Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı

Başkan Biden’ın Amerikan Holokost Müzesi’nin yıllık ‘Hatırlama Günleri’ seremonisinde yaptığı konuşma, Gazze savaşına ve Amerika içindeki protestolara ağırlıklı olarak antisemitizm perspektifinden baktığını bir kez daha ortaya koydu. Biden’ın Holokost Anma Günü’nde yükselen antisemitizm ve nefret diline odaklanması garip değil elbette ancak Hamas’ın 7 Ekim saldırısının Yahudilere karşı nefretin en son örneği olarak göstermesi İsrail’in Gazze’de işlediği savaş suçlarını göz ardı etme ve meşrulaştırma çabası olarak öne çıkıyor. Yahudi düşmanlığı ve antisemitizmin yükselişini İsrail’in eleştirilmesini engellemek ve Filistinlilere reva görülen katliamların unutulmasını sağlamak için kullanmak İsrail yanlısı siyasi grupların stratejisi haline gelmiş durumda. Biden’ın konuşması da bu tür bir yaklaşımın en son örneği olarak değerlendirilebilir.

Devamı
Antisemitizm 7 Ekim ve Biden ın Vietnam ı
İsrail Uluslararası Ölçekte İzole Olmuş Bir Devlete Dönüşecek

İsrail Uluslararası Ölçekte İzole Olmuş Bir Devlete Dönüşecek

SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Murat Yeşiltaş, TRT Haber ekranlarında yayınlanan Birinci Sayfa programında, Filistin’de 76 yıldır devam eden işgal ve direniş süreci üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Devamı

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı Karim Khan, savaş suçu ve insanlığa karşı suç işledikleri suçlamasıyla İsrail Başbakanı Netanyahu ve Savunma Bakanı Gallant hakkında tutuklama emri kararı çıkarılmasını talep etti. Yargıçlar Khan’ın bu talebini onaylarsa Amerikan müttefiki bir ülkenin siyasi liderlerine karşı alınan karar mahkemenin tarihine bir ilk olarak geçecek. Amerikan siyasetinin her iki kanadından muhtemel bir tutuklama kararına karşı lobi çabaları daha önce basına yansımıştı. Amerikan siyasetçileri UCM üyelerine yazdıkları mektupta sadece kendilerine değil ailelerine de yaptırım uygulayacakları tehdidini savurmuştu. Başsavcının baskılara rağmen tutuklama kararı başvurusu Batılı ülkeler ve özellikle ABD açısından yeni bir sınav teşkil ediyor zira uluslararası hukuk ve düzenin savunuculuğunu başka aktörlere kaptırmakla karşı karşıya durumda.

Uluslararası toplumun temellerini kökünden sarsan eylemlerin önemli bir kısmı silahlı çatışmalar esnasında gerçekleşmektedir. Yasa dışı saldırılar, sürgünler, yıkımlar, öldürmeler, yaralamalar ve toplu katliamlar çoğu kez silahlı çatışmalar esasında yaşanan, yeni düşmanlıklar yaratan ve uluslararası toplumun hassas düzenini derinden sarsan eylemler olmaktadır.

SETA Genel Koordinatörü Nebi Miş, TRT 1 ekranlarında yayınlanan Enine Boyuna programında, İsrail’in Filistin’de devam eden soykırım eylemleri ve bu eylemlerle ilgili uluslararası mahkemelerde verilen kararlar ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

“Dün geceye ait görüntüler Refah’ın nasıl yeryüzündeki cehenneme dönüştüğünün kanıtıdır.” Bu ifadeler BM Mülteciler Yüksek Komiseri Philippe Lazarini’ye ait. İsrail’in Refah’ta güvenli bölge ilan ettiği ve Filistinlilerin sığındığı çadırları bombalayarak ortaya çıkarttığı cehennem görüntülerini tarif etmeye dilim varmıyor; sözün bittiği yer olarak tanımlamak daha doğru olur. Bu saldırının Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı’nın Netanyahu ve Gallant’a karşı tutuklama istemesinden ve Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail’e Refah’ta operasyonları durdurma kararı çıkarmasından sonra gerçekleşmesi, İsrail hükümetinin hak, hukuk, adalet veya uluslararası meşruiyet gibi kavramları tanımadığının bir ifadesiydi. Netanyahu hükümeti, Washington’ın desteği öyle veya böyle devam ettiği sürece hiçbir kurum ve makamı tanımayacağını Filistinli masumları katlederek haykırmayı seçiyor.

