Türkiye'nin İsrail eleştirisi bölgedeki diğer ülkelerin sessizliği ile karşılanıyor. İsrail niçin kendini bu kadar cüretkar hissedebiliyor?
Devamı
Bugün Irak ve Suriye üzerinden dönüp dolaşıp geldiğimiz yer 1918 yılından başka bir yer değil. Osmanlı nerede bıraktıysa oradayız.
Devamı
Şaron'un, aynı ısrarlı musibetin yalnızca bir yüzü olduğunu fark etmemiz şart: Irk ayrımcılığı ve kolonizasyon.
Analizde, İİT'nin kuruluşundan kurumsal yapılanmasına, uluslararası siyasetteki etkisinden güncel gelişmelerdeki tutumuna kadar birçok önemli başlık inceleniyor.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 18 Ekim'de 1 Ocak itibariyle üyelik süreleri sona erecek Azerbaycan, Guatemala, Fas, Pakistan ve Togo'nun yerine görev yapacak 5 ülke için oylamaya gitti ve oylama sonucunda Nijerya, Çad, Suudi Arabistan, Litvanya ve Şili BM Güvenlik Konseyi'nin iki yıllık geçici üyeliğine seçildi. Fakat BM tarihinde bir ilk yaşandı ve Suudi Arabistan, barış ve istikrarı sağlamada yetersiz kaldığı eleştirisiyle BMGK üyeliğini (henüz resmi bir adım atılmasa da) reddetti. Suudi Arabistan'ın, tarihinde ilk kez elde ettiği ve BM'nin yaptırım gücüne sahip tek siyasi organı olan Güvenlik Konseyi geçici üyeliğini neden reddettiği ise çelişkili cevaplar içeriyor.
İhvan'ın düşüşünün ilk ve en önemli kaybı Arap Baharı'nın demokrasi ve halkın iradesi söylemine getirdiği meşruiyetin örselenmesidir.
Türkiye'nin diplomatik başarı hanesine eklenen koca bir artının yanında gerçekçi olmak adına Türkiye ile İsrail arasındaki bölgesel vizyon çatışmaları, İsrail-Filistin sorunu vb. yapısal problemler hesaba katılmalı.
Devamı
CHP'nin Sosyalist Enternasyonal ile son dönemde yaşadığı krizler, CHP siyasetinin uluslararası sol standartlara uyum sağlamakta yaşadığı güçlükleri ortaya koydu.
Devamı
Selin M. Bölme’nin hazırladığı analizde, İsrail’in Gazze saldırısının ardında yatan asıl motivasyonlar, Arap Baharının son saldırı üzerindeki yansımaları ele alınıyor.
Modern Türkiye siyasetinin dış politikaya dair en hareketli dönemi, AK Parti'nin ilk on yılına sığmayı baÅŸarmıştır.
Filistin hakkındaki kim kimdir çalışması, Filistin siyasi hayatındaki tüm önemli figürler ve temel yapılar hakkında bilgi veren önemli bir kaynak eser niteliğinde.
Mısır'ın popülist politikalara harcayacak vakti yok. Ekonomisinin acı reçetelere, baÅŸkent Kahire'nin ciddi bir yenilenmeye ihtiyacı var.
OrtadoÄŸu’daki geliÅŸmelerden sonra yaÅŸanabilecek stratejik ve jeopolitik revizyonların ABD-Ä°srail iliÅŸkilerini ne denli etkileyeceÄŸi herkesin merakını celbeden önemli bir mesele.
OrtadoÄŸu'daki düzeninin bizzat bölge ülkeleri tarafından kurulmasını isteyen Türkiye, kendi özerkliÄŸini artıracak yeni bir dengenin peÅŸinde.
Devrim sonrası Tahrir meydanında temsil edilen meÅŸruiyet seçimlerle birlikte parlamentoya geçecek, iktidarın sivilleÅŸme süreci ivme kazanacaktır.
Filistin sorununu tekrar uluslar arası gündeme taşınmış ve Filistin Özerk Yönetimi, BM’deki konumunu güçlendirme ÅŸansını yakalamıştır.
Türkiye içinde kurgulanmış oksimoron 'sivil dikta' zorlama çıkışlarıyla eÅŸzamanlı yürüyen 'eksen kayması' tartışmaları bir anda kesiliverdi.
Araplar ve Türkler, yüzyıllar boyunca Osmanlı egemenliÄŸinin birer unsuru olarak yaÅŸamışlardır ve kültürel ve dini algıları çok büyük ölçüde bu egemenlik altında ÅŸekillenmiÅŸtir.1920’li yıllara gelindiÄŸinde ise gerek Türkiye Cumhuriyeti gerekse bazı Arap devletlerinin kurucuları bölgedeki siyasi haritaları deÄŸiÅŸtirmiÅŸ ve bu da modern Türkiye’de yeni bir Arap algısının ortaya çıkmasına neden olmuÅŸtur. Bu makale Arapların gözündeki modern Türkiye’ye bakışın dört temel esasa dayandığını açıklamaktadır; Osmanlı geçmiÅŸi-Kemalist döneme ait miras-SoÄŸuk savaÅŸ döneminde yaÅŸanan çatışma ve ittifaklar ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’nin iktidar süreci. Makalede Türkler ve Arapların karşılaÅŸtıkları zorlukları artık bir imparatorluÄŸun unsurları olarak deÄŸil, farklı milletler olarak çözmeleri gerektiÄŸi sonucuna varılmaktadır.
Türkiye’de “evet” ve “hayır”ların birbiriyle yarıştığı ve “evet”lerin üstün geldiÄŸi anayasa referandumu süreci yaÅŸanırken yanıbaşımız OrtadoÄŸu’da Filistinli ve Ä°srailli evetçilerle hayırcılar genelde barışa, özelde ise bağımsız bir Filistin Devleti’nin kurulmasına yönelik bir “EVET” çıkarabilme umuduyla bir araya getirildiler. Ä°srail’in 2008’deki Gazze saldırısı nedeniyle kopan Ä°srail ve Filistinli liderler arasındaki direkt görüÅŸmeler, yaklaşık iki senelik bir aranın ardından 2 Eylül’de Amerikan sponsorluÄŸunda tekrar baÅŸladı. Beyaz Saray ve Amerikan DışiÅŸleri Bakanlığı’nda yürütülen ilk tur görüÅŸmelerde Ä°srail BaÅŸbakanı Benyamin Netanyahu (Bibi) ve Filistin Devlet BaÅŸkanı Mahmud Abbas (Ebu Mazen), birbirlerinin barış konusundaki ciddiyetlerini test ettiler. Bu hafta Mısır’ın Åžarm el-Åžeyh kentinde devam edecek görüÅŸmelerde ise iki tarafın öncelikli “evet” ve “hayır”ları masaya yatırılacak.
ABD seçim sistemi, Kongre’nin yapısı, bağış kampanyaları gibi prosedürel uygulamaları baÅŸarıyla kullanan Ä°srail lobisi, Demokratlar’ı ürküterek Obama’yı Ä°srail konusunda geri adım atmaya zorlamıştır. Türk-Amerikan iliÅŸkilerinin görünmeyen üçüncü ortağı hep Ä°srail’di. Ä°kinci Dünya Savaşı’nın sonundan beri stratejik bir çerçeveye oturan bu iliÅŸki, Ä°srail’i de zaman zaman seviyesi deÄŸiÅŸmekle birlikte hep yanında tutmuÅŸtur. Nasıl ki Türkiye-ABD iliÅŸkilerinde zaman zaman krizler yaÅŸanmışsa, Türk-Ä°srail iliÅŸkilerinde de krizler yaÅŸanmış, ancak Türk-Amerikan iliÅŸkilerinde olduÄŸu gibi burada da iliÅŸkilerin ÅŸimdiki gibi sona erme noktasına varması daha önce görülmemiÅŸtir. Yeni olan Türk-Ä°srail iliÅŸkilerinin sona ermeye doÄŸru yol alması, bu gidiÅŸatın ise Türkiye-ABD iliÅŸkilerini nasıl etkileyeceÄŸinin henüz kestirilemiyor olmasıdır. Üç ülke de gidiÅŸatın ne sonuç doÄŸuracağını bilemiyor, sonucu kontrol etmeye çalışıyor. Bu üçlü iliÅŸkinin asıl kahramanı olan Washington’daki Ä°srail Lobisi, olanları büyük heyecanla izlerken, Türkiye ile Ä°srail arasında yaÅŸanan gerginliÄŸi, Türk-Amerikan iliÅŸkilerini gererek kontrol altına almaya çalışıyor, Ä°srail’le gerilen iliÅŸkiler konusunda adeta Türkiye’yi tehdit eder bir politika izlemekte beis görmüyor.
Analizde, İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırı ardındaki nedenler ve el-Fetih ile Hamas arasındaki iktidar mücadelesinin soruna yansımaları değerlendirilmektedir. Türk dış politikası açısından sorunun ele alındığı son bölümde aynı zamanda Türkiye'nin yapabileceği katkılar üzerinde durulmaktadır.