Odak: MİT, PKK ve Seçimler

Türkiye artık iyiden iyeye seçim sathına girmişken, siyasi pozisyonlar da ittifaklar altında kampanyalarını yürüterek seçimlerden kendi adlarına zaferle çıkmanın gayretinde. Bir yanda Cumhurbaşkanlığı diğer yanda ise Meclis seçimleri için büyük bir mücadele söz konusu. Buraya kadar olağan şekilde tanımlanabilecek süreçte, ilginç ve üzerinde durulması gereken hususlardan biri HDP ve yedek parti olarak teşkil edilen Yeşil Sol Parti’nin (YSP) Kemal Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı ile kurduğu angajman. PKK/KCK’nın legal alandaki siyasal uzantısı olan HDP/YSP’nin Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmesi, çeşitli müzakereler sonrasında aday çıkarmama ve Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı dikkate değer. Ancak tamamlayıcı diğer bir gelişme ise PKK/KCK terör örgütünün tüm gücüyle seçim sürecine asılması. Doğası itibarıyla meşru siyasal sistem ve seçim süreçlerine uzak kalması gereken bir terör örgütü adeta siyasi kampanya yürütmeye başlamış durumda.

Devamı
Odak MİT PKK ve Seçimler
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Türkevi'nde Doğal Afetlerin Uluslararası İlişkilere Etkisini Anlattı

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Türkevi'nde Doğal Afetlerin Uluslararası İlişkilere Etkisini Anlattı

Türkevi'nde iki oturum halinde "Doğal Afetlerin Uluslararası İlişkilere Etkileri: Bir Siyasi Çatışma Çözümü Enstrümanı Olarak Doğal Afetlerin Yeniden Değerlendirilmesi" başlıklı panel gerçekleştirildi.

Devamı

5. nesil savaş uçağı üreten 5 ülkeden biri olduk.

ABD’nin çok da itiraz etmeyeceği izlenimi yarattı. Bu tavrıyla Washington’un çözüm için maliyet üstlenmekten kaçınarak siyasi çözüm sürecini bölge ülkelerine bırakmak ve görece istikrar sağlandıktan sonra Suriye’den çekilme opsiyonuna sahip olmak istediği söylenebilir.

Halkın Türkiye’nin böylesi zor bir coğrafyada olması itibariyle ülkeyi bir yandan sıcak çatışmadan uzak tutmayı bir yandan da etkin bir aktör olmayı başaran bir vizyona prim vermesi şaşırtıcı değil.

Geçen hafta yayımlanan Almanya’nın Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi, bu ülkenin gerek tarihteki güç mücadelelerinde oynadığı rol gerekse günümüz dünya ekonomisinde sahip olduğu ağırlık açısından yakından incelenmeyi hak ediyor. Belgeyi 3 konuda ele almak mümkündür. İlk olarak, kamuoyuna duyurulan söz konusu strateji belgesinin Almanya’nın dünya politikasında oynadığı geleneksel ve tarihsel rol açısından ne anlama geldiği ele alınabilir. İkinci olarak, 1949’da kurulan Federal Almanya Cumhuriyeti’nin dış politika çizgisi açısından bu belgenin nasıl yorumlanması gerektiği üzerinde durulabilir. Son olarak, bu belge Almanya’daki mevcut üçlü koalisyon hükümetinin dış politika yaklaşımı açısından da incelenebilir.

Amerikan Siyasetinde İsrail’i Eleştirmenin Maliyeti

İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un ABD Kongre’sinde yaptığı konuşma öncesinde yaşanan tartışmalar, Başkan Biden’ın ve bazı Demokratların Netanyahu hükümetine ilişkin rahatsızlıklarını gün yüzüne çıkardı. Biden, Netanyahu hükümetinin Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerini sınırlamak üzere hazırladığı yasa tasarısından rahatsız olduğunu daha önce açıkça belli etmişti. Tasarının muhalefete rağmen geçirilmemesini ve daha geniş bir uzlaşı sağlanmasını tercih ettiğini ifade eden Biden, Netanyahu’yu Washington’a davet etmeyerek de tepkisini koymuştu. Biden’ın 28 haftadır devam eden protestolardan rahatsız olması ve partinin progresif kanadının Filistin hassasiyeti Demokratların Netanyahu hükümetine tepki koyması sonucunu doğurmuş görünüyor. Buna rağmen Biden’ın karar değiştirerek Netanyahu’yu Washington’a davet etmesi köprüleri atmak istemediğine işaret ediyor.