Amerikan Evanjelizminin Trump’la İmtihanı

Evanjelist bir papazın oğlu olan gazeteci Tim Alberta, ‘Krallık, Güç ve İhtişam: Aşırılık Çağında Amerikan Evanjelizmi’ adlı kitabında, Amerikan Evanjelistlerinin son elli senede geçirdiği siyasi ve kültürel değişimi içerden bir gözle tartışıyor. Evanjelist hareketin önde gelen liderlerinin hikâyeleri üzerinden kiliselerin nasıl siyasallaştığı ve bu dönüşümün Trump’la nasıl zirveye ulaştığı kitabın ana konusu. Alberta, beyaz Evanjelist Hristiyan grupların Amerikan seküler kültürü tarafından kuşatma altında olduklarına inandıklarını ve Trump’ı tanrı tarafından Amerikan Hristiyanlığını kurtarmak için ‘seçilmiş bir araç’ olarak gördüklerini anlatıyor. Kitap, uzun yıllar muhafazakâr sağcı değerlerin bayraktarlığını yapan Evanjelistlerin bu değerlerden epeyce uzakta olduğu bilinen Trump gibi bir lidere nasıl bu kadar sıkı destek verme ve hatta kayıtsız bağlanma noktasına geldiklerini anlamamızı sağlıyor.

Devamı
Amerikan Evanjelizminin Trump la İmtihanı
Ortadoğu da ABD-İran Gerilimi

Ortadoğu’da ABD-İran Gerilimi

Washington’ın Ortadoğu bölgesine yönelik “çift sütunlu” politikasının sütunlardan birini oluşturan İran, 1979 İslam Devrimi ile birlikte müttefiklikten ABD ile sürekli çekişen bir ülke konumuna gelmiştir. Bu doğrultuda Tahran’ın devrimle birlikte geliştirdiği argümanlar Washington’ın bölgedeki misyonu ve çıkarlarıyla ciddi anlamda çatışmaktadır. İran devrimle birlikte “Ne Doğu ne de Batı, İslam Cumhuriyeti” sloganıyla dönemin iki blokunu da reddederek “Bağlantısızlar” hareketine katılmıştır. Ancak son dönemlerde İran, artan Batı baskısıyla birlikte “Doğu’ya Bakış” söylemini geliştirerek Rusya ve Çin’e yakın politikalar izlemektedir. Bu politikalar doğrultusunda Tahran’ın Moskova ile ilişkileri askeri iş birliklere yöneldiği için ABD ile İran arasında bir gerilim unsuru olarak değerlendirilmektedir.

Devamı

13 Nisan gecesi İran’ın İsrail’e saldırısı bölgesel ve küresel dinamikleri doğrudan etkileme potansiyeli bakımından dünya genelinde çok geniş bir yankı uyandırdı. On yıllardır söylem düzeyinde ya da vekiller üzerinden yürütülen kontrollü düşmanlığın son günlerde cereyan eden gelişmeler nedeniyle büyük bir savaşa evrilme ihtimali, mevcut statükonun sarsılması ve dengelerin değişmesi anlamına geleceğinden uluslararası alanda ciddi bir tedirginliğe yol açtı. Tahran-Tel Aviv hattındaki karşılıklı restleşmelerin sıklığı ve bu durumun sıradanlaşması, her iki tarafın da büyük bir savaşı göze alamayacağı ve kendi kamuoylarını konsolide etmek adına sert söylemlere dayanan bir strateji benimsendiği algısını oluşturmuştu. Bu algıdan ötürü savaşın uzak olasılık kabilinden değerlendirildiği bir ortamda, İsrail’in Şam’daki İran misyon temsilciliğini hedef alması ve akabinde de İran’ın saldırısı yılların aşina olunan davranış biçiminin bu süreçte nasıl şekilleneceği ve tarafların gerilimi ne düzeye kadar tırmandıracağına dair esaslı ve bir o kadar da önemli soruları gündeme taşıdı.

İsrail kuruluşundan bu yana gerçekleştirdiği eylemleriyle uluslararası hukukun temel ilkelerini ve Birleşmiş Milletler’in (BM) aldığı kararları sistematik şekilde ihlal eden bir ülke olarak bilinir hale gelmiştir. Bu algı nedeniyle İsrail’e karşı halihazırda devam eden üç ayrı hukuki süreçten çıkacak kararlara uyup uymayacağı da belirsiz görünüyor. Ancak İsrail’in eylemlerinin niteliğini göstermesi açısından önemli sonuçları olan üç ayrı uluslararası yargı süreci halen devam etmektedir.

Bölgesel ve küresel algı operasyonu neticesinde, bölgedeki İslami hareketlere güven zedelendi. Bu hareketler halkın gözünde düşürüldü ve halkın bunlara verdiği destekte bir azalma oldu.

SETA Genel Koordinatörü Duran, Mısır'da Mursi'nin de aralarında bulunduğu 122 kişiye verilen idam cezasının siyasi olduğunu söyledi.