO olağanüstü zirvesinden neler beklenebileceği konusunda fikir vermektedir.

Devamı
Tüm Gözler NATO Zirvesinde Bu Olağanüstü Toplantıdan Neler Beklenmeli
Cumhurbaşkanı Erdoğan ın Katar Ziyaretinin İkili İlişkiler ve Bölgesel Gelişmeler

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Katar Ziyaretinin İkili İlişkiler ve Bölgesel Gelişmeler Açısından Anlamı

Gelişmeler perspektifinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Katar ziyaretinin ne anlama geldiğini ve Ankara-Doha ilişkilerini etkileyip etkilemeyeceğini bu konunun uzmanlarına sorduk.

Devamı

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid’in on yıl aradan sonra ilk kez 24 Kasım 2021’de Türkiye’yi ziyaret etmesi bekleniyor. Ziyaret Ortadoğu’da normalleşme dalgasının şekillendiği bir zamanda gerçekleşiyor. Türkiye ve BAE uzun yıllardır çeşitli bölgesel meselelerde karşıt tarafları destekliyor. Bundan dolayı iki liderin görüşmesi “yeni bir dönemin başlangıcı” olarak kabul ediliyor.

30-31 Ekim 2021’de Roma’da gerçekleştirilen G20 Liderler Zirvesi’nde Başkan Erdoğan ABD’li mevkidaşı Biden ile görüşecek. Bu, Biden’ın Beyaz Saray’a gelmesinden sonra Erdoğan ile yaptığı ikinci görüşme olacak. SETA uzmanları, ikili görüşmede gündeme gelebilecek olası konuları ve bunların iki devlet arasındaki ilişkilere etkilerini tartışıyor.

Anti-Siyonizm tarihsel olarak Siyonist politikaların etki alanlarının genişlemesinde ve meşrulaştırılmasında iş gördü. Bir anlamda anti-Siyonist söylem bütün dünyada Siyonizm'in “kamu diplomasisi”ni yaptı.