Devamı
Amerikan Siyasetinde Ä°srail i EleÅŸtirmenin Maliyeti
Küresel Bölgeselleşmenin Ortadoğu Ayağı Yeni Dönemde Türkiye-Körfez İşbirliği

Küresel Bölgeselleşmenin Ortadoğu Ayağı: Yeni Dönemde Türkiye-Körfez İşbirliği

Uluslararası sorunları çözmek ve küresel güçlerin yıkıcı etkilerinden kurtulmak amacıyla başlatılan bölgeselleşme süreçleri hem küresel güç rekabetinin sertliğini yumuşattı hem de bölgesel güçlerin uluslararası siyasette daha bağımsız bir politika izlemelerini sağladı.

Devamı

Türkiye Yüzyılı diğer coğrafyalarda da dış politikadaki hamlelerle pekişiyor

Insight Turkey Editörü Muhittin Ataman, TRT Haber ekranlarında yayınlanan Haber Ajandası programında, Filistin Devlet Başkanı Abbas ve Hamas Lideri Haniye’nin Türkiye ziyareti üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye gibi stratejik otonomiye sahip olduğunu gösteren ülkeler daha değerli hale geliyor. Türkiye ile birlikte çalışmanın cazibesi hem küresel güçler hem de çevremizdeki bölgelerdeki ülkeler nezdinde artıyor.

Amerikan basınına yansıyan haberle göre ABD’yle Suudi Arabistan arasında İsrail’i tanıma konusunda anlaşmaya varıldı. Detaylarının önümüzdeki 9 ila 12 ay arasında belirleneceği ifade edilen anlaşmayla Suudi Arabistan’ın İsrail’le normalleşmesi karşılığında Amerikan güvenlik garantileri ve sivil nükleer kapasite geliştirme konusunda destek alacağı belirtiliyor. Filistin konusunda İsrail tarafından tavizler verilmesini öngören anlaşmanın iki devletli bir çözüme gidişe yardım etmesi de öngörülüyor. Suudi Arabistan’ın Çin’le askeri ilişki geliştirmemesi beklentisini de içeren anlaşma gerçekleştiği takdirde İsrail’le Arap dünyası arasındaki ilişkiler tamamen yeni bir döneme girecek.

Çin’le karşılıklı bağımlılık oranı son derece yüksek olan Amerikan ekonomisinin Çin’e baskı yaparken dikkatli ve seçici olmak zorunda kaldığını görüyoruz. Biden yönetiminin yapay zekâ ve yarı iletken çip üretimi gibi ileri teknolojilere dair uzmanlığın Çin’e aktarılmasını önleme çabalarının bu amaca matuf olduğu söylenebilir. Bir yandan teknolojik casusluk konusunda mücadele ettiği Çin’le bir yandan da uzay ve yapay zekâ gibi alanlarda Amerikan liderliğini korumak üzere çatışan Washington, Amerikan firmalarının bilançolarına zarar verecek adımlar atmaktan da kaçınmak zorunda.

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 82. sayısı raflarda yerini aldı.

Foer’in kitabı Biden’a pandemi, ekonominin canlandırılması, ara seçimler, Afganistan’dan çıkış ve Ukrayna meselelerinde eleştirel bir tavır takınmadan genel olarak iyi not veriyor. Foer Biden’ın sürekli hafife alınan bir lider ve kendisinin de bunun farkında olması itibariyle bu konuda hassas bir siyasetçi olduğunu belirtiyor. Beklentileri düşük tutarak rakip ve düşmanlarıyla sürekli uzlaşı yolu arayan bir lider olarak öne çıkan Biden’ın ilk iki yılında başardıklarına rağmen popülaritesinin bu kadar düşük olması önemli bir tezat teşkil ediyor. Şu günlerde anketlerde Trump’la başa baş görünen Biden’ın belki de en büyük sorunu kitabın başlığında ifade edildiği gibi ‘son siyasetçi’ olması. Amerikan halkının sistemi yetkinlikle çalıştırarak sonuç almaya çalışan Biden’ı mı yoksa gene Trump gibi o sistemi yıkma sözü veren bir adayı mı tercih edeceğini bekleyip görmemiz gerekecek.

Suriye ve Irak sahalarının eş zamanlı olarak hareketlendiğini görüyoruz. ABD’nin Irak’taki askeri mobilizasyonu ile birlikte Kerkük’te yaşanan etnik ve mezhebi gerginlikler dikkat çekici. Şii pozisyonlar ve Kürtler hem kendi aralarında hem de öteki olarak gördükleri unsurlarla bir güç mücadelesi içerisinde. Irak’ta bunlar yaşanırken Suriye’de ise rejim bölgelerinde gösteriler, İdlib’e yönelik artan saldırılar ve nihayetinde Deyrizor bölgesinde başlayan Arap isyanı görece sakinleşmiş olan ülkedeki sükuneti derinden sarstı.

Diplomasinin kalbinin attığı 78. BM Genel Kurulu'nu takip etmek üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın heyeti ile birlikte New York'tayız. BRICS genişlemesi ve G20 Yeni Delhi Zirvesi'nden sonra gerçekleşen Genel Kurul'un teması "Güvenin Yeniden Tesisi ve Küresel Dayanışmanın Yeniden Canlandırılması." Zirveler için çok değerli temalar seçiliyor. Nitekim G20 liderler zirvesinin teması da "Tek Dünya, Tek Aile ve Tek Gelecek"ti. Ancak realite bu süslü kelimelerden çok farklı bir yere gidiyor. ABD, Çin, AB ve Rusya gibi büyük güçler arasındaki rekabet giderek yoğunlaşıyor. Pasifik'teki gerilim artarken Ukrayna'daki savaşın Orta Asya'dan Afrika'ya kadar birçok bölgede yeni çatışmalar getirmesinden korkuluyor. Yükselen güçlerin dahil olduğu yeni rakip projeler gündeme geliyor. Çin'in Yol Kuşak projesine karşı Yeni Delhi'de ilan edilen Hindistan-Ortadoğu-Avrupa ekonomi koridoru (IMEC) gibi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 78. BM Genel Kurulu toplantısına katılmak üzere 17 Eylül 2023’te New York’a gitmiştir. Süreç dahilinde ABD’de dünya liderleri ve etkili girişimcilerle bir araya gelmek için bir dizi önemli toplantı organize edilmiştir. Bunlar arasında özellikle dikkat çeken ise Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Tesla ve SpaceX’in kurucusu Elon Musk arasında gerçekleşen görüşme olmuştur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki Türk delegasyonu BM Genel Kurulu görüşmeleri için New York’a geldi. Heyetin ana gündemi Türkiye’nin dış politika öncelikleri doğrultusunda uluslararası barış ve istikrarın sağlanması olarak öne çıkıyor. Uluslararası sistemin ilke ve kurallarını belirleyen ve küresel barış ve güvenliği sağlayan bir kurum olarak tasarlanan Birleşmiş Milletler’in ana görevini yerine getirmekte ne kadar zorlandığı malum. Türkiye’nin böyle bir dönemde inisiyatif alarak uluslararası sistemin temel ilkelerini güçlendirmesi küresel barışa katkı sağlayacaktır.

Biden yönetimi İran’la gerçekleşen mahkûm takası anlaşmasının nükleer anlaşma konusunda beklenti yaratmamasına özen gösteriyor. Bu tür ‘insani’ çabaların nükleer meseleden tamamen ayrı olduğunu göstermek için de takasın başarıyla gerçekleşmesinin hemen ardından İran’a yeni yaptırımlar uyguladı. Buna karşın takasın Güney Kore’de dondurulmuş olan 6 milyar dolarlık İran petrol gelirlerinin insani alımlar için serbest bırakılmasını da içermesi olayın basit bir mahkûm değişimi olmadığını gösteriyor. Amerikan yönetimi içerde anlaşmanın siyasi maliyet doğurmasını engellemek adına olsa gerek hem yeni yaptırım uyguluyor hem de halihazırda ilerlemeyen nükleer müzakere süreciyle herhangi bir alakası olmadığını savunuyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın New York seyahati, BM sisteminin reformu konusunu yeniden gündem yaptı. Genel Sekreter Guterres ve ABD Başkanı Biden'ın da bu yapının artık çalışmadığı yönündeki açıklamaları Erdoğan'ın uzun süredir seslendirdiği "Dünya beşten büyüktür" ve "Daha adil bir dünya mümkün" çağrısının yerleşmekte olduğunu gösteriyor.