Son yazımda Robert Fisk'in İran'la Batı arasındaki nükleer mutabakat sonrasında "mahallenin iyi çocuğu artık İran" seviyesindeki yazısını eleştirmiştim
Devamı
Geçen Salı İran'ın sorunlu nükleer programı nedeniyle P5+1 (ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa ve Almanya) ile vardığı Kapsamlı Eylem Planı Anlaşması İran-Batı ilişkilerinde 1979'daki İslam devriminden bu yana yaşanan gerginliği yeni bir işbirliği evresine taşıyacak ölçüde tarihsel bir durum ortaya çıkardı.
ABD'nin 1979'dan beri İran'a karşı giderek sıkılaştırdığı yalnızlaştırma politikasının sona ereceğini gösteriyorsa ve İran'ın uluslararası sisteme entegre olmasının önünü açacaksa Tahran için gerçekten önemli bir dönüm noktası olacaktır.
Kritik konu, Batı ile ilişkilerde açtığı bu "yeni kapının" İran dış politikasına ve Ortadoğu'ya neler getireceğidir.
Bu anlaşma İran ile Amerika arasında bir dostluk anlaşması değil, bir ertelemedir, ateşkestir. Bir sonraki çekişme için konum ve nefes alma durağıdır. Bu bakımdan Amerika'nın yeni ortağı İran'dır iddialarını oldukça abartılı buluyorum.
5 daimi BM üyesi ABD, İngiltere, Çin, Rusya ve Fransa ile Almanya'dan oluşan P5+1 adlı gücün İran'la yaptığı görüşmeler Viyana'da devam ediyor.
Devamı
İhvan'ın bütünüyle silahlı mücadeleye yöneleceğini söylemek zor. Ancak siyasi ortamın daha da radikalleşeceğini ve IŞİD benzeri örgütlerin daha da güç kazanacağını söylemek mümkün.
Devamı
Davutoğlu'nun önündeki meydan okumalar, yapılması gerekenlerin teorik içeriğiyle ilgili değil. Zorluk, pratiklerde, aktörleri iknada ve geçmişin mirası ile hesaplaşmada.
Batı dünyasında kamu diplomasisi görevi üstlenen ve içte de reformcudemokrasi dilinin kurulmasına katkı sağlayan liberaller- solcular Gezi olayları ile saf değiştirdi.
Suriye ve Irak ile ilgili altı çizilmesi gereken nokta: taşların henüz yerine oturmadığı, bugünkü konjonktüre bakarak kendisini kazananlar arasında görerek sevinen tarafların yarın taşlar yerine oturduğunda kendisini kaybeden tarafta görmesi ihtimalinin yüksek olduğu gerçeğidir.
HDP Kamışlı'dan Afrin'e doğru oluşturulmak istenen "Kürt kuşağı"nın uluslararası PR'ı ve kaba saba Erdoğan karşıtlığı dışında "yerli" bir siyaset üretebilecek mi?
Batı net bir şekilde İslam coğrafyasında derdinin demokrasi olmadığını, İslami hareketlere olan nefretinin Mısır'dan Türkiye'ye kadar İslam coğrafyasıyla ilişkilerindeki en belirleyici faktör olduğunu açık etmiştir.
Mısır'da takındıkları tavır Batılı aktörlerin bölgesel statükonun risklerini, oluşacak yeni bir demokratik düzenin risklerine tercih ettiklerini gösteriyor.
Bölgesel bir güç halini alan Türkiye'nin dengelenmesi ve hatta etkisizleştirilmesi çabası hız kazanmış durumda. Bu bağlamda bir yanda İran ve Rusya, diğer yanda İsrail, Suudi Arabistan ve ABD Türkiye'yi çevrelemek için yoğun uğraş içinde.
Murat Yeşiltaş: Dünya basınına baktığımız zaman seçim öncesi ve sonrasına ilişkin tavırlar arasında ciddi bir farklılık olduğunu gözlemlemek mümkün.
Bu seçim bile sadece Türkiye'nin değil, içinden geçtiğimiz süreçte küresel ölçekteki birçok kesimin kutuplaştığının en bariz göstergesiydi.
Mısır'da Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve üst düzey İhvan üyeleri hakkında verilen idam kararları Mısır ve bölge siyaseti açısından ne anlam ifade ediyor